1. stanford prison experiment (stanford hapishane deneyi) olarak da anılan zimbardo deneyi, insanların sosyal rollere nasıl tepki verdiğine dair bir incelemedir. ünlü deneyi çevreleyen etik meseleler sıklıkla zimbardo'nun önceki fakülte arkadaşı stanley milgram'ın 1961'de yale üniversitesi'nde gerçekleştirdiği milgram deneyi ile mukayese edilir.

    stanford üniversitesi'nin psikoloji departmanı'nın bodrum katına inşa edilen sahte bir hapishanede, gardiyanlar ve mahkumlar olarak davranmalarını sağlayacak şekilde, 2 hafta sürecek olan deneyi için 24 kişiden oluşan bir grup erkek, üniversite öğrencisini deneyinde kullandı. fakat zimbardo deneklerine hangi role sahip olacaklarını, onların haberi olmaksızın belirledi. deneklere, önceden bunun 2 haftalık bir deney olacağı, bir hapishanenin simule edileceği ve gün başına 2012 parasıyla 85 dolar alacakları bildirildi.

    mahkumlara deney süresince gardiyanların emirlerini dinleme zorunluluğu yükledi. gardiyanlara ise mahkumlara sözlerini geçirebilmek için olabildiğince sert davranmalarını; ancak şiddete kesinlikle başvurmamalarını tembihledi. zimbardo, sonradan yayınlanan görüntülerde, deney öncesinde gardiyanları eğitirken şunları söylüyordu:

    "mahkumlar üzerinde can sıkıntısı hissi yaratabilirsiniz, bir dereceye kadar korku yaratabilirsiniz ve onların hayatlarını tamamen rastgele güçler tarafından, sistem tarafından, sizler ve bizler tarafından kontrol edildiği hissine kapılmalarını sağlayabilirsiniz. ve kesinlikle özel hayatları olmayacak. onların bireyselliklerini çeşitli yollarla ellerinden alacağız. genellikle bunun sonucunda, kendilerini güçsüz hissederler, bunu bekliyoruz. yani bunun sonucunda, biz tüm güce sahip olacağız, onlarsa hiçbir güce..."

    gardiyanlar, tıpkı gerçek gardiyanlar gibi giydirildi, ellerine tahta sopalar verildi ve tamamen gerçek bir hapishane ortamı yaratılmaya çalışıldı. göz temasına engel olması amacıyla aynalı gözlükler verildi. mahkumlaraysa, tıpkı gerçekte olduğu gibi, oldukça rahatsız edici bir mahkum kıyafeti giydirildi ve bileklerine birer zincir vuruldu. gardiyanlara, mahkumları onlara atanmış ve mahkum kıyafetlerine işlenmiş numaralar ile çağırmaları tembihlendi. böylece tamamen gerçek bir hapishane ortamı yaratıldı.

    zimbardo, 14 ağustos 1971 günü, "mahkum" konumunda olacakları kendi evleri önünde ansızın, beklenmedik bir zamanda tutuklayarak deneye dahil etti. tutuklamaları palo alto polisi, zimbardo ile anlaşmalı olarak yaptı ve mahkumları silahlı soygun suçuyla suçladı. mahkumlar, tüm gerçek tutuklanma prosedürlerinden geçirildi, parmak izleri alındı ve profil fotoğrafları çekildi. polis karakolundan sonra, sahte hapishaneye gerçek bir mahkum taşıma aracıyla transfer edildiler.

    hapishanedeki her bir hücre, 3 mahkuma ev sahipliği yapmaktaydı. hücreler oldukça dardı; mahkumlar için bir hapishane bahçesi yaratılmıştı ve gardiyanlar içinse geniş, rahat alanlar kurulmuştu. gardiyanlar, üçlü gruplar halinde, 8 saatlik vardiyalarla çalıştılar. gardiyanların görev sonrası hapishane alanında bulunmaları gerekmiyordu.

    deney bu şekilde başladı ve göreceli olarak sorunsuz bir ilk günden sonra, daha ikinci günden ortalık karışmaya başladı. ikinci gün, 1. hücre'de kalan mahkumlar kapılarını yataklarla bloke ederek, kıyafetlerini çıkardılar ve gardiyanları dinlemeyeceklerini söyleyerek emirleri reddettiler. olaylar bu şekilde başladı ve sonuçlar oldukça rahatsız edici düzeydeydi.

