1. ölümden bizi en çok uzaklaştıran. öleceğimizi unutturan. ölüm sıramızı öyle arkalara atmıştı ki yaşlılık ölümsüzlüğü tatmıştık. istesek de ölemiyorduk. o kadar yaşlıydık. diri kuvvetli ve sonsuz bir yaşam. evet o kadar yol gelmiştik ki bu yol artık hiç bitmezdi.
  2. sadece yaşayan bilir. zor. bedene iyi bakmak lazım. gençken vücuda iyi yatırım yapmak lazım ki yaslaninca o da size minnettar olsun.
  3. anneannem'i geçen gün hastaneye götürdüm. karaciğerinde yağlanma başlamış, doktor yememesi gereken şeyleri sayarken kendisi birden isyan etti: "evladım, benim şekerim, kolestrolüm, tansiyonum var, bir de safra kesem yok. ben ne yiyebilirim artık bana onu söyle."
    doktor biraz duraksadıktan sonra "ben yiyemeyeceklerini sayayım ne yiyeceğine sen karar verirsin." dedi ve saydı. aklıma küçükken yaşlanmadan ölmek istediğim geldi o an. çocuk aklımla çok iyi düşünmüşüm dedim kendime içimden.
    bozuk
  4. bitmeyen bir hastalık hali gibi.
  5. biz çocukken bütün kızların aşık olduğu yakışıklı bi abi vardı mahallede.bizler 7-8 yaşındaydık o zaman..o abiyi gördüm geçende. zar zor tanıdım..bir çocukluk düşüm daha soldu.cidden bu kadar acımasız olmak zorunda mı zaman..
    zahle
  6. dun ben kosarken yavas yavas da olsa yuruyen epeyce yasli bir adam vardi parkta, ben turlarken kac kez karsilastik bilmiyorum her seferinde buyuyerek yuzune yayilan bir gulumsemeyle selam verdi bana. en sonuncu da kac oldu ama der gibi guldu hatta. eve gelince dusundum, acaba ne hissetmistir kendisi zorla yururken ben kosuyorum diye. kendimi yerine koyunca kiskanirim belki diye dusundum, hayata kizarim ama belki de bunlar ben yasli olmanin nasil oldugunu hayal ederken basarisiz oldugum icin aklima geliyordur, o bu duruma bir gunde gelmedigi icin alismistir yillar icinde bu degisime.

    yaslilik buradan bakinca empati kurmasi zor bir donem, ne diyordu sarki -but you don't know what it is to be old-