1. türkiye'nin çok kritik bir süreçten geçtiği şu dönemde, gelecek hamlelerin kilit noktası olacak. batı, kör gözüne parmak dercesine 'hayır' diyor. peki ya gerçekten 'hayır' mı isteniyor? bana kalırsa evet isteniyor. evet çıkacak, batı tarafından üstü çizilen erdoğan tek adam ilan edilecek ve sonrasında ırak, suriye ve arap baharı yaşatılan ülkelerdeki senaryoların farklı bir versiyonu ile türkiye'ye siyasi, askeri ve ekonomik baskılar uygulanacak. aslında bana kalırsa, erdoğan'ın kendisini 'hayır' diyenler, erdoğan'dan çok daha koruyor.

    - türkiye, 15 temmuz 2016 darbe girişimi sonrası beladan kurtulduğunu sanıyordu. aslında hepimiz öyle sanmıştık. meğerse iş başkaymış. 15 temmuz başlangıçmış. cia destekli fetö başarısız olduğu darbe girişiminde bile ülkeye çok büyük bir darbe vurmuştu.

    - ardından 24 ağustos'ta fırat kalkanı harekatı başladı. rusya ile ilişkiler güçleniyor, kürt koridorunun bölünmesi için önemli bir adım atılıyordu. abd'nin küreselci güçleri rahatsız, neoconlar ise pek endişeli değildi.

    - abd seçimleri yapıldı ve trump başa geldi. ilk hedef olarak suriye'yi değil, iran'ı gösterdi.

    - trump'ın işi zordu. çünkü cia ve abd ordusunda etkin güç küreselcilerdi. michael flynn(birazdan geleceğim bu adama), trump'ın danışmanıydı ve savunma bakanı olarak atanacaktı. ancak cia, rus yetkililerle görüşmesini sızdırdığı için flynn istifa etmek zorunda kaldı.

    - bu süreçte özellikle almanya ve hollanda krizleri doğdu türkiye için. suni krizin yaşandığı hollanda, çok önemli bir sorun değildi ama almanya ve ingiltere'nin bazı iddiaları ortalığı karıştıracak cinstendi. medyada pek yankı bulmadı orası ayrı.

    - geçtiğimiz günlerde rıza sarraf davasının savcısı prett bharara görevden alındı. yerine yeni savcı atandı. ancak bu olaydan birkaç gün sonra halkbank genel müdür yardımcısı hakan attila, 17-25 aralık olaylarından sonra 7. kez gittiği abd'de tutuklanarak cezaevine kondu.

    - yine aynı günlerde michael flynn'in, türk hükumetiyle ekim alptekin aracılığıyla görüştüğü ve fethullan gülen aleyhine lobi yapılması hususunda anlaştığı iddia edildi.

    - bu olaydan birkaç gün sonra milli güvenlik kurulu'nda fırat kalkanı harekatının bitirildiği açıklandı.

    - dün ise abd dışişleri bakanı rex tillerson türkiye'ye geldi. çok kilit bir iran sözü etti. basına yansımadı.

    çok kısa bir özetini geçtiğim bu süreçte, batı, erdoğan'ın üstünü çizmiş gibi görünüyor. daha önceleri demokrasi havarisi olan, arap baharının yaşandığı ülkelere rol model olacak 'demokrat türkiye ve akp iktidarı' bugün kötü adam. aynı erdoğan bugün diktatör!

    7 şubat 2012 mit krizi'nden bu yana batı'nın fiili müdahalelerini hissediyor erdoğan. ardından yaşanan 17-25 aralık süreci de bunun ayyuka çıkmasıdır. halkbank ceo'sunun yakalanması sonrası savcılık iddianamesinde geçen ifadeler 17-25 aralık sürecini bir nevi gözler önüne seriyor. dinlemeleri kim yaptı? cia bu dinlemeleri kendi yapmadıysa nasıl ulaştı? fiili anlamda müdahale dediğim bu işte. fetö eliyle iç işlerimize direkt hakim oluyorlar. ardından 15 temmuz süreci yaşandı ve ülkede büyük bir abd karşıtlığı başladı.

