1. "diledigimi yapmakta serbestim, peki ya diledigimi dilemekte serbest miyim?" sorusunu beraberinde getiren kavram.
  2. iradesini ideolojilerin/dinlerin/doktrinlerin/öğretilerin iradesine teslim edenlerin ve böylece özne olmaktan vazgeçenlerin özgür iradesinden söz edilemez sanırım. fakat sorumluluk almamak, vicdan azabı çekmemek için birebirdir.
  3. toplumsal yaşamda özgür irade kavramından bahsedilemeyeceği gibi irade, yaşanan zaman, koşullar ve doğadan direkt etkilenir. dolayısı ile tamamen özgür iradeden bahsedemeyiz.

    insanın özgür iradesine en çok yaklaştığı an güdüsel hareketleridir. nefes almak, yemek yemek, üremek bunların başında gelir.
  4. hubot
  5. evrim ağacını veya skalasını düşündüğümüzde aslında atalarımızın ihtiyacı sonunda özelliklerimiz gelişti. avlanma, alet kullanma, ateşi bulmak vs . ihtiyaçtan kaynaklanıp zihnimizin ve bedenimizin evrilmesini sağladı. yani bilinç tamamen evrimin ve atalarımızın ihtiyaçları doğrultusunda bugünkü halini aldı. bunun ekstradan bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

    kişiliğimiz genlerimizin kodlarından başka birşey de değildir. aslında agresif,iyimser, pesimist, çekingen vs. olmamız büyük oranda genlerimizle alakalıdır. elbette çevre etkili de etkili olmuştur ama geni atlamamak lazım. freud un da yanlışının burda olduğunu düşünüyorum ama o başka konu. söylemek istediğim şey bilinç tamamen mekanik nedenlerden kaynaklanıyor. dolayısıyla da düşüncelerimizin çıkış noktası da fiziksel nedenlerdir. bu yüzden özgür irade yoktur. seçtiğim iki yoldan birinin sebebi yaşamımdan veya genlerime işlenmiş karakterimden kaynaklanıyor olmalı. dahası kendimizi tam anlamiyla kontrol etmemiz de mümkün değildir. ne kadar uyumamaya çalışsam da mutlaka uykuya dalarim. ne kadar birinden nefret etmeye çalışsam da başaramayabilirim. biri yolumu kesip cüzdanımı istediğinde korkmamaya çalışıp 3,5 atabilirim. bundan kurtuluş yoktur sadece zihinsel olarak gelişmiş primatlarız. schopenauer ın da dediği gibi hepimiz irade nin( tanrısal değil tabi fiziksel enerji) kölesiyiz.
    kahve
  6. özgür iradeye dinler, aslında islam perspektifinden yaklaşacağım. dinler özgür irade olduğunu iddia ederler. kuran için bu "dinde zorlama yoktur" ayetinden başka hiçbir yerde ima edilmez. ima edilmez diyorum çünkü burada bir açıklık yoktur; ne bir iradenin varlığı, ne de hürriyetten bahsedilmez. akıl, düşünce de genelde "bakıp ibret almak, düşünüp ibret almak" şeklinde yer alır. domuz etinin yasaklanması için ayrı bir ayet tahsis edilen kitapta bu ve bunun gibi mühim konular işte böyle muğlak kalmıştır garip "bir çekilde.

    islamik yaratılış mitolojisine göre tanrı önce ruhları yaratır, bize bu dünyaya gelmeyi isteyip istemediğimiz sorulur ve biz "bela (evet)" diyerek kabul ederiz. (tabii her nasılsa bunu hatırlamıyoruz. bu iddiayı güçlendirmek için bebekliği hatırlamamaya benzetip iyice gülünç duruma düşenler vardır ki bu ayrı bir mevzu.) burada mitoloji kelimesini de hikayenin -en azından- kurana kıyasla daha az güvenilir olmasından dolayı kullandım. hikayenin boşluklarla dolu olması onu yeterince ciddiyetsiz yapıyor zaten.

    benzer bir yaratılış senaryosu söz konusu olmasa bile, kimse bize yaratılmış olup olmamayı sormadı, bizden izin istemedi. eğer hür iradem olsaydı buna saygı duyulması icap ederdi. (ahlaki kısmını uzatmıyorum) yaratılmamış olsaydık da bu soruya muhatap olamazdık elbette. bu çelişkinin tek açıklaması vardır; yaratılmış olmak özgür iradenin olmadığını kendi başına kanıtlayan bir durumdur. düşünebilen bilgisayarlar üretmeye çalışıyoruz uzun bir süredir. başardığımızı varsayalım. biz o bilgisayara hiçbir zaman sormamış olacağız onu üretip üretemeyeceğimizi. ancak meydana getirdikten sonra sorabiliriz ki, çok geç kalmış olacağız bu halde de. o bilgisayarı istediğimiz amaçlarda kullanacak ve yeteneğini belirleyecek de biz olacağız en nihayetinde. bu yorum, yapay zeka ve beraberinde gelecek ahlaki tartışmaların yeri değil, en azından benim niyetim bu değil. onu yapay zekakonusunda tartışmak daha doğru olacaktır. bu sebeple uzatmıyorum.

    hadis, fıkıh, şeriat konusuna hiç girmek istemiyorum çünkü orada özgür irade olmadığı çok açık. mürtedlerin katledilmesi gerekir, tanrı akıl ile değil nakl ile ancak bulunabilir gibi kanıksanmış bir durum söz konusu. (gazali ekolü) sadece kuranda bir özgür irade iması vardır dedik ve bunun üzerine devam ediyoruz.

