1. gerçekliği en hakiki şekilde değiştiren ama yerini bir başka şiddete ve dolayısıyla bir başka hakikata bırakacak olmaya mahkum, geçici eylem.

    bana öyle geliyor ki, gerçekler geçici, yalanlar kalıcıdır.
  2. bence, salt insana özgü bir davranış formudur. çünkü, "yoooh artık bunuda mı yaptılar" diye çokça duymuşuzdur. insan bu doğadaki en vahşi hayvan formudur. bunu her şekilde kanıtlayabiliriz. hiçbir şey bilmesek dahi şöyle bi' tarih kitabını karıştırsak yapılan vahşilikleri ağzımız açık okuruz(canım benim). leopoldlar, hitler'ler, cengiz han'lar ve daha niceleri..

    örneğin, ortadoğuyu ele alalım.

    bu coğrafya da şiddet insan nezdinde o kadar kanıksanmış ki neredeyse günlük hayatın bir rutini haline gelmiş.

    hemen hemen hergün haberler de görürüz;

    ölüm, kan, vahşet, bilinmezlik, karanlık odaklar, ışid, el kaide, canlı bomba, entrika, savaş, allahu akbar nidaları arasında; baş kesmeler, kadını recm etmeler, sapıklık...

    ve daha nice şey...

    bu coğrafya adeta bir kader gibi yaşıyor tüm bunları.

    olağanüstü olan ölümü sanki sıradan bir olay gibiymiş algılıyorlar.

    aklıma bu iki soruyu getiriyor ortadoğu'nun bu halde olmasında;

    ortadoğu'nun bu hale gelmesine emperyalist ülkeler mi sebep oldu, yoksa bu halde olduğu için mi emparlistlerin ekmeğine yağ sürülüyor?

    ***

    her ne kadar türkiye avrupa yolunda olan bir ülke olmaya çalışsa da kültürel bir bağı var ortadoğu ile ve asla kopmayacak.
    netice itibari ile türkiye de bir ortadoğu ülkesi her ne kadar bunu kabullenmesekte.

    şunu da eklemek istiyorum. "türkiye avrupa yolunda bir ülke" dedim. bu yol hiç bitmeyeceğe benziyor. kısaca özet gececeğim.
    avrupa birliğine girmek için 33 fasılı yerine getirmek lazım ülke olarak.
    bu fasıllar kapanmadan alınmıyor aday ülke. türkiye yarım asırı geçmesine rağmen daha 3 faslı kapatmış, o da tam olarak değil, yarım yamalak.

    ***

    neyse şiddet diyorduk, ortadoğu diyorduk.
    nerdeyse tüm peygamberlerin bu coğrafyaya gönderilmesinin bir sebebi var sanırım. tanrı bile bunları düzeltemediyse biz nasıl düzeltelim la?
    en iyisi hep uzak, en uzak olmak bu coğrafyaya. her ne kadar satsan satılmaz, atsan atılmaz kıvamında bir kültürel bağımız olsa da.
  3. ifade biçimi olarak şiddet ise bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik yönden hasar almasıyla, hatta acılarla boğuşması ile neticelenen bir davranış biçimidir, bu davranış biçimi beraberinde tehdit ve baskıyı getirir. vurgulaya vurgulaya açıklanması gereken şiddet, özgürlüğü elinden alınan bir çocuğun yaşadığı ıstırap kadar şeytanidir. şiddetin olduğu yerde keyif ve haz yoktur. aslında şiddet, bir toplumun sağlık bozukluğudur, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. şiddet içinde bulunduğu toplumun, bilincinden ve tepkisel eylemlerinden kendine bir bina inşa eder.
  4. bugun amerikali bir arastirmacidan (james paul gee) ilginc bir yorumlama duydugum kavram. internetin insana kazandirdirlari ile ilgili soruya cevap verirken is bir anda video oyunlari ve icerdigi siddete geldi. egitimci birkac arkadas siddet iceren video oyunlarindan cocuklarimizi uzak tutmaliyiz zarar veriyor kafasindaydi. gee amcamiz "video oyunlari yuzunden kac kisi hayatini kaybetti bu zamana kadar" dedi. 3, 5 hadi 100 kisi diyelim. "egitimde video oyunlari bir tehlike unsuru olusturuyor diyorsaniz once egitim icin daha buyuk bir sorun olan din egitimini tartisalim" dedi. "dinler yuzunden kac insan hayatini kaybetti bu zamana kadar" diye sordu.

