1. ülkemizde icrası zor iş dallarından biri. bin türlü insanla uğraşıyorlar, bazen gece bazen gündüz. ama zaman zaman müşteriyi de bezdirebiliyorlar. yani kendileri belayla uğraşıyorlar zaman zaman fakat sizin için de belaya dönüşebiliyorlar.
    konuyla ilgili girizgahı yaptıktan sonra başımdan geçen olayı anlatabilirim sanırım. sabah sabah uyanmış çalışmadığım için pek de önemli olmayan fakat soruları da görmek istediğim sınava gidiyorum. çevirdiğim taksiye biner binmez taksici seri sorularının ilkiyle karşıladı zaten:
    t: tusa mı gidiyorsunuz hocam
    b: evet ( bundan sonra alışık olduğumuz kaç yıl okuyorsunuz gibi klasik muhabbet, tabii ben bu klasik muhabbetin bağlanacağı yeri bilmediğim için gayet sakin cevaplıyorum soruları, en son ‘’siz okulu bitirince hemen atanıyorsunuz değil mi? ‘’ sorusuna evet yanıtını veriyorum ve kayış bundan sonra kopuyor )
    t: ama hemen atanmanız haksızlık değil mi? benim oğlum işletme bitirdi ama hala atanamadı, kızım hukuk bitirdi, savcı olana kadar bir sürü uğraştı
    b: beyefendi benim atanmamla oğlunuzun atanmaması birbirinden bağımsız olaylar, bizde mezun olanların sayısı belli, devletin doktor açığı belli. ayrıca bahsettiğiniz şey hemen atanma değil, devletin diplomamıza el koyup en az bir yıl bana çalışmadan bu diplomayı sana vermem ve seni de özelde çalıştırtmam deme şekli ( beyefendi ben bunları anlatırken bende değil tabii, bir sonraki cümlesini düşünmekte çok açık bir şekilde, amalı cümle gelecek diye bekliyorum ve anında geliyor da )
    t: ama olsun yine de sınava girmeniz gerekir bence, girseniz birçoğunuz sınavı geçemezsiniz bence ( beyefendinin anlaşmak istemediğini anlıyorum ama nedense o gün üstümde bir iyilik hali var, sinirlenmeden diyaloğa devam ediyorum)
    b: daha önceki sınavları geçtiğimize göre yapılacak sınavdan da geçeriz sanırım, hem diyelim yarısı atanmadı bu sınavdan, sonrasında acillerin yarısının boş kalması mantıklı değil bence ( hala izah etme derdinde olduğum için bence kalıbını içeren bir cümle kuruyorum ama nafile, herif beni delirtmeye kararlı –beyefendi heriflik için çok diretti maalesef- )
    t : yani öyle de sınav olmalı hemen atanmamalısınız ( bak hala devam ediyor) siz ne kadar maaş alıyorsunuz? (artık diyalogun iyice çirkinleşeceğini herifin laftan anlamayacağını iyice idrak edince işi pisliğe vurmanın vakti geldi dedim)
    b: geçen ay vergi diliminden dolayı biraz az yattı ama aşağı yukarı on sekiz bin!!! civarı yatıyor her ay. (adam miktarı duyunca bildiğin duyduğunu sindirdi, soyut birşeyi midesinde sindiren bir insanı ilk defa görmenin hazzıyla aynadan suratını izliyorum, yaklaşık yirmi saniye boyunca uğraştı didindi fakat hazmedemedi sanırım ve kontra atak geldi )
    t: siz yatın kalkın erdoğana dua edin (wtf!!) o olmasa bu memlekette maaş ödenmezdi, ben emekli memurum bu memlekette maaşlar ödenemiyordu, sen küçüksün bilmezsin bunları ( ezme safhası da başladı)
    b: kime isterseniz dua edebilirsiniz ama ben etmiyorum, ayrıca benim babam da yılların devlet memuru ve maaşının bir gün bile yatmadığı olmamış, birbirimizi kandırmayalım şimdi (yalancı diyemedim yaşı büyük adama, en fazla bu kadar yumuşatabildim cümleyi) hem bence dua edilecek bir hükümetimiz olsa emekli bir memurun geçinmek için taksicilik yapmak zorunda olmaması gerekirdi dedim ve parasını verip aceleyle indim taksiden. mensubu olduğum meslek grubunun toplumca pek sevilmediğini az çok biliyordum ama alnımızın teriyle hakettiğimiz atamanın da bu kadar battığından bihaberdim. bu herif ve bunun gibi düşünenler hiç merak etmesin hükümetimiz bize verdiği görece yüksek maaşın da, atanma işininin de arka yolunu buldu. mantar gibi türettiği tıp fakülteleri ve şişirdiği kontenjanlarla üreteceği doktorlarla bu işi halledecek yakın zamanda.
    kendime not: ilk fırsatta bu memleketten kaçıp gitmezsem iç anadolu düzsün beni
  2. halet-i ruhiyeleri bazen garip olan insanları barındıran meslek. hepsi beni mi buluyor onu da merak etmiyor değilim. başıma gelen garip olaylarlardan sadece bazıları:

