• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
thank you for smoking - jason reitman
nick naylor, büyük bir sigara şirketinin sözcüsü olarak sigara üreticilerinin ve sigara tiryakisi olan insanların haklarını savunmaktadır. ama bu iş sanıldığı kadar kolay değildir. sigaranın sağlığa verdiği korkunç zararlar, kullanıcılar tarafından bile bilinen bir gerçektir. sigaranın bu olumsuz imajını düzeltmek için yeni bir çalışma başlatan nick, karşısında sağlık örgütlerini ve amansız bir senatörü bulur. bunların hiçbirinden gözü korkmayan nick için kırılma noktası, oğlunun ona bakış açısının değişmesi olacaktır. kurnaz yapısı ve hiciv dolu senaryosu ile oldukça beğeni toplayan film, amerika'dan son yıllarda çıkan en iyi komedilerden biri olarak değerlendiriliyor.

"sinemalar.com"dan alıntıdır


  1. 2005 yılı amerikan yapımı film aaron eckhart, cameron bright, katie holmes, maria bello, david koechner, william h. macy, robert duvall ve j. k. simmons'dan oluşan oyuncu kadrosuyla 92 dakikalık bir komedi sunuyor.

    !---- spoiler ----!

    evet, tahminlerin aksine bir belgeselden ziyade bir tutkunun, aşkın, ihtirasın anlatıldığı bir film. ve yine tahminlerin ötesinde filmin tek bir karesinde bile sigara içilmiyor. anlatılan, aslında sigaradan çok, işini iyi yapmakla ilgili. bir tütün lobisi sözcüsünün konu ne olursa olsun işini nasıl yapıyor olduğunu anlatan bir film.

    filmde sigaradan çok "mortgage" bir tehlike gibi anlatılıyor. para kazanmanın tek sebebinin emlak kredisini ödemek olduğu sonucuna varabilirsiniz. amerika için doğru bir yaklaşım. keza bizim için de. diğer taraftan ironilerle dolu sahneler mevcut: yöneticinin yapılan bir toplantıda çalışanlarından birinin fikrini beğenmemesi (ya da nötr davranması) ve sonrasında büyük patrona o fikri kendi fikri gibi sunması ve sonucunda o fikir odaklı bir proje başlatılması. en hoşuma giden sahneydi. başıma geldiyse demek.

    filmin sonunda kolesterolün sigara kadar suçlu olduğu, trafik ölümlerinin sadece rakamlardan oluşan bir trajedi olduğu, benzer birçok konuda duyarsız davranırken sigaraya bu kadar yüklenmenin doğru olmadığı fikrine varılıyor ki aslında amaç sigarayı aklamak değil. filmden anladığım şudur ki; ne yaparsanız yapın, ikna edici olun!

    cem yılmaz gösterilerinde bahseder: "evde anlatınca deli diyorlar, sahneye çıktım, çuvalla para veriyorlar" aslında konu bununla alakalı. fikrinizin olması mühim değil. yani mühim tabii, yalnız o fikrin nasıl ve kimlere sunulduğu daha da mühim. "münazara" gösterilerinde olduğu gibi konuyu nasıl savunduğunuz önemli. şu anda tüm dünyada sağlığımızı tehdit eden birçok konuda yapılan da budur aslında. bir şeker deposu olan kolanın ramazan reklamlarında yarattığı sıcak aile ortamı gibi ikna edici. içimizden biri gibi. yabancı değil. uzak durmayın. siz de ulaşabilirsiniz. kimin ne sebeple öldüğü sadece bir rakamdır. zaten eşek tepmesinden ölenlerin sayısı bile bunlardan daha çok. işte, kanına girmek diye buna derim; açık kapı bırakmadan, tüm olasılıkları düşünerek, hesaplı ve planlı.

    sigara filmde kullanılan bir araç sadece. temel kurgu ihtiras üstüne kurulmuş. insani duygular öne çıkarılmış yine. "hepimizin seçim yapma hakkı var" amerikan özgürlüğü söylencesi. "çocuklarımızı sigaradan korumak için sigarayı yasaklamak veya ortadan kaldırmak yerine onlara yapacakları seçimlerde yardımcı olmak gerekir." amerika'nın temelde savunduğu da budur. şeker kötüdür; fakat siz şekeri tüketip tüketmeme konusunda özgürsünüz. sigara da kötüdür ve yine siz bu konudaki tasarrufunuzda özgürsünüz. yani bir günah var ve siz bu günaha karşı kendinizi korumalısınız. neyin iyi neyin kötü olduğuna siz kendiniz karar vermelisiniz. hiç kimse sizin yerinize karar veremez.

    bu ve benzeri lobileri ve stratejileri sanırım ancak amerika gibi bir ülkede görebilirsiniz. filmde sigaranın bir zehir olduğu söyleniyor ve buna karşı yapılan savunma muhteşem. diğer taraftan böylesi büyük bir lobinin medya yoluyla yapmaya çalıştığı karşı savunma da takdire şayan. bunlar filmden öte içinde olduğumuz ve yaşadığımız durumlar. halihazırda diğer zehir tacirlerinin de nasıl konuşlandıklarına dikkat kesilebiliyorsunuz.

    hadi sigara çok kendini belli etti, artık filmlerde bile sigaraya karşı gözle görülür bir ayrımcılık var. eski filmlerde de buzlamalar, saklamalar vs. sigaranın durumu aşikar. uyuşturuculara girmiyorum bile. peki, diğer zehir kaynakları nasıl pazarlanıyorlar? televizyonlarda yüksek şekerli ürünlerin reklamları arka arkasına dönüyor. çocuklara küçük yaşlarda kola içiriliyor. buzdolabımızdaki ürünlerin neredeyse hepsinde şeker var. ekmekte bile yüksek oranda şeker var ki aldığımız bol tahıllılar ya da çavdarlar bile fırınlarda endütriyel olarak üretildiklerinden yüksek yağ içeriyor. bu da kötü kolesterol demek. bunların tüketimlerini desteklemek için devlet medyası bile (devler yayın organları) destek veriyorlar. insanlar ne görürlerse onu tüketiyorlar; çünkü alternatiflerin farkında bile değiller. doğal yollarla üretilen temel ihtiyaç ürünleri çok zor ulaşılır hale geldiler ve çok da pahalılar. insanların talepleri doğrultusunda üretilen doğal ürünler zamanla talebi karşılayamayınca yine fabrikasyon oluyorlar. "köy ekmeği" çıkaran fırınlar var. gerçek köy ekmeği olmadığını biliyorsunuz.

    uzun lafın kısası (ne dolmuşum arkadaş), film sigara karşıtı/taraftarı bir konuyu işlemiyor. "işini iyi yapan insanlar zehir de satsa başarılı olur ve para kazanır"

    !---- spoiler ----!

    imdb film için 7,6/10 vermiş. kanımca uygun bir derecelendirmedir.

    iyi seyirler.