    sıradan ve normal sayılacak üniversite öğrencileri sadece birkaç gün içerisinde vahşi düzeyde sadist gardiyanlar ve gitgide korkaklaşan mahkumlara dönüştüler. her geçen gün, her biri, rollerine daha da bağlı hale geldiler. günler geçtikçe, gardiyanlar giderek şiddetlenen psikolojik kontrol taktikleri geliştirmeye başladılar. örneğin isyanlara katılmayanları aldıkları özel bir hücre yarattılar ve burada onları ödüllendirmeye başladılar. benzer şekilde, mahkumların yatak çarşaflarını ve süngerlerini alarak onları metal yataklarda uyumaya zorladılar. kısa süre içerisinde gardiyanlar, mahkumlara önce gizli, sonrasında ise açık şiddet uygulamaya başladı. yemeklerini yemeyenler için gardiyanlar tarafından karanlık bir oda yaratıldı ve oraya hapsedilme cezası uygulanmaya başlandı. sadece 36 saat içerisinde, 8612 numaralı "mahkum", zimbardo'nun tanımıyla "çılgın" tavırlar sergilemeye başladı. zimbardo, olayları şöyle anlatıyor:

    "8612 numaralı mahkum delice davranmaya başladı, bağırıyor, çığlık atıyor, küfrediyor ve kontrolsüz öfke nöbetleri geçiriyor. onun gerçekten bu psikolojik durumda olduğunu kabullenmemiz epey bir zaman aldı ve sonunda onu salma kararı verdik."

    deneyin başlamasından sonra sadece 6 gün geçmesine ve deneyin içeriği tamamen rol olmasına rağmen sosyal ilişkilerin gerçekliğinden ötürü mahkumlar ile gardiyanlar arasındaki ilişki o kadar sadist ve vahşi bir hale gelmişti ki, zimbardo beklediği süreyi tamamlayamadan deneyini sona erdirmek zorunda kaldı.

    deneyin ilk günlerinden itibaren gardiyan konumundaki öğrenciler, sözlerini mahkumlara dinletebilmek için giderek şiddetli hale gelen yöntemler uygulamışlardır. mahkumlar da, ilk günlerde gardiyan konumundakilerin gerçek hayatta "kendileri ile aynı düzeyde" olduğunu bildiklerinden inatçı ve "zoraki" bir şekilde rollerini üstlenen bir tablo çizmişler, ancak her geçen gün bu inatlaşmaya bağlı olarak artan gardiyan şiddeti, onları giderek uysal ve korkak bir hale getirmiştir.

    zimbardo, deneyden kendisinin bile etkilendiğini belirtmiştir, çünkü kendisi de deneyde "hapishane müdürü" rolüne sahipti ve tamamen rol yapması gereken gardiyanların, tamamen rol yapması gereken mahkumlara uyguladıkları şiddeti sürdürmesine izin verecek kararlar almıştır.

    bu deney, toplumun onlara biçtikleri rolleri farkında olmadan nasıl sahiplendiğini ve o rolün etkisinden çıkamadan, kontrolsüz bir şekilde yerine getirdiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. deneyle ilgili birçok tartışma ve karşıt bilimsel makale yayınlanmıştır. ancak yine de, zimbardo deneyi, psikolojik deneylerin en meşhurlarından biri olmuş, bu ünü beyaz perdeye de farklı ülkelerin sinemaları aracılığıyla taşınmıştır.(bkz: das experiment - oliver hirschbiegel)
  2. insan deneylerinden en ürkütücü olanlarından bir tanesi. güce sahip olmanın insan üzerinde yarattığı etkiyi çok güzel anlatmakta. başka güzel bir örneği için (bkz: milgram deneyi)
  3. tüm hayat bir tiyatro sahnesi gibi düşünüldüğünde insanlar kendilerine verilen rolleri üstlenmeye çoğunlukla yatkın oluyorlar.
    eğer karşınızdakine bir çılgınmış gibi davranırsanız, laf aralarında ona ne kadar çılgın olduğunu ima ederseniz o içindeki tüm çılgınlık potansiyelini açığa çıkaracak ve kullanmak için gerekli olan tüm aktivasyon enerjisini sizden aldığı için çılgın çılgın takılacaktır.
    bir sapık gibi davranırsanız sapık, hırsız gibi davranırsanız hırsız, zeki gibi davranırsanız zeki, dedikoducu gibi davranırsanız dedikoducu olması ișten bile değildir.
    hakaretin kişiyi hep daha kötüye götürmesi de bununla ilişkilendirilebilir.
  4. insanoglunun ne derece sapkin ve ne derece psikopat olabilecegini gozler onune seren kan dondurucu deney.

    oradaki cilginlar gibi davranan insanlar gercek hayatlarinda senin benim gibi normal insanlar. iste en cok da bu ilgicime gidiyor. yani oraya beni de koysalar ben de oyle olacaktim diyorum, bir kere daha urperiyorum.

    belirli araliklarla aklima geldikce acip okurum, ibret alirim.
  5. sosyolojik bu deney aslında tarihte yaşanan onca savaş esnasında akla hayale gelmeyen davranışların nasıl yapılabildiği sorusuna cevap olmaktadır.

    2.dünya savaşı'nda veya yugoslavya'nın dağılmasındaki iç savaşlarda en azılı suçları ve en insanlık dışı muameleleri yapan insanlar savaş öncesi sokakta gördüğünüz normal insanlardı.