• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.53)
the gold rush - charlie chaplin
altın aramak için klondike altın madenleri bölgesine giden ‘the tramp’, burada çeşitli insanlık dramıyla ve zorluklarla karşılaşır. kötü hava koşulları nedeniyle bir kulübede başka bir altın arayıcısı ve kaçak bir mahkumla yolları kesişen şarlo kısa zamanda trajik olaylara şahit olur. bu esnada insanoğlunun hırslı ve maddi yönlerini hayretle keşfeden şarlo, sonunda altın madenleri bölgesine eriştiğinde artık bir maden işçisi olmak istemediğine karar verir. fakat macera bununla sınırlı değildir.


  1. ayakkabı yeme sahnesi ile meşhur olan ancak bence çok daha güzel bir plan yapıp bekleme sahnesi barındıran 1925 yapımı film.
  2. daha önce çok sayıda kısa metrajlı ve iki tane de orta metrajlı film yapmış olan chaplin'in woman of paris: a drama of fate'ten sonra çektiği ikinci uzun metrajlı filmidir. bu filminde de öncekilerde olduğu gibi "küçük serseri" şarlo'yu canlandırmaktadır. film o tarihte rekor sayılacak bir süre olan 14 ayda ve astronomik sayıcak bir maliyetle tamamlandı. chaplin filme tam 650.000 dolar harcamıştı.
  3. filmin en can alıcı ve fakirliğin dibi denebilecek sahne , yemek niyetine ayakkabı yeme sahnesidir. link
  4. 1925'te charlie chaplin aslinda hollywood'un en zengin adamlarindan biri, oyle ki kendine ait studyosu var, filmleri istedigi hizda, istedigi yerde cekiyor, oyunculari kafasina gore (ozellikle kadinlari damak zevkine gore) seciyor... ama canlandirdigi little tramp hep garibanligin, sefaletin simgesi... ilginc...

    aslinda sessiz cekilmis bu filmin bi de seslendirilmis hali var... ayakkabi yeme sahnesi, ekmeklerle dans, ucurumun kenarindaki ev, sondaki opusme sahnesi vs vs sinema tarihine en cok karesi gecmis filmleridnen biridir, chaplin'en en iyi 5 filmi arasinda sayilmasa da... ^:bana gore :)^
  5. ayakkabı yeme sahnesinden ziyade baget ekmeğe çataldan ayak yapıp dans ettirdiği sahneyi çok başarılı buldum. ilk filmlerinden olsa gerek bazen kameraya bakıyor hatta kamera arkasındaki set insanlarıyla göz göze geldiğini hissedebiliyoruz izlerken.