    milyonlar, milyarlarca insan din kitaplari yuzunden savasti, birbirini oldurdu. simdi siddete yonlendiriyor dediginiz video oyunlari mi daha tehlikeli yoksa kutsal saydiginiz din kitaplari mi daha tehlikeli. bu arada din kavrami burada genel belli bir dini temsil etmiyor. gercekten de siddete yonlendiriyor dedigimiz durumlari inceledigimde hic biri dinler kadar tehlikeli degil. telefon, tablet, bilgisayar oyunlari, oyuncaklar, sahislar, filmler, diziler artik akliniza ne geliyorsa. cocuklarimizi uzak tutalim siddette yonlendiriyor dedigimiz seyler devede kulak kaliyor dinlerin yaninda.

    siddet insanlik tarihi kadar eski bir kavram. siddetten uzak durabilirsek ne mutlu ama siddetin cikis yeri neresidir bilinmez ve dini catismalar kadar can almamis bunca yillik insanlik tarihinde. en buyuk savaslarin, en buyuk katliamlarin icerisinde biraz din boyutu var. video oyunu yuzunden savasan millet gormedim ben ama dini cikar ugruna birbirinin kafasini kesen insanlar biliyorum.

    ne yalan soyleyim imam hatip okullari uzerinden egitim sistemini cok elestiriyoruz. hakliyiz yada haksisiz. din egitimi veriliyor cok masum diye dusunemiyorum suanda. bir devlet okulunda ogrenciler siddet iceren bir video oyunu uzerinden bir oyun oynasalar topa tutariz ama dini kitaplardaki metinlerin cogu video oyunlarindan daha tehlikeli farkinda degiliz.
  5. siddet din kadar eski bir kavram hatta bazi (!) dinlerin direkt dogusunda var bu siddet. yukarida bir anektod paylastim amerika’nin saygin arastirmacilarindan birisine aitti. modern zamanin en onemli arastirmacilarindan birini yeterince arastirma yapmamak ile suclamakta ilginc. yaptigi yorumdan medeniyet tarihi bilmedigi sonucu cikartmak daha da ilginc. belli bir dini hedef almadan genel bir yorum getirmisti din kitaplari video oyunlarindan daha cok siddet iceriyor diye. guzel yerinde bir yorum bu. ama yukarida baska bir arkadas hemen muslumanlik uzerinde saldiriya gecmis. kimsenin muslumanligi hedef aldigi yok. islamiyet oncesi ilahi yada degil tum dinlerin suregetirdigi bir siddet tarihi mevcut. din lafi gecince kimisinin gercekten gozu donuyor bunu anladim. egitimde video oyunu kullanalim din dersi yerine demedim, bir karsilastirmam da olmadi. siddet icerikli bir materyali elestirdigimiz vakit din egitimini de elestirmeliyiz. cocuklariniza verdigi zarar uzerinden konusacaksak hangisi daha zararli ben isin icinden cikamiyorum.
  6. şiddetin tarihi, dinlerin tarihinden eski. mezoamerika’da batıdaki gibi sistemleştirilmiş bir din yok ama bize şiddet eylemi gibi gelen çok fazla gelenek var. ilkel topluluklarda nüfus arttığında şiddet eylemleri yükselmiştir. nüfus artışı tarımı doğurdu, yerleşik yaşamı doğurdu ama bunun yanında şiddet eylemlerini de doğurdu. ava giden insanlar daha gözden çıkarılabilir oldu. doğan çocuklardan ava gidemeyenlerin (kız çocukları) beslenmesi göz ardı edildi. ne kadar kötücül geliyor kulağa. toplum bile değil topluluklar organize olurken gözden çıkarılabilir durumdu bu. ortada henüz bir din yok. dinin ortaya çıkışı toplum organize olduktan sonra. üzgünüm medeniyeti doğurmadı din. din bir toplum geliştikten sonra doğdu. önce medeniyet ardından din. toplumda sınıflar ortaya çıkması gerekti. çünkü efendi-köle ilişkisi olmalı. efendi köle ilişkisi tanrıyı da yarattı. tanrıya verilen isimlerin etimolojisine bakıldığında efendi anlamına geldiği görülür. çok bilinen bir örnektir lord. lord diye dua edilir çoğu çeviride. tanrının sınıfsal ilişkilerden nasıl doğduğunu gösterir. araştırılırsa çok örnek var. çok açık bir şekilde adam şenel anlatır bunu. bir adım ileri götürmek istenirse gordon childe, kramer, keiths’e bakılabilir.

