1. boynunda mavi maymun dişinden
    üç dizi gerdanlık taşıyan,
    kırmızı tüylü bir kuş gibi göğün altında
    ve bir akarsu gibi yerin üstünde yaşıyan,
    sözleri sözlerimin
    gözleri gözlerimin bakır aynası,
    üçüncü kızımın
    ve beşinci oğlumun anası
    taranta - babu!..
    aylardır
    kalmadı çalmadığım kapı.
    sokak sokak
    yapı yapı
    adım adım
    roma'da
    roma'yı aradım!..
    burda artık
    büyük ustalar mermeri ipekli bir kumaş gibi
    kesmiyor;
    floransa'dan rüzgâr esmiyor!.
    ne dante aligeri'den şarkılar,
    ne beatriçi'nin nakışlı yüzü var,
    ne leonardo da vinçi'nin öpülesi eli!..
    mikel ancelo
    müzelerde prangalı bir kürek mahkûmudur.
    ve sapsarı boynundan
    bir katedral duvarına asmışlar rafael'i!.
    roma'nın büyük
    roma'nın geniş caddelerinde bugün;
    dayamış sırtını beton-arme bankalara,
    çifte başlı bir balta gibi duran
    yalnız bir kara
    yalnız bir kanlı gölge var:
    her adımında bir
    esir
    başı vuran,
    her adımında bir mezar
    açıp
    geçen
    sezar!..

    roma!
    kovadis roma?
    diye sorma!
    bizim oraların güneşi gibi aydın
    ve ortada bu!
    sus taranta - babu!
    sevgiyle
    saygıyla,
    gülerek
    haykırarak
    sus!..
    dinle bak:
    zincirlerini kırıyor
    roma'nın varoşlarında spartakus!..

    (bkz: taranta babu'ya üçüncü mektup - nazım hikmet)