• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (5.00)
şişmanlayamayan sumocu - eric-emmanuel schmitt
kahramanı cun gibi incecik, esin kaynağı ve temel konusu zen gibi özlü bir roman.

"bulutların arkasında her zaman bir gök vardır."

on beşindeki vahşi, asi cun, tokyo'nun caddelerinde sürtüyor, plastikten ıvır zıvır satıyor. ailesinden uzakta; zaten onların sözünü etmeyi bile reddediyor.

bir gün, japonların "milli spor"u sumo güreşinin namlı hocalarından şomintsu ona "sende bir şişman görüyorum!" diyecek ve cun'un hayatı tamamen değişecek.

yalnız bir sorun var: cuno, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, şişmanlayamıyor!

sonrası, cun'un sumo ve zen budizm aracılığıyla gücünü, aklını, kendini, "melek" annesiyle bir "isim"den ibaret olan babasını ve aşkı keşfetmesinin öyküsü.

kahramanı cun gibi incecik, esin kaynağı ve temel konusu zen gibi özlü bir roman.


  1. şomintsu'nun cun'a sürekli "sende bir şişman görüyorum" demesi her okuduğumda beni gülümsetmişti. çok kısa bir roman. kısalığını tarif etmek gerekirse beşiktaş - kadıköy vapuru yolculuğu sırasında bitirdim diyebilirim.
    frau
  2. türkçeye şişmanlayamayan sumocu olarak çevrilen kitap.

    kitaba çok sağlam gömecektim ama yazarın diğer kitaplarını okumadığım için daha tedbirli davranmayı seçiyorum. kitabın arka kapağında yazdığına göre çünkü, bu kitap, yazarın 5 kitaplık bir projesinin sadece bir halkası. yani diğer 4 kitapta da başka dinlerle ilgili hikayeler konu almış. dolayısıyla ben bu kitapta yazılanları yazarın şahsi görüşleri olarak değil, yazarın bu dinlerin öğretilerini -ki bu kitapta konu zen- insanlara anlatabilmek olduğunu düşünüyorum ve diğer 4 kitapla ilgili hiçbir bilgim, dolayısıyla fikrim bulunmazken bu kitaba acımasızca gömmek yanlış geliyor. bir de kitap sadece 60 sayfa. dolayısıyla bu yüzden de yazara karşı minnet duyuyorum. çünkü dileseydi bu zırvaları öyle robin sharma isimli tüccarın yaptığı gibi birkaç kitapta anlatıp para basabilirdi. çok merak ediyorum robin sharma' yı okuyan insanlardan kaçı şu an harika bir hayata adım attılar acaba?

    kitap ailesinden uzakta, işportacılık yaparak yaşamaya çalışan, hayata ve insanlara karşı öfkeli bir ergenin zen sayesinde dönüşüp gerçek mutluluğu bulmasının hikayesi. sevgi içimizde diyor yani. paulo coelho bu işin gördüğüm en tepe noktasıdır mesela. bu kitabı da simyacı gibi çöp tenekesine atılmalık görebilirdim aslında ama dediğim gibi çok kısa kitap neyse ki. sadece 1-2 saat katlanmak zorundasınız bu zırvalıklara. kitabın sonu ise tam fiyasko. sevgi içimizde, hayatta her şeyin bir nedeni vardır bla bla bla....

    gerçekten ben bu ve benzeri kitaplarda yazanları hiç düşünmeyip fark edemeyip de böyle kitaplara ihtiyaç duyanlara acıyorum. cem yılmaz' ın dediği gibi zen' in bir faydası olsa önce hindistan' a olurdu. neobeat diye bir oluşum var mesela, buraya takılan gençler de 'otostop' u, 'zen' i, 'kozmoz' u falan çok önemsiyorlar. çok farklılar(!), dünya ile evren ile bir oluyorlar falan falan.... e ben tanıştım bunlarla, ikili muhabbette o kozmoz falan kalmıyor, şu hatunu nasıl götürürüm vs. yine hayaller, kafalar. e hani kozmozdu, evrendi, kendini keşfetmekti, meditasyondu.

    hayır bir de bunu yapanlar sonra gelip dinleri küçümserler falan üzerine. çok emin olmamakla birlikte diyorum ki islamiyet' in manevi ve felsefi yönü sizin bu uydurduğunuz modern sanrıların(kuantum ile kendini keşfet) ya da geçmişten beri var olup da günümüzde yeniden uyarlanan bu uzak doğu yaklaşımlarının altından girer üzerinden çıkar. böyle deyince de standart cevap ''toplum bizi anlamıyor'' ulan açıp iki tane kitap okumamışsın neyini anlamasın toplum senin? oğuz atay' ı, orhan pamuk' u anlamış bu toplum, sen kimsin?

    son olarak kitap şunu anlatıyor bakın;
    -sende bir şişman görüyorum
    +şaçmalama ben zayıfım
    -şişmanlayabilirsin.

    -hocam ben yedim yedim şişmanlayamadım.
    +çünkü meditasyon yapmıyorsun, odaklanmıyorsun.

    -hocam artık şişmanladım ama maçları kazanamıyorum.
    +evrenle bütünleşemiyorsun, ön yargılarından kurtulamıyorsun.

    -hocam maçları da kazanmaya başladım. şimdi sumoyu bırakıp sevdiğim kızla evlenip çocuk yapacağım
    +işte gerçek mutluluğu buldun bravo!

    bitti.

    ulan dünyadaki her futbolcu messi olmak ister ama messi bir tanedir. bir konuda dünyanın en iyisi olmak, senden başka çok fazla değişkenle ilgilidir. dolayısıyla kişi hedefi bir başkasına göre değil kendine göre belirlemelidir. bu, eldekinin değerini bilmek olarak da açıklanabilir, eldekiyle yetinmek olarak da. her iki durumda da yine de mutlak bir mutluluk gelmeyecektir, hayata zaten bu düşünsel devinimdir bir yerde ve böyle bir paragrafta anlatılabilecek bir şey için bu kadar zırvaya ihtiyaç yoktur. oğlum gidin tolstoy okuyun.