    medeniyet dinle doğmamıştır ama din medeniyeti korumuştur bazı noktalarda. rönesans’ta antik metinlerin çoğu kilise kütüphanelerinden bulunmuştur. din kaynaklık ediyor buna ama cadı avı da yapıyor. islam aristoteles’in metinlerini çevirip koruyor. dini yayma adı altında yapılan talan da ortada ama. bu yüzden bu konuda çok net sonuçlara varamayız. ortadoğu’dan örnekler verilmiş başlıkta yazılanlarda. ortadoğu’nun bu kadar tepki almasının nedeni islam devletlerinin reform yaşamaması. toplumsal ilişkiler donup kalmış. islam hala ilkel algılanıyor. şiddet öğretileri hiçbir şekilde törpülenmedi. hıristiyanlık da sevgi dini değil. ama batı dini reformize etti. toplumlarındaki dine bağlı muhafazakarlık asgari düzeye çekildi. islam henüz bunu yaşayamadı. bunun dışında devlet odaklı şiddet hiçbir şekilde bitmedi. althusser devletin ideolojik aygıtlarında güzel çözümler. son olarak ziggurat yönlendirmesini anlamadım. yakındoğu’nun mimari yapısında işkence yapılmıyor. çok kompleks bir yapıdır. kültürel hayat, bilimsel araştırma, ticaret vs vs.
    sezgi
  7. din medeniyetten eski değildir. antropoloji bunu kanıtlıyor. insanın ataları kitabında görülebilir. ilk taş aletler ve mağara resimleri vardır. mağara resimleri hakkında çok az kitap var. ama o dönem insanların yazıya geçmediğini ve mağara resimlerini sanatsal-ritüel bir hareketle yaptıklarını biliyoruz. mağara resimlerinin yüzeyi araştırıldı ve o katmanlarda ilginç kimyasallar bulundu. gölgelendirmeleri ve renk seçimleriyle ilkel toplulukların sanatsal zevkini görürüz. o mağara resimlerinde bazı insan figürlerinin elleri ve ayakları keçi gibi hayvanların ayaklarıyla gösterilir. o büyüsel bir göstergedir. tam anlamı çözülemedi ama adem ile ilgisi yok. darwin evrim tezini sunar. arkeologlar ve antropologlar kültürel evrimi sundu. epey çok örneğiyle. o yüzden medeniyet yazıyla başlamamıştır. yazı ile tarih başlamıştır. yazı öncesine karanlık dönem gibi adlar verilir ama medeniyet var. hem de gayet gelişkin. sümerlerin yazıyı bulma süreci bir anda olmadı, kültürel evrimle oldu. medeniyet yazıyla başlıyoru ya bir ilkokul çocuğu der ya da cahil der.

    ziggurat adı üstünde bir tapınak. insanlar tapınak yapıyorsa sanıyorum ki daha öncesinde yerleşik yaşama geçmiştir. sümer kentleri arkeolojik kalıntılara göre zigguratlardan önce kuruluyor. çok primitif yapıda evleri var. siyasal yapılanma -ki kendisi medeniyetle baya ilgilidir- gelişince şehrin etrafına sur yapılıyor. surlardan epey sonra zigguratlar kurulur. zigguratlar kurulunca insanlar medeni bir şekilde bir araya gelmiyor, aksine insanların medeni istekleri olduğu için zigguratlar yapılıyor. sapla samanı ayırmak gerek.