    1. bagaja bavulumu koyduğum için benden alınan ekstra 5 tl (sanki sırtında taşıdın)

    2. yoldan taksi çevirip kısa mesafeye gitmek isteyince beni götürmeyen taksici (???)

    3. her iki haftada bir eve geldiğimde, mahallemiz tekin bir yer olmadığı için (sokaklardan at üzerinde tabancalı insanlar geçiyor, yalanım varsa ne olayım. ben burada bunu gördüm) minibüsten aşağıda inip taksiye biniyorum her seferinde. her seferinde de kısa mesafe olduğundan surat yiyorum taksici abilerden. resmen alacağım hizmetin parasını verip utanıyorum. böyle iş mi olur?

    şimdi bir düşün taksici dayı, bu duraktaki herkesle evime bir kez gitmiş olsam herkese fazladan 7 tl ciro yaptırmamış mıyım ben? yaptırmışım işte bu neyin suratı. hayır ciddi ciddi surat yapıyorlar öyle az buz değil. zaten 20 defa bindiğim taksilerinizde daha hiç en kısa yolu bulamadınız, bir şey demiyorum. bari surat yapıp insanı utandırmayın.

    4. o beni bilerek istanbul tarafına götüren, sonra aa pardon deyip geri dönen abi de vardı. onu da unutmalayım. evi arıyoruz diye 5 dakikalık yolu 20 dakika aradığımızı bırakın, bir de taksimetre 25 tl yazıyor, çok dolandırdım seni 20 tl alayım ehe mehe diyor (normalde tam tamına 6.75 tutmalı).

    ha tabi iyileri çıkmıyor mu; çıkıyor.

    1. buralara ilk geldiğimde kaybolduğumu anlayıp benle tavuk dönerini benle paylaşan abi, sen canımsın. sonra 50 lira aldı tabi orası ayrı :(

    2. reis-i cumhurumuzun üniversitemize gelip bütün yolları bloke etmesi sonucu (okul zaten dağın başında(*:kocaeli üniversitesi), dolmuş da yok, ne yapacağız biz?) 4-5 kişi okulda mahsur kaldığımızda hastane taksisinden bizi yurda atmasını istemiştik. adam 4-5 kişiyi arabama almam 2 arabayla gidersiniz demekle yetinmedi, bir de 10 kilometre için 45 tl istedi. fatal error

    tam o anda gözlüklü, tesbihli bir abinin yanımıza usulca gelip "siz gelin bakayım şöyle" deyip bizi taksiye atıp adam başı beş liraya yurda götürmesi de çok mükemmel bir olaydı. kokumuzu mu aldı artık ne yaptıysa...

    düzeltme: olumsuz olay numara 4 vuku bulduktan sonra artık taksilere inancım kalmadı. evime at üzerinde gidiyorum.