    "dinde zorlama yoktur" ayetinden yola çıkarak özgür iradenin varlığını kabul ettik diyelim. tanrı kendisine tapılmasını, sevilmesini, iman edilmesini istiyor; emrediyor. bunu da "istersen yap, kimse seni zorlayamaz" diyerek söylüyor. ama eğer yapmazsan, seni sonsuza kadar yakarım diyor. durum kısaca şu: elimizde bir kitap var; bir kullanım kılavuzu, talimatlar yani. bir enformasyon. tek taraflı bir tebliğ. herhangi bir iletişim, müzakere söz konusu değil. muhatap bulamadığımız bir ilişki kurulması isteniyor ama burada mutlak bağlılık, kendini adamak, o varlığa tapmak şeklinde bir ilişkiden bahsediyoruz. talimatlara -gönülden- uymadığımızda ise cezalandırılıyoruz. ya mutlak ödül ya da mutlak ceza. eğer insanın biraz aklı varsa itaat etmekten başka hiçbir şey yapmayacaktır çünkü tanrının her şeye gücü yeter. onunla savaşamayız. bu kadar katı kuralları olan bir tanrı ile bir tartışma ve ikna zemini de söz konusu olmadığı için elimizden başkası gelmiyor.

    bir analoji yapalım. sokakta yürüyoruz, bir soyguncu bizi durdurup silahıyla tehdit ediyor. "ya paran ya canın" diyor. biz parayı vermeyi ret ediyoruz ve öldürülüyoruz. bize iki seçenek sunulmuştu. biz çeşitli sebeplerle teslim olmayı, parayı vermeyi ret ettik ve ölmeyi seçtik. biz öldürüldük mü yoksa intihar mı ettik?

    özgür irade bu durumda ne kadar var olabilirse, yaratıcının bize hazırladığı dünyada da özgür irade o kadar yer alabilir. ya iman et ya da cehennemde sonsuz istirahate çekil. yani özgür irade yoktur. akıl varsa da işlevsizdir.

    soyguncu örneğini dinlerin bu ilişkideki yerine uyarlayalım. sokakta yürüyoruz. birisi gelip önümüzde bir soyguncu olduğunu ve "ya paran ya canın" dediğini söylüyor. "parayı ver ve canını kurtar" diyor ama biz ortada ne silah ne de hırsız görüyoruz.
  7. özgür irade saçmalıktır. çünkü evrende gerçekleşen her olay tek bir sebep sonuç zincirinin bir parçasıdır. bu kavramın tanımı bile doğru düzgün yapıl(a)mamıştır. wikipedia tanımı şöyle: "özgür irade veya erkin irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür." kişi dediğimiz şey nedir? bir beyin. beyin ne yapar? girdileri alır ve bir çıktı üretir. bu girdiler o kadar çoktur ki, beynin kusurlu bir yapı olduğunu da göz önünde tutarsak beynin yaptığı işlemler oldukça kaotiktir. ama bu deterministik olmadığı anlamına gelmez. dolayısıyla kişi dediğimiz şey evrenden bağımsız değildir. öyleyse neyden bağımsızdır? neye göre özgürdür? yani yapacağınız her şey evren oluştuğu andan itibaren bellidir.(laplace'ın şeytanı)

    buraya kadar deterministik bir evrende yaşadığımızı kabul ederek düşündüm. çünkü kuantum fiziğine rağmen determinizmde ısrar edenlerdenim. şimdi kısaca konu hakkındaki görüşümü paylaşayım. konunun uzmanı değilim ama benim bildiğim evrene göre o işte bir yanlışlık var. sadece bu kadarını söylemekle yetiniyorum şimdilik. bir bilim insanının evrenin deterministik olmadığını kabul etmesini aklım hiçbir şekilde almıyor ayrıca. bu mantığa, matematiğe, her şeye ters! bildiğimiz her şeyle çelişen bir şey var ama biz onu öylece kabul ediyoruz, öyle mi? bu benim için mümkün değil. neyse. diyelim ki evren gerçekten de bir miktar(?) indeterministic. bu özgür iradeyi mantıklı bir temele oturtur mu? kesinlikle hayır. bu eylemlerimizi, aslında sadece bizim eylemlerimizi değil evrendeki her olayı birazcık(?) rastgele yapar. yani yine karar veren, bağımısız, özgür bir kişi yok. özgürlük tanımınız o kadar saçmaysa bu rüzgarı da özgür yapar, dağı, taşı, tavşanı da. yani özgür irade kavramsal olarak saçmadır. gereksiz bir kavramdır. gelişmiş bir otomat olduğumuz kaldırmakta oldukça zorlanacağımız bir gerçek ve ben bunu insanlara anlatmaktan büyük bir zevk alıyorum, evet.