1. ''ok değerse bir kuşun ancak kalbine değer''

    ey sökülmüş cep! ey ıslak yorgan!
    ey bulduğu her bahaneyle çıngar çıkaran!
    yardım et! yardım et!
    bana ilah mahvedecek
    bir uzuv lazım.
    gel çabuk
    beni üzüntünün koynunda beklet
    orada tohum serpecek kadar
    bana zaman tanı.
    ve konuş
    varsa eğer yazgımızın beş duyusu
    yazgı dediğimiz şeyin deveran ediyorsa kanı
    söyle ona vazgeçsin beni üstümden esip yönetmekten
    bana diş geçirsin de anlasın bakalım hangimiz daha kekre
    çarpayım gözüne bir, kulaklarını çınlatayım hele
    uzaktan işmar edip durmasın bana
    gelsin bana dokunsun
    alnının çatında değil belki
    ama bir iriminde aklının
    kalsın kokum.

    benim elbet bir bildiğim var: hayat saçma sapandır.
    üstüme saçmalı tüfeğiyle ateş açtı hayat
    yaylım ateş, bombardıman, güldürücü gaz
    şairsin! arkanı dönme! neyin var sen de fırlat!
    hiç yoksa şu inkisarı kağıda geçir, sonuna kadar yaz
    nasıl olsa çıkaramazsın saçmayı etinden
    hiç deneme
    cibril'i düşünmeden
    asla yaşayamazsın
    seni uçurmazsa yandın
    kuşları da uçuran
    ey şair! ey dilenci!
    kanatsız, mızmız, sözün köpeği
    tiryakilik peşinde geceleri
    günün ortasında karmanyolacı.
    sana değil davud'a yaraşıyor sapan
    korkun var bölük pörçük
    ümidin çatal çatal
    baka gör bunların arasından
    hangi yer sana ayrılmış
    hangi yare senlik bir şey bırakmış
    çalap

    anlat:
    bu bir yusuf masalıdır de
    bunu söyle ve fakat
    şunu da sor
    yusuf'un masalı neden
    yusuf'la başlamıyor?
    bir varmış bir yokmuşla başlıyor bütün masallar gibi
    bir şivekar varmış, bir gençkız
    yusuf yokmuş, cinler
    kaçırmış, yazgı
    saklamış onu.

    masalın orasına gelince bir yusuf gösterilecek
    ama önce masalı bir şivekar
    nasıl başlatıyor
    bilmek gerek.

    genç bir kızla, bir bakireyle başlıyor anlatımız.
    çünkü bakirelik, o bir baş dönmesidir
    başta gelir, başa gelir, başı yerinden eder
    eksiksiz olup hiçbir iyelik tertibi gerektirmeyecektir
    sorguya açık kim derseniz bakirdir, odur bakire
    kapağı hiç açılmadıysa kitap
    kaş çattırır insana, korku verir
    oysa kitap ki yarıya kadar okunmuş
    bakiredir.

    bırakalım başta kalsın.
    gençlik
    ve kızlık dursun başında efsanemizin.
    şivekar'la
    bir gençkızla başlasın anlatımız
    ağlatımız
    o dahi gençlik ve kızlıkla bitecek bittiği an
    zaten son erek değil miydi
    genç ve kız?
    vay anam! ter ü taze ve domurmakta olan her ne ise
    hele bir dalmaya gör onun döngüsüne.

    şivekar'dı
    gezmeye çıkmıştı ikindileyin
    evlerinin az ilerisindeki koruda
    gençkızlar bunu yapar
    her gençkız ruhta birikmiş sözlerin
    sürgüsü açılsın diye
    hep gezintiye çıkar.
    kıştı mevsim. toprakta kar.
    çok tutumlu bir söyleşi gibi berraktı çamların yeşili.

    avcılar göründü uzaktan
    şivekar avcılara görünmek istemedi
    sindi en bildik köşesine çamlığının
    kendi yerinden dinledi
    fend eden, tuzak kuran, ok atan bu milleti.
    avcı bunlar
    bir kuş vurdu tezelden
    aralarından biri.
    nasıldı kuş?
    neresinden vurulmuştu?
    şivekar göremedi.

    ok değerse bir kuşun ancak kalbine değer
    bunu bilmeyecek ne var?
    kan düşer. emilir o kızıl bezek
    o bembeyaz satıhta.
    ossaat ''breh!
    hüsnü yusuf'un yanağı mısın be mübarek! ''
    deyiverdi bir avcı.
    şimdi sezdi şivekar saklandığı yerden
    avcıların da varmış bir içlisi
    bir bilgesi.

    kar ve kan. ak ve kızıl.
    bir yüzün suçsuz zemininde
    tutkunun canlandırdığı şey.
    siması da iması da yusuf'un
    böyleymiş meğer.
    kar üstüne düşen kandı
    yamandı
    bir avcıdan şivekar'a ulaşan haber
    müjde değildi.
    neden bir yavuzluk
    bir durulukla beraberdi?
    şivekar bunu bilmek istedi
    bilmek,bilmek,bilmek istemi
    kızda çözdü bütün bağlarını kadim alemin
    alem alemler oldu, cümle alem gevşedi
    kız için artık gevşekti
    pekinlik bohçasının hodbin düğümü
    haber deriştirdi kızı
    soru
    dünyayı karman çorman bıraktı önüne
    dünyayı, önce onu delmek
    yusuf'a varmak gerekti
    desem ki kapı açıldı
    yalan olur
    ama kilidin kalktığı belli.

    var idiyse bir kuş
    kalbinden başka yeri olmayan vurulacak
    vuruş değil de vuruluş kilidi kırdıysa
    kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkıyor insan
    arıyor. yusuf bir ayna mıdır acaba?
    çetrefil, kuşku dolu, yadırgı
    ne kadar kendi oldu insan
    o kadar başka.