1. Irak Şam İslam Devleti denen bir grubun 2 türk askeri'ni diri diri yakması görüntüleridir. 21 yaşında piyade er sefter taş ve 26 yaşında jandarma istihbarat fethi şahin'in acımasız ve vahşice katledildikleri görüntülerdir.

    görüntüleri paylaşmayacağım.

    ancak unutmayın bu çocukları katleden hangi politikaların sonucudur? bu çocukların bağıra inleye ölmesine neden olanları, vergilerinizin kullanıldığı hastanelerde katillere bakanları unutmayın. bu katil sürüsüne öfkeli genç diyenleri unutmayın. iti ite kırdırayım derken bir iti destekleyenleri, onları alkışlayanları unutmayın.

    ve en önemlisi şu bakışı unutmayın!
  2. *aynı başlıkta ikinci farklı yazıyı giriyorum ki bu olayı bilmeyen kalmasın.gerekirse üçüncüyü dördüncüyü on dördüncüyü gireceğim*

    türk medyası uyuyor ya da uyutuluyor.cahil halkı kandırıp ülkenin tepesine oturan yalaka yaverini başbakan yapan damadını bakan yapan diğer kendisini yalayanlarla beraber ülkeyi yöneten o adam bütün bunların sorumlusudur.şimdide medyayı uyutup halkın cahil kalmasını sağlamaya çalışıyorlar.hiçbir türk haber ajansı bu olayı haber olarak vermiyor.maç siyaset gibi saçma sapan haberlerle halk hala uyutuluyor.

    bu sabah 16 şehit haberi vardı.hiç kimse umursamadı ben de dahil çünkü o ülkenin başındaki adam miting meydanlarında "bizi alıştıramayacaklar!" diye bağırırken onlar bizi bir güzel alıştırdı.hiç kimse inkar edemez ki! bu halk her gün şehit vermeye, polisinin askerinin ölmesine alıştı! haa ben bunların şehit olduklarını da düşünmüyorum o ayrı.çarşı iznine çıkan gençlerin otobüsteyken yanlarında bombanın patlaması sonucu ölmeleri şehitlik değil sadece katliamdır! bunu ve bunun gibileri halka "şehit" gibi lanse edip şehitlik kavramını da paçavra etmiştir.vatan,millet,cumhuriyet,asker,şehitlik bütün bu kavramlar anlamlarını yitirmiş, önemlerini kaybetmiştir.

    korkmayın, zaten ortalık karışık diye sesinizi çıkartmamazlık yapmayın.daha neyi olması bekleyeceğiz sesimizi çıkartmak için daha kötü ne olabilir ki.

    "eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen ben size hiçbir şey öğretememişim." diyen senin atan mustafa kemal atatürk.korkmayın yazın, çizin, bağırın.bu ülke kolay kurulmadı böyle salak adamların elinde yalan olmayacak.
  3. söyleyecek tek bir kelime bulamıyorum...

    utanıyorum... yetmiyor... ağlıyorum... yetmiyor... elimden ne gelir diye düşünüyorum, bi' bok gelmiyor! gelmiyor amk, gelmiyor!

    az önce babamla konuştum, "suç unsuru olan şeyler paylaşma sağda solda" dedi... babam memur, korkuyor haliyle... az çok anlıyorum bu korkuyu, çünkü ben de çok fazla korkuyorum... 15 temmuz'da sokağın tadını alan ucuz kahramanlarca sırf onlar gibi düşünmediğim için, seküler bir dünya görüşünü benimsediğim için, onlarla önceliklerim, anlayışım, beklentilerim, düşüncelerim farklı olduğu için en iyi ihtimalle fetöcü diye ihbar edilmekten, biraz daha sert mizaçlı 17/25 öncesi abileri tarafından darp edilmekten, öldürülmekten korkuyorum amk... siktiğimin döneminde siktiğimin hukuk fakültesini okuyorum ama düşünce hürriyetine fakülte dahlinde dahi sahip olamadığım için, fişlenme endişesiyle korkuyorum! patlamaktan, bok yoluna gitmekten, yurt yangınında ölmekten, hapse atılmaktan, götümüze füze sokulmasından, polis kurşununa kurban gitmekten korkuyorum... devletimin beni koruyamadığı bu kaos ortamında arkama bakmadan yolda yürümekten korkuyorum!

    bu korkuyla yaşanılmıyor biliyorum ama yaşadığımı da iddia etmiyorum zaten. sadece hayatta kalıyorum, şimdilik...

    inandığım doğruları savunmaktan çekiniyor, siniyor, susuyorum. bu ülkenin en büyük değerlerinden biri olan mustafa kemal paşa'nın adını bile anarken çekinceli kalıyor, karşımdakinin düşüncesini kestirmeye çalışıyorum... kendisi şu an bu halimi bi' şekilde görüyorsa anamı avradımı düz gidiyordur ama, gelecek korkusundan da öte, yaşamak kaygısı ile baş başayım ve ne yazık ki onun kadar güçlü değilim... bi' yerden kalkıp gelse ilk benim suratıma tükürür biliyorum, "madem beni bu denli seviyor ve izimde olduğunu iddia ediyorsun, bu haller ne lan pezevenk!" der, tokadı basar, işe koyulur ve yüzüme bi' daha bakmaz, biliyorum... hem korkuyorum, hem de kendimden tiksiniyorum... bi'şey yapmalı diyorum, ama lanet olsun ki elimden bi' bok gelmiyor amk, gelmiyor!

    o kadar çok canımız yitiyor ki, acıyı acıyla unutuyor, birinin yası dinmeden diğerine yaslanmaya başlıyoruz. 14 tane şehit derken daha bugün suriye'de, bi' de haber geliyor ki 1 ay evvel esir alınan 2 türk askeri ışid tarafından yakılarak........ yahu dilim varmıyor... dilime küfrediyorum... varlığıma küfrediyorum... tiksiniyorum mensubu olduğum toplumdan... zira, millet demek istemiyorum çünkü biz bu iç düşmanlık ve ayrışıklıkla millet olma vasfını çoktan kaybettik... tüm o şehitlerin, kaybettiklerimizin hayatlarının vebali, onların ardında bırakmak zorunda kaldıklarının acılarının vebali ve çekecekleri bizim sırtımızda... sorumluluğu bizim, hepimizin! akp'ye oy versin vermesin, erdoğan'ı sevsin sevmesin hepimiz sorumluyuz bu kaostan bu yıkılıştan! evet, yıkılış, zorunuza mı gitti? benim de gidiyor, ama bunu dile getirmek değil, bu durumun varlığı...

    daha çok çalışmalıydık, daha çok anlatmalıydık, onlar nasıl organize oluyorsa daha iyisini biz olup bir şeyleri değiştirmeli, bu uğurda canla başla çalışmalıydık ki; başarabileydik... ama biz her seçim zamanı aziz nesin'i anmayı, halka koyun demeyi kendimize reva gördük, belki üzüldük ama yeterli olamadık hiçbir zaman. halk mal olabilir kardeşim. tüm halkın sokrat, platon, aristo seviyesinde olması, hegel okuyup gazali, ibni haldun bilmesi gerekmiyor. sen kendini eğer elit görüyorsan halkın sorunlarına eğilip bu sorunlara çözüm getirecek yollar bulmalıydın... bulmak zorundaydın! bulamadığın her an sorumlusun, suçlusun, suçluyuz! sen, ben, biz; o mal dediğimiz insanları küçümsedikçe, hakir gördükçe o insanlar daha da kendilerine kucak açana, kendileri gibi olana, belki bilmeden belki bile isteye o felakete sarıldı sarmalandı... ama bunu çözecek yine bizdik... çözemedik. cehalete karşı savaşı kaybettik, sindik, pustuk, sustuk kaldık... suçluyuz amk. akp'nin iğrenç politikalarından da, dış politikadaki yalnızlaşmadan da, içteki liyakatsiz işlemlere hesap soramamaktan da, bilim yerine karanlığa sarılınmaktan da, kültürsüz bir toplum yetiştirilmesinden de, ilkelerimizden verilen tavizlerden de, günden güne otoriterleşen yönetimden de, sınırlarımızın delik deşik olmasından da, yaşanan tüm ölümlerden de, hafif hafif kaynayan sudaki kurbağa gibi aptal aptal bekleyişimiz yüzünden sorumluyuz!

    şehit cenazelerinde "hakkımızı helal ediyoruz" derken düşünüyor muyuz acaba, asıl hakları olanlar onlar mı yoksa biz gerizekalılar mı diye!

    yanarak ölmek... ölmek yetmiyormuş gibi bir de en acı ölümlerden birini tatmak... türk ordusunun acziyetine bakar mısınız? başkomutanı kendi subaylarınca esir alınır, askerleri kedinin fare avlaması gibi çatır çatır avlanır, hitler'in yahudi kamplarındaki muamelelere maruz kalır... uyanın beyler bayanlar uyanın, vatan elden gidiyor, uyanın!

    medyayı susturdular... siyasileri pasifize ettiler, tüm bürokrasiyi altüst ettiler, askeriyeyi folloş ettiler, emniyet ve istihbarat teşkilatlarını kendilerine göre dizayn ettiler, biz ne yaptık amk? ne yapabildik? yapamadık... kaybettik biz bu savaşı beyler! ahlaksızlığa, namussuzluğa, şerefsizliğe, ihanete, cehalete karşı savaşta tek kurşun sıkmadan kaybettik, onursuzca kaybettik biz...

    bu canavarı nasıl etkisiz hale getirip nasıl yeneceğiz, nasıl yok edeceğiz bilmiyoruz ve hiçbir yol haritamız da yok üstelik... diyelim ki bu canavarı yok ettik, sonrası için, devralacağımız enkazla ne yapacağımıza dair hiçbir çalışmamız, hiçbir planımız var mı çok merak ediyorum doğrusu...

    eğitimi radikal düzenlemelere tabi tutmamız gerekiyor, ki bu radikal adımları kimlerle atacağız, öğrencisine yağlı urgan dağıtan öğretmenle mi yoksa tankın önüne yatıran öğretmenle mi?

    ekonomiyi düzeltmemiz lazım, üretmeyen tembel ve iş etiği olmayan hırsız bir toplumla mı? plansız, projesiz, karambole bir yöntemle mi?

    bilime öncelik verip muasır medeniyet seviyesini aşmamız lazım, orucu neyin bozduğunu tartışan üniversite hocalarıyla mı yoksa okumuş adamlar beni korkutuyor diyen proflarla mı? cehaletin en büyük erdem kabul edildiği bu çağda nasıl bir yol izleyerek?

    demokrasiyi tesis edip, insan haklarına saygılı, adalet anlayışına dayanan bir hukuk devleti inşa etmeliyiz, koca bir soru işareti koyarak nasıl diye soruyorum, samimiyim, bilen duyan varsa allah aşkına yazsın da bileyim???

    uzlaşı kültürünü yeniden bu topraklarda yeşertmeliyiz... birbirini boğazlamaya yer arayan komşularla mı, birbirinden nefret eden karı/kocalarla mı, yoksa farklı görüşten kişileri terörist diye ihbar eden yurttaşlarla mı?

    medyayı temizlemeli, bazı orospu çocuklarının tekelinden alıp bağımsız basın oluşturmalı, nasıl?

    öldürmeyi değil, yaşatmayı yüceltmeli, bu şiarı tüm toplumun kılcallarına işlemeliyiz, ama nasıl amk nasıl?

    ortak, toplumsal bir ülkü yaratmalı, bir arada yaşamayı yükselmeyi hedefleyen kitleler oluşturmalıyız, nasıl sorusunun cevabını bilmeyerek...

    orta doğu toplumlarının en büyük problemi olan duygusallığı terk ettirip, rasyonal düşünceyi toplum genlerine işlemeliyiz... nasıl nasıl nasıl!!!

    *

    işimiz çok, yolumuz uzun... enkazın altından kalkabilecek gücümüz, dirayetimiz, hırsımız var mı, bilmiyorum... aslında biliyorum, yok da,,, neyse...

    hakkımı helal etmiyorum o canice yakılan iki türk askerine. onların benden alacakları herhangi bir helallikleri, bir borçları yok... aksine ben onlara borçluyum, onlara bir yaşam, acısız bir ölüm ve yaşanmamış koca bir gelecek borçluyum. onlara ve nicelerine... şimdi onlara ne hadle ben hakkımı helal ederim? asıl onlar bana haklarını helal etsinler diye diz çöküp yalvarmam lazım onların... ama eğer mahşer günü karşıma çıkacak olurlarsa onlardan af dileyecek, helallik isteyecek yüzüm de olmayacak...

    türkiye için, güzel gelecek için bu mücadeleden kaçtığım her gün sizleri nasıl yaktılarsa ben de yanayım şehitlerim... o güzel günleri bu topraklarda yeşertene kadar her gün, her an her saniye ben de azaptan kurtulamayım... ta ki, o gün gelene kadar siz de bizi affetmeyin olur mu? gücümüz yeter de o günü görürsek, o günlerin gelmesinde bir nebze olsun katkım olursa işte o gün ancak sizden helallik isteyebilirim şehidim...
  4. 29 aralikta esir alinan iki askerin kabulü mumkun olmayan öldürülüşüdür. suriyeye girildigi gun bunlarin olacagi biliniyordu.

    bunun haberinin yapilmasını ısıd propogandası diye niteleyen gerizekalilar var ekşide. sanki paylaşmamak bu gerçeği yok ediyor, çocuklar ve psikolojik sorunlu insanlar müstesna herkes bunu bilmeli. <<hastanelerinde yaralilarını tedavi ettirdiği, sınırda ticaret yaprığı, silah sevkettiği, "öfkeli çocuklar" dediği, sınırdan geçişlerine izin verildiği, mülteci kamplarından militan devşirdiği>> iddia edilen, milliyetçilerin sırf kürtleri öldürüyor diye methiyeler düzdüğü örgüt bu.

    iktidarın türkiyeyi soktuğu bataklıktan kimi sorumlu tutacağını şaşırdılar, sabah akşam barış diyen insanları ölümlerle alakaları olmamasına rağmen binalarını başına yıkanlar, legal siyaset alanından iten akıl babaları şimdi kimi suçlayacaklar. kimin binasını basacaklar, bina basarak çözüm üretenler nerede.

    kimden hesabini soracaksiniz, bu görüntüleri nasıl sileceksiniz hafızalardan. ezidi kadınları pazarda satıp, çocuklara tecavüz edip, rejim askerlerini yaktığında "allah ışidin yardimcisi olsun" diyenler nerede

    edit: gg durumları duzeltildi
  5. görüntüleri izlememekte ısrarcıyım. haberi gördüm. ne kadar vahşice olduğunu tahmin edebiliyorum. insanın yaşama sevinci kalmıyor. bu olayın yaşanmasına sebebