1. bu hafta gördüğüm iki rüyayla bir daha kesinleşmiş olan durum.

    1. rüya

    fazla ışık almayan kapalı bir kamyon kasasının içindeyim. benimle beraber yaklaşık on kişi daha var, ayrıca başımızda bekleyen birkaç sakallı ve silahlı militan mevcut. ışid'e esir düşmüşüm. militanlara sorular sorup zorluk çıkarmaya çalıştığımda, beni bazı operasyonlarında faydalanmak için kaçırdıklarını söylüyorlar. ben sinirlenip ortalığı ayağa kaldırıyorum, o esnada diğer kaçırılan kişiler de gürültüden uyanıyorlar. ısrarlarıma rağmen militanlar beni serbest bırakmaya razı olmuyorlar. ben "eşim dostum şimdi harap vaziyettedir, merak ederler, mahvolurlar" dediğim zaman "merak etme, bu gizli bir operasyon. seni ve diğerlerini klonladık. klonlarınız şu an sizin rutininize devam ediyorlar. ama siz bizimle kalacaksınız" cevabını veriyor bir militan. vay arkadaş dedikten sonra, bir ara diğer kişileri kaçmak için örgütlüyorum- başarıyoruz da. kaçarken etrafıma bakınca, memleketin her yerinde ışid'in yerleştiğini görüyorum. bir süre sonra yakalanıyoruz, bizi bir odaya koyuyorlar. nedenini sorduğumuzda, "biraz bekleyin görürsünüz" cevabını alıyoruz. nihayet odanın kapısı açılıyor ve içeriye burada ismini söylemekten çekindiğim kişi geliyor (davayla falan uğraşmayalım, neme lazım). bizi bırakmasını ısrarla isteyince bana şu cevabı veriyor "bu operasyon olacak, başka yolu yok."

    2. rüya ve gerçekle karışması

    rüyada akşam haberlerini izlerken, devlet ile pkk'nın çatışmayı sonlandırdığını, tarafların barış görüşmelerine hiç olmadığı kadar hevesli başladıklarını, insanların da taraflara barış için baskı yaptığını duyuyorum. "aman iyi bari, yetti artık" diye düşünüp kanalları zaplıyorum.

    rüya burada bitiyor, ama sonrası ilginç. şimdi sabah uyandıktan sonra gerçek hayata dönelim:

    sabah kalktım. facebook'a bir göz atayım dedim. haberlerde "operasyonlar devam edecek" tarzında bir başlık gördüm. önce şaşırdım ve kendi kendime söylenmeye başladım: "haydaa... ulan hani dün akşam masaya oturmuştunuz ne güzel? sabahına ateşkes mi bozulur lan? böyle iş mi olur?. beş dakika kadar böyle söylendikten sonra dün akşam hiç tv izlemediğimi, haberi de rüyada gördüğümü fark ettim. oturup güldüm, sonra kalktım işe gittim.
  2. cinnetin esiginde olmama sebep olan. ülkenin anasini ağlattiklari gibi bireylerin de psikolojisini mahvediyorlar.
  3. bende sınırlar içerisinde hapsedilmiş olma hissi, başka ülkeye yerleşebilmenin zorlu bir prosedür ve bir miktar para gerektirğini bilmenin özgürlüğünü kısıtladığını düşünüp kendini sürekli baskı altında hissetme şeklinde zuhur eden etkiler.

    bu etkiler bende sadece bulunduğum ülkeye has değiller. tamamen ülke ve sınır kavramından kaynaklanıyorlar. "hiçbir sınır olmamalı, tüm devletler diktatördür!!11!!" tarzı bir anti-devletçi, anarşist fikir yapısına da sahip değilim ancak ara ara beni sertçe yoklayan hislerim ilk paragrafta belirttiklerim maalesef.
  4. hepimiz (bkz: panik atak) sahibi insanlar olduk net.
    belit
  5. boşuna ignorance is bliss, denmemiş
  6. cizre'de öğretmenlere "çıkın" smsleri geldiğinden bu yana mülk edinmekten korkuyorum. bir gün bize de gidin derlerse; babamın köyüne yerleşebilir miyiz, arabamızdaki benzini nasıl kullanırız, ekip biçecek suyumuz olur mu, geride evimi bırakıyorum ama içinden eşya alabilecek miyim gibi kaygılarım oldu.
    bankada para tutmamak dahil evde stoklamaya varan, üstüme başıma tek parça bir şey almamakla perçinlenen bir haldeyim.
    ankara kızılay patlaması ardından, gidip perdeyle ayrılmış şehrime baktım: sizler ve bizler idik...
    durumum bu ve daha fenasıdır.