1. amfiye girmiştim, iki çocuk vardı. sonra millet yavaş yavaş geldi. sıradışı bir şey olmadı ama çok iyi hatırlıyorum. en güzel detay da gelen hocanın sert ve suratsız biri değil de babacan biri olmasıydı.
  2. yüzdeki nedeni bilinmez bir sırıtma ve ya tam tersi bir üzüntünün süslediği,uzun ve tıpatıp aynı koridorların bir labirent halini aldığı , ilk saatlerinde fizyolojik psikoloji dersinde araya sıkışan uzun süreli bellek kavramının öğrenilmesi sonucunda , uzun süreli bellekten hiç mi hiç silinmeyecek olan gündür.
    dlg
  3. hazırlık sınıfındayım. kapıya en yakın olan masaya oturdum. hocayı bekliyoruz. en sonunda hoca sınıfa girdi. güler yüzlü, neşeli ve hevesli gözüken bir kadın. ilk günün heyecanını yaşatmaya çalışıyor bizlere. o kadar para bayıldık bari gülelim değil mi? ulan tatilin bitmiş, okul başlayacak diye küfür ediyorsundur bir önceki gece başını yastığa koyarken ama gel gör ki kadının ağız iki karış yayılmış. meslek sahibi olmak böyle bir şey sanırsam. sürekli gülüyorsun... ama götünden kan geliyor aynı zamanda... tatil bitmiş gülüyor.

    ardından sınıfın ortasında daire olduk. kadın bize bir top verdi. gözüne kestirdiğine atıyorsun ve bir soru soruyorsun. o da cevap veriyor... yeni nesil bir teknoloji sanırsam. sanırsın biz geri zekalıyız, ancak bu şekilde tanışabiliyoruz. hayır ben şimdi bir kahveciden yazıyorum bunları. elime bir top alıp yan masadakine atsam ve boş zamanlarınızda ne yaparsınız diye sorsam kendimi çok aptal hissederim. lakin başında bir öğretmen olunca bunların hepsi anlamlı hale geliyor nasıl oluyorsa.

    bir aralar top güzel bir kıza geldi. o da bir erkeğe attı. "hobilerin nelerdir?" diye sordu güzel kız. çocuk biraz düşündü ve "yemek yaparım" dedi...

    şimdi burada kimse bana "ama ön yargılı bakıyorsun" demesin. diyenin kalbini acıtırım. abi 17 yaşında zengin bebesi bir çocuk... eğer sen bana "yemek yaparım" dersen ben sana inanmam kanka. inanmamakla da kalmam siktiri çekerim.

    ha ne oldu? biz bu çocukla arkadaş olduk. bol bol karı kız muhabbeti yaptık. yemek yapma muhabbeti yüzünden bol bol güldük, eğlendik zira yalan olduğunu biliyorduk. bilmeyen de maldır.

    top bana geldiğinde ben hep aynı çocuğa atıyordum çünkü çocuk doğru konuşuyordu. doğru konuştuğu her halinden belliydi. o kadar rahattı ki verdiği cevaplara bütün sınıf gülüyordu.

    demem odur ki, öyle bir noktaya geldik ki birisi doğru söylediği için onu komik buluyoruz ve ona gülüyoruz. rahat olmayı, dürüst olmayı artı bir özellikmiş gibi algılıyoruz.

    toplumsal mesaj da verdikten sonra sanırsam yazımı sonlandırabilirim.
  4. sanki bir labirent deymişsiniz hissi verir. ve koşuşturmacayla geçer.