    şiddetin daha eski olduğunu çok rahat öğrenebiliriz. işkencenin tarihi diye tarihsel verileri kullanan iki kitap var. bu kitaplarda şiddetin cezalandırma ya da gazap olarak ele alınışı, kitlesel şiddet gibi birçok başlığı anlatılır. inka medeniyetinin binlerce kafatasından oluşan katakompa benzer yapısı var. yamyamlar ve krallar’da antropolog marvin harris piramitlerde nasıl insan kurban ettiklerini, bunun onlar için anlamını tartışır.

    çeşitli peygamberlere işkence yapıldığı anlatılır. inanan biri için anlamlı kıssalar. isa’nın çarmıha gerilmesi epey yakın tarihli. roma medeniyetiyle alakalı çok fazla bilgimiz varken neden isa’nın çarmıhıyla ilgili belge yok? bu konuda apostolik babaların kitaplarını okudum. tefekkür, iman dışında bir şey anlatmıyorlar. çarmıhın o dönemde bile kalıntısı yok çünkü. isa yunan düşüncesi ve mithras diniyle karıştırılarak ortaya çıkarılan bir mit olduğu için. pavlus güzel bir oyun çevirdi helal olsun demekten başka çare yok. bu konu hakkında çok fazla çalışma var. inanan biri için dine saldırı gibi görülebilir ama arkeolojik kanıtlara da karşı çıkamaz aklı selim insanlar.
    sezgi
  8. siddet vakalari artik ne gerekce ile olursa olsun insanlik ile baslamistir. siddet tarihi arastirmalarinin hangi yuz yilda basladiginin onemi yok. yaratilisa inaniyorsaniz habil kabil ile baslamistir ilk kayitlara gecen sidet vakasi, baska bir duzlemden bakiyorsaniz ilkel uygraliklarin savaslamasi, birbirini oldurmesi vs derken yine insanlikla ayni yasta oldugunu soyleyebiliriz.

    niye bu kadar uzadi anlamadim. is medeniyetlere, dinlere, uygarlik tarihine niye girdi ilginc.

    video oyunlarinin icerdigi siddet aslinda cok ciddi bir sorun degil asil siddet gunluk yasamimizi sekillendiren bir cok inanisin, gelenegin, torenin artik akliniza ne geliyorsa onun icinde de var demek istedim. "din kitaplari kadar zararli degildir video oyunlari" soylemimin arkasindayim. hz. adem'e gitmeye gerek yok. umarim bu anlamsiz tartisma sona erer.
  9. siddetin tarihinin suc bilimiyle basladigini iddia etmek cahilliktir. siddet ayri bir kavram suc ayri bir kavramdir. suc bilimi yani kriminoloji siddetin tarihini degil sucun tarihini inceler. kriminoloji suclari inceler siddeti tarihini degil tekrar ediyorum pekissin diye...

    kavram kargasasi yasayip kendini uzman sanan arkadaslar. once kavramlari ogrenelim sonra insanlari cahillikle suclayalim.

    edit: bu sacma tartismanin bu kadar uzamasi beni rahatsiz etti. okuyan zamani calinan arkadaslardan ozur dilerim.
  10. dünya sağlık örgütü şiddeti şu şekilde tanımlamış;

    “gücün kendine, bir başkasına, gruba, topluma tehdit veya eylem olarak fiziksel ve psikolojik zarara neden olacak şekilde, kasıtlı biçimde kullanılması”

    tipine göre 5' e ayrılabilir.
    1.(bkz: fiziksel şiddet)
    2.(bkz: cinsel şiddet)
    3. (bkz: duygusal şiddet)
    4.(bkz: ekonomik şiddet)
    5.(bkz: siber şiddet)