1. çok eskiden gelen vampir ve vampir anlatıları yüz yılımızda ann rice adlı bir kadının kitaplarıyla zirve yapmış denilebilir sanırım. olmayan bir takım varlıkların anlatımında da vampirler ilk sırayı alırlar. vampir öyküleri veya kurgularından dediğim gibi çok büyük paralar kazanan ilk yazar ann rice adlı kadınmış. yazdığı kitaplar çok satmış ve kadın büyük bir şöhret kazanmış. kitapları filme alınmış. baş rollerinden birinde tom cruise'un da rol aldığı "vampirle görüşme" filmi de bu adı geçen bayanın kitabından sinemaya uyarlanmış. ann rice bir ara dini ögeleri kitaplarında hoyratça kullandığı için kiliseden aforoz yeyince vampir kitapları yazmaya tövbe etmiş.

    bu popüler anlatılar ara sıra deniz dalgası gibi geri çekilse de yeniden tsunami dalgası gibi edebiyat şehirlerini altüst edecek coşkunlukla dönebiliyor. yakın zamanda stephanie mayer'in alacakaranlık kuşağı, kan emmeyen sarımsak ve soğanla korkutulmayan yeni nesil vampirleri edebiyatı kuşatmış ve harıl harıl okunmuştu. tabii her popüler kitabın ve yazarın yaşadığı gibi dört beş seneye bile kendini taşıyamayan unutulan twilight (alacakaranlık ) kuşağından sonra bakalım hangi vampir öyküleri edebiyata dönecek dönecek?
    kendini kısa süre çekse de yeniden bir iki fırça darbesi değişikliği ile geri dönen vampirler, edebiyat dünyasını değil insanların zihinlerini bile istila ediyor. yapılan bir araştırmaya göre avrupa'da vampirlerin yaşadığına ciddi ciddi inanan büyük bir kitle varmış. ( yani anketlere göre vampirler var ve aramızdalar diyen insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok ve bu insanları ann rice mı yoksa stephanie mayer mi ikna etti bilmiyorum. ) ama gazetelerde arkadaşını öldürüp yağlarını eriterek içince vampirler gibi uçabileceğini düşünen ve bunu gerçekleştirirken atlayıp ölen insanların haberleri bile yazılıp çizilmiş.

    vampir anlatıları şu esrarengiz bir şatoda yaşayıp eve çağırdığı misafirlerini şatoda gezdirirken aniden kaybolan ve hiç umulmadık bir yerde karşılarına çıkarak onları hem şaşırtıp hem korkutan kont dracula'dan türemiş. sonradan adamın vampir olduğuna dair hikayeler almış yürümüş. ( aslında kont dracula bu kaybolup geri dönüşleri şatosundaki gizli tüneller sayesinde yapıyormuş. sözü edilen şato romanya'da )

    neyse gizemli bir şatodan dünyayı etkileyecek popüler kitaplar çıkmış. filmler yapılmış. stephanie mayer culen adlı vampir ailesini rüyasında görmüş kitap yazmış. ann rice çuvalla para kazanmış. hepsi geçmiş unutulmaya mahkum olmuş.

    tüm popüler malzemeler zamana yenik düşmüş. çünkü neredeyse bütün sanatları besleyen edebiyatın da beslediği diğer sanatlar gibi ölçüsü zamandır. üzerinden yüzyıllar bile geçse ışıltısını değerini kaybetmeyen eserler ölümsüzleşir.

    sinemada bile hayli yekün tutan vampir filmlerinden de başarılı olan epey film var. eğer vaktim çok, kafamı dağıtmalıyım derseniz içlerinden bir kaçı bunu size sağlayabilir.

    vampir kitapları da, altını çizecek kafanızı yoracak cümleler sunmasa da yattığınız yerde günlük dertlerinizden sizi uzak tutacak kadar uyuşturma etkisine sahip bence.

    bir nevi edebiyatın; okuyucunun kanını emmesi ya da parasını emmesi de denebilir.
    vampirlerrrr! her yerdelerrr!