    fırat kalkanı operasyonu ile rusya ilişkileri güçlendi. arada konsolos ve uçak krizleri yaşansa da üstü kapandı. taraflar ilişkileri bozmayacaktı. lakin trump başa gelmemişti henüz. trump başa geldikten sonra ve fırat kalkanı'nda ilerleme yaşayınca, erdoğan, rakka operasyonu için abd ile temasa geçti. süreci uzatan, net karar vermeyen, pyd ile iş birliğinden taviz vermeyen abd, adeta rusya ile türkiye ilişkilerini baltalıyordu. 12 şubat 2017'de körfez gezisine çıktı erdoğan ve orada iran'a yüklendi. fars milliyetçiliğinin önünün kesilmesi gerektiğini vurguladı. wall street journal suudi arabistan'ın 'arap nato'sunu kuracağını yazdı.

    bu olaylar yaşanırken rusya, pyd ve suriye rejimi ilişkilerini güçlendirdi. türkiye adeta tek başına bırakıldı. yeniden abd ile ilişkileri yükseltmek zorunda kalan erdoğan için bir tehlike vardı: abd içinde neocon lider trump ile küreselciler çatışma halindeydi. bunun en basit örneği flynn olayı aslında. cia'nın 'yediği' michael flynn, türk diplomasisinin başarısızlığının resmidir aslında. bugün avukatının yaptığı açıklamada da 'dokunulmazlık verilirse konuşurum.' demiş flynn. peki ya konuşursa? türkiye ile abd ilşkilerini çıkmaza sokmayacak mı bu durum? peki flynn ile bağlantı sağlayan ekim alptekin nasıl biridir?

    fetö aleyhine lobi yapmak için fetö ile bağlantısı olan bir isimle anlaşmak, o ismin kurduğu bağlantının cia tarafından yenmesi ve küreselcilerin trump'a karşı hamlesi... şu siyasi yanlışlıklar akıl alır gibi değil. peki devamında ne olur?

    bugün internette bazı yerlerde 15 temmuz darbe girişiminin fetö tarafından yapılmadığı, mit ve genelkurmay tezgahı olduğu iddia edildi. bu iddianın dolaştığını nedim şener yazdı. aynı şekilde yakın dönemde alman ve ingiliz basınında da darbenin fetö tarafından yapılmadığı iddiası vardı. muhtemelen 16 nisan'dan sonra evet çıkması halinde darbeyi fetö'nün yapmadığı iddiası yayılacak. sosyal medya ve dış basın yoluyla halkın aklı bulandırılacak. halk nezdinde ciddi bir itibar da kazanacak fetö'nün darbe yapmadığı iddiası.

    bunun dışında ekonomik yaptırımlar söz konusu olabilir. geçtiğimiz hafta iki ab yetkilisi, türkiye'nin ab ülkeleriyle ilişkiyi germesinin pek mantıklı olmadığını, en çok ihracatı ab ülkelerine yaptığını ve durumun değişmemesi halinde bundan türkiye'nin zararlı çıkacağını söyledi. linki bulamadım şu anda, bulunca eklerim.

    darbe konusunda akıl bulandırmak, ekonomik darboğaz ve yeniden hortlama ihtimali olan terör... 16 nisan'da evet çıkması halinde erdoğan'ın sokulması muhtemel cendere bu gibi duruyor. ancak bunun yanında rex tillerson dün iran'a karşı, türkiye ile iş birliği yapacağız dedi. trump yönetimi, erdoğan ile ilişkilerini bu yönde sürdürmeyi planlıyor. hatta geçtiğimiz hafta eski abd büyükelçisi james jefferson: ‘’Tillerson’un Ankara’daki asıl misyonu, Rakka’ya gidecek güçler konusunda anlaşmak değil…Tillerson’un Ankara’daki asıl misyonu bölgede daha geniş planda Türkiye’yi İran-Rusya etkisine karşı cephede konumlandırmak….’ dedi. yani arap nato'su için evet çıkarması gereken bir türkiye var. aynı zamanda neoconların dışında erdoğan'ın düşmesini ve yeni, uyumlu, iş birliği içinde olacak bir hükumetin gelmesi için de evet lazım.

    iran konusuna yönelik medyada haber yok. abd ile olan ilişkilerde tepki yok ve fırat kalkanı harekatı bitirildi. bu harekatın bitirilmesi ve pkk'nın üstüne gidilmemesi bizi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakacak. sadece halkbank ceo'sunun yakalanmasından ve rıza sarraf davasından ötürü mü bitirildi fırat kalkanı harekatı? en kuvvetli senaryo bu gibi duruyor. aynı zamanda iran konusunda iş birliği yapılacaksa, ülkenin 2 ayrı noktaya kilitlenmemesi için fırat kalknaı'nın bitirilmesi önem taşıyor. eğer trump yönetimi istediğini elde ederse, yeni dönemde gündemimizi iran meşgul edecek. peki kürt koridoru neden önemliydi? hem sınırımızın terör tehdidi altında olmaması hem de güneydoğu'da kürt vatandaşlarımız için bu koridorun bölünmesi önemliydi. ancak abd için de körfez enerjisinin türkiye üzerinden avrupa'ya taşınması önemli. bu sebeple küreselciler fırat kalkanı'nın bitirilmesine önem veriyor. çünkü rusya'nın ihracatının büyük bir bölümünü enerji oluşturuyor ve bu konuda rusya'nın tekeli kırılırsa, büyük bir darbe yemiş olacak rusya. peki biz kime hizmet ettik fırat kalkanı'nı bitirerek?

    siyasi manevra alanı kalmayan, darboğaza düşen erdoğan'ın, referandumda evet çıkarması kendisi için hayırlı mı olacak? pek emin değilim. galiba türkiye'nin menfaatleri için hayır çıkması gerekiyor. abd'nin kendi içinde yaşadığı kriz, orta doğu'nun büyüyen sorunu, türkiye'nin siyasi çıkmazı ve avrupa ile ilişkiler... çok zor bir dönem bizi bekliyor. belki başlıkla pek uyumlu değildi yazdıklarım ama 'evet' ya da 'hayır' iç politika kadar dış politika için de önemli sonuçlar doğuracak. allah bu millete yardımcı olsun. hayırlısı olsun.
    ae
  2. korkut boratav'ın şu yazısını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

    korkut hoca hem önümüze konulan seçeneğin ne olduğunu cevaplıyor hem de ikibinlerin ortasından bu yana yürütülen mücadeleleri çok güzel özetliyor.

    "...anayasa referandumunda bizlere aslında iki soru sorulmaktadır.

    Birinci olarak İslamcı bir rejime geçişin hızlandırılmasını kabul ediyor muyuz? İkinci olarak, Türkiye’yi yönetecek olan Cumhurbaşkanı’na sınırsız dokunulmazlık sağlanmasını kabul ediyor muyuz?
    ...
    17 Nisan İslamcı faşizme sürüklenmeyi frenleyecek önemli bir dönüm noktası olabilir. Her şey, cumhuriyetçi blokun algılama düzeyine ve katılımına bağlı görünüyor."
    mesut
  3. korkut boratav'ın şu yazısını referandum tarihine günler kala yapılmış önemli bir değerlendirme olarak gördüğümden daha önce de paylaşmıştım. @karanlık adam arkadaşın (bkz: korkut boratav/#206825) yorumu üzerinden tartışmanın güzel olacağını düşünüyorum:

    kısaca, dilim döndüğünce ben de bu yazıdan ve genel olarak bu referandum saçmalığından ne anladığımı sade şekilde anlatmaya çalışayım:

    1- korkut hoca bahsi geçen yazısında @karanlık Adam'ın bahsettiği şekilde "türkiye, cumhuriyetçiler ve islamcılar dediği iki büyük kampın siyasi mücadele alanına dönmüş durumda" tespiti yapmış değil, aksine iktidar partisinin ülkeyi Müslüman kardeşler tipi bir rotaya sokmak için bu başkanlık hamlesini yaptığını anlatmakta. hatta bu tespiti yaparken Anadolu Müslümanlığı ile siyasal islam arasındaki makasın daraltılarak, rejim değiştirilerek halkın anladığı/yaşadığı islamın /Müslümanlığın fethedilmeye çalışıldığından bahsedilmiş. bence tespit çok açık. kitlelerin korkut hocanın tespiti ile iki ayrı kampa çuvallanması söz konusu değil, bizzat iktidar partisinin islam şemsiyesi altında çuvallamaya çalıştığı kitleler için ne yapılmalı sorusu sorulmakta. önümüzdeki önemli sorulardan biridir bence.

    2- akp bu rejim değişikliğini neden istiyor? birincisi yukarıda bahsi geçen neden. ikincisi ise tek adam rejimi ile yargılanmanın önünü keserek ömür boyu elde tutulacak monarşik bir iktidar. sanırım hepimiz bu isteklerinin de farkındayızdır.

    3- korkut hoca akp'nin 15 yıllık iktidarı döneminde muhalefet nasıl yapılmalıdır ya da muhalifler hangi eksende birleşmelidir sorusuna benim bildiğim ve yazılarından anladığım kadarıyla aydınlanma ekseninden bakar. bence de doğru olan budur. cumhuriyetin temel ilkelerinin savunulması bugün elzemdir. kürt meselesine de bu eksende bakılabilir hatta...kürt hareketi dediğimizde içinde laiklik karşıtı, İslamcı unsurların olmadığını iddia edebilir misiniz? bu unsurların akp ile dönem dönem ortaklaştıklarını reddedebilir misiniz? meselenin temelleri, önümüzdeki tehlikenin boyutları ve savunulacak değerler bellidir. yöntemler değişebilir.
    mesut
  4. öncelikle@karanlık adam ve @mesuta güzel analizleri ve yorumları için içtenlikle teşekkür ediyorum.

    korkut boratav, türk markist solunun duayenlerinden biri olmakla beraber fikirlerini ve siyasi ideolojisini cumhuriyet aydınlanmasından alan çok önemli bir iktisatçı ve entelektüeldir. yani onun önceliği sınıf hareketi ve laikliktir. hatta son dönem yazılarında ve demeçlerinde mülkiyedeki hocaların khk ile tasfiyesini de akp'nin sembolize ettiği siyasi islamlaşma hareketinin üniversitelerdeki kadrolaşması olarak yorumlamaktadır.

    çok değerli hocamız Korkut Boratav ve benzeri aydınlanmacı sol entelektüellerin "cumhuriyet ve laiklik" çerçevesinde bir ideoloji geliştirmesi bilindik bir gerçek iken atıfta bulunulan yazıya bu kadar yüklenmeye gerek var mı sorusu aklıma takılıp kaldı günlerdir.

    şimdi bu durumda korkut hoca, türkiye'de siyasi muhalefet temsiliyetine laikliği ve doğal olarak onun bu ülkede en net temsilcisi olan CHP'yi almış, hatta onu da bu noktada eleştirmekten geri kalmamıştır. kendisinin de içine dahil olduğu "haziran" grubunun gezi olaylarından beri kürt siyasi hareketine olan mesafesi, ötekileştirme yada dahil etmeme çabaları süreci izleyen herkes tarafından bilinmektedir. kürt hareketi ve hdp onlar için afacan, ele avuca sığmaz, güvenilmez bir üvey evlattır. adı pek anılmaz, planlara dahil edilmez. hatta bu konu ile ilgili yazıldığı dönemde tartışma yaratan korkut boratav yazısını da paylaşmak istiyorum izninizle burada

    kürt hareketine mesafe almayan, açıktan destekleyen pek çok sol, sosyalist oluşumun yıllar içerisinde küçümsediği, tu kaka ilan ettiği, tabiri caizse dalga geçtiği "cumhuriyetçiler" e bel bağladığını gören sadece ben değilim öyle değil mi ? o sebeple; yıllarını bu ideolojiye adamış, her daim inandıklarını söylemeye ve yazmaya devam etmiş bir hocanın yazısını bu çerçevede irdelemeye gerek var mı, bilemiyorum. bu yazı ister suya sabuna dokunsun ister dokunmasın çok güzel bir analiz yazısıdır benim gözümde. bana yanlış gelen beni ikna edemeyen tarafları olsa da "hayır" diyecek herkesi bir şekilde içine alan bir yazı olduğu aşikar.
  5. çok ilginç bir şekilde 'federal sisteme' yol açma ihtimalinin olduğu tartışması bugünlerde, halkoylamasına 2 gün kala başladı. kardeşim 3 aydır aklınız neredeydi? merak ediyorum bahçeli 3 aydır uykuya yattı da yeni mi uyandı?

    akp'nin parti programının 35. maddesini yeni mi okudu acaba bahçeli? yine merak ediyorum, 2002'de seçildiği dönemden sonra 7 haziran 2015 seçimlerine kadar sağda solda sürekli başkanlık sistemini, eyalet sistemini, ademimerkeziyetçiliği ve tabii olarak büyük orta doğu projesini defalarca anan erdoğan'ın konuşmalarını hiç mi okumadı, dinlemedi? link vermeye lüzum duymuyorum çünkü yüzlerce yazı, video var internette.

    yine son günlerde dile gelmeye başlayan değişiklik paketindeki 123. maddeyi hiç mi okumadı bahçeli? bizzat cumhurbaşkanına kamu tüzel kişiliği kurma yetkisi veren bu maddeyi, bahçeli'nin yanındaki danışmanlardan hiç kimse mi okumadı? evet bu doğrudan federal yapıya götürmez bu ülkeyi ama birleşik belediyelerle oluşturulmuş yeni bir üst belediye kurma imkanı tanımaz mı? ihtimal dahilinde tabii ki, tanıyabilir. doğrudan olmasa da dolaylı yoldan bu kapıyı açar. basit bir şeyden bahsetmiyor madde, kamu tüzel kişiliği kurmaktan bahsediyor.

    her fırsatta üniter yapı vurgusunu yineleyen ve çözüm sürecine karşı olan bahçeli, bu sistemin evet çıkması halinde eyalet sistemine kapı açacağını hiç mi görmedi? 20-30 sene önce çözüm süreci denen zımbırtının yaşanacağını söyleseler herkes güler geçerdi. ancak uygun zeminde, doğru propaganda ve medyanın yönetimiyle her şey mümkün artık bu çağda. bundan 15-20 sene sonra, yine uygun bir propaganda ile ve osmanlı'daki eyalet sisteminin de anlatılmasıyla koyulacak sosla, bu ülke bölünmeye götürülmez mi? mesele akp'nin bunu isteyip istememesi değil. en iyi niyetli parti bile olsalar bir gün nasıl olsa iktidardan inecekler. gelecek iktidar sahiplerinin iyi niyetini kim garanti edebilir?

    peki hadi hiçbir şeyi bilmiyordu da bahçeli, gazi paşa'nın şu sözlerini de mi bilmiyordu: "Amerikan sistemini (başkanlık) memleketimizde uygulamayı hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz biçimde cumhurbaşkanlığıyla başbakanlığı birleştirmeyi asla düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim."

    gazi paşa yine bir yerde de şunu söylüyor: "Şaşarım o efendilerin perişan akıllarına! Hep biliyoruz ki memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca nedenlerinden biri de odur. Biz öteden beri böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik."

    bunları bahçeli bilmiyor muydu? peki biliyordu da başka hesabı mı vardı? başka hesabı da varsa halkoylamasına 2 gün kala neden suyu bulandırdı?
    ae
  6. onu bunu bilmem arkadaş bunlar 'evet' demiş.
  7. çıkan sonucun şahsım adına sevindirici olduğu referandum. hayır'ın yükselişini büyük bir heyecanla, anadolu ajansının sayfasını yenilemekten parmağım yorulmuş bir halde takip ettim. hayır'ın evet'i alt edeceğine dair umudumu son ana kadar yitirmedim fakat şu an haritayı açıp baktığımda, uzun vadede çok daha iyi olacağına inandığım bir sonuç görüyorum.

    http://i.hizliresim.com/gqpYmZ.png

    evet'in bu şekilde kazanması, ancak hayal edebileceğim bir sonuçtu.