• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.99)
12 angry men - sidney lumet
genç bir adam babasını öldürme suçuyla yargılanmaktadır.12 tane jüri tartışmak için bir odada toplanırlar.bu jürilerden 11 tanesi çocuğun suçlu olduğunu söyler ama 8. jüri(henry fonda) suçsuz olduğunu söyler.diğer jüriler ona kararını değiştirmesinde ısrar etmektedir ama tartışmadan kararını değiştirmeyecektir çünkü boş yere masum bir çocuğu ölüme göndermek istememektedir.sadece bir odada geçen ve sadece konuşma üzerine yapılmış ve klasikler arasına girmiş sidney lumet in başyapıtı, sinema tarihinin en önemli filmleri arasında gösterilmektedir.


  1. senaryosu ve diyaloglarıyla kült olmuş film. bu sayede de siyah beyaz ve tek mekanda geçmesine rağmen kendisini sıkmadan izlettiriyor. tabi film kasvetlidir, insanın içini daraltır çünkü aynı mekanda geçen filmlere pek alışık değilizdir.

    kıyas yapmak gibi olmasın ama bir benzeri için de (bkz: the man from earth)
  2. siyah beyaz bir başyapıt
  3. !---- spoiler ----!

    12 angry men, ilginç bir film. bahsi geçen kişinin suçsuz olmayabileceğini gördük ama olay hakkında bir bilgimiz -delillerden anladığımızın dışında- yok. hatta suçsuzluğunu kanıtlayan bir şey de yok. 8. jüri (henry fonda)'nin yanlış karar verip bir insanın canına zarar verme korkusu ve bunu başarılı bir şekilde savunması sayesinde zanlımız idamdan kurtuluyor.

    bunun dışında filmin başarılı bir gözlem sonucunda oluştuğunu anlayabiliriz. hayatımızda sürekli gördüğümüz insan tipleri başarılı bir şekilde yansıltılmış. aceleci bir karakterden tutunda hep çoğunluğa uyan karaktere kadar her tipleme 12 adamın içerisinde mevcut.

    !---- spoiler ----!

    film gerçekten kült ve hemen kavranacak basit bir kurgusu yok. filmi izledikten sonra düşünmek ve bu fikirler ile bir daha izlemek kaçırdığınız hoş detayları yakalamanızı sağlayacaktır.
  4. jüri üyelerinin "kesin suçludur" önyargısı ve 8.üyenin bu önyargıyla çatışmasını anlatır. güzel bir film, eski bir film, keyifli bir film.

    !---- spoiler ----!

    filmde amerikan jüri sistemine aykırı unsurlar var. jüri üyesi kendisi delil toplayamaz, toplasa da bunu mahkemeye sunmadan jürinin toplantısında sunamaz. ayrıca delilleri inceleme görevi kısmen var, tüm delilleri karartma gibi yetkileri yok. kendi ölçüm ve tahminleri (bilirkişi yok) ile mevcut delilleri/tanık beyanlarını yok sayamazlar. 8.jüri üyesi aslında suçlu olma ihtimali yüksek birini jüriyi kandırarak serbest bırakılmasını sağlar

    !---- spoiler ----!
    eh
  5. bu filmi ilk izlediğimde aklıma gelen;

    suçu kesinleşmediği herkes masumdur. evrensel bir doktrindir ve kişilerin sert çekirdek haklarındandır.

    (bkz: masumiyet karinesi)

    edit.
  6. !---- spoiler ----!

    çocuğun gerçekten suçlu olup olmadığını merak ettim açıkçası. sunulan kanıtlar çürütülüyor ancak yine de emin olamıyorsunuz. uzunca bir süre tren yolunun yanında oturmuş ve 5 numara miyop birisi olarak en baştan söylenen kanıtlar bana mantıklı gelmemişti ancak diğerleri orjinal fikirlerle çürütüldü bu filmde. beni etkileyen şeylerden birisi buydu.

    ancak bence bu filmin kült, başyapıt gibi sıfatlarla anılmasını sağlayan şey filmin inişli çıkışlı bir şekilde oynanması ve ortada dönen beyin fırtınasıydı. söylenilenin aksine filmin tek bir odada çekilmiş olması ise bence bir avantaj olmuş çünkü oyunun oynandığı ortamı tanımaya enerji harcamadan direkt kişileri dinleyebiliyoruz filmde..

    !---- spoiler ----!

    11 tane ön yargılı insanı barındıran filmdir aynı zamanda.
  7. filmde ana tema olarak önyargı işleniyor olsa da bana göre asıl vurucu tespit insanların kendi akıbetlerini ilgilendirmeyen konularda ilk başlarda yalandan özverili, ortalara doğru şakacıktan adaletli, sonlara doğru da neyse ne bitse de gitsek moduna girmesinin gösterilmesi ve ciddi anlamda hissettirilmesidir. bu filmi izleyip de sonlarına doğru artık bi karara varsınlar neyse ne demeyen biri yoktur diye tahmin ediyorum. çünkü bu genel bir eğilimdir, insanlar hemencecik çok adil, çok dürüst, aşırı başarılı, mükemmel tevazu sahibi, felaket zeki falan ilan edilmek isterler. ama bunu çabucak isterler, neden istemesinler ki hemen olsun işte. eğer ki bu değerlendirmenin süresini uzatır, stresi artırırsanız ekseriyenin adil, zeki, başarılı, mükemmel, mütevazı falan değil en kısa ve net tabirle bencil olduğunu görürsünüz. herkesin fikrine karşı çıkan 12. adama karşı oluşan önyargının birincil nedeni insan doğasının bencilliğidir. herkes kaymağını yemek için birilerine biraz zaman ayırabilir ama hiç kimse bunun için bir eziyet çekmeye katlanamaz. ve sonunda itibarlarını, kendilerine edilecek türlü iltifatları hepsini reddedip bencilce uzaklaşmaya razı geleceklerdir.

    bunun günümüzdeki adı popüler kültürdür. insanlar sosyal medya aracılığıyla iki dakkada kendi ahlakını rasyonalize etmek ve tatmin olmak ister. mesela mustafa koç ölür, yiğidimiz çıkar bu vatanın yetiştirdiği iyi iş adamlarından biriydi, vergisi öderdi, maaşları aksatmazdı, allah rahmet eylesin der uzar. fakat bu arkadaşı alsak (alalım arkadaşı) 8 saat aç bıraksak, söylediği her şeyi tek tek ispatlamasını istesek, sorularımızla daraltsak sürenin sonlarına doğru valla ben böyle demiş bulundum aslında pek umrumda da değil, siz de haklı olabilirsiniz ben yavaştan gidebilir miyim demeye başlayabilir. filmde önemli olan kişinin suçlu olup olmadığı değil, bizim sürekli olarak açgözlü ve bencil yaratıklar olduğumuzu unutmaya çabalamamızdır. bu üstünkörü bencilliklerle dünya tarihinde bırakın bir kişiyi, topluluklar bütün bütün mahkum edilmiştir de kimsenin vicdanı rahatsız bile olmamıştır. bizler birini, bir grubu, ya da bir topluluğu elimizde ispatı yokken suçlamadan önce kendimize sormalıyız bunu işkence altında da savunabilir miyim? bu kadar önemli mi benim için? değilse suçlama kimseyi arkadaşım.
    abi
  8. renklerin nasıl değişebildiğine güzel bir örnek olan gerçek bir siyah-beyaz film.
  9. --- spoiler ---

    filmin ortalarına doğru bir oylama daha yapılır ve 6 guilty 6 da not guilty sonucu çıkar. oylamadan sonra kısa süreli bir sessizlik olur. bir anda hava değişir ve yağmur başlar. boğucu sıcak yerini serinletici yağmura vermiştir. ışıkların açılmasıyla da filmin başından beri en az 3-4 kez çalışmadığı gösterilen vantilatör çalışmaya başlar. yönetmen 6-6 eşitliğinde işlerin değiştiğini, adaletin ya da vicdanın (ismini siz koyun) çalışmaya başlamasını mizansende ki bu değişikliklerle çok güzel verir. tiyatro uyarlaması olması nedeniyle yönetmenlik açısından (oyuncu yönetimi hariç) pek bir şey talep etmeyen bu filmde böyle güzel bir yönetmen imzası görmek sinemayı ne kadar sevdiğimi bana bir kez daha hatırlattı.

    filmin tek eksisi baştaki çocuğun masum görüntüsü. bu kadar belirsizlik üzerinden yürüyen (guilty or not guilty?) bir filmde yönetmenin böyle ''yanlı'' bir seçim yapmış olması biraz hayal kırıklığı oldu.

    --- spoiler ---
  10. tek mekanda geçmesiyle ve o mekandaki göndermelerle insanların ruh hallerine işleyen hava durumuyla birlikte değerlendirildiğinde ne kadar önemli bir eser olduğunu anlayabileceğimiz siyah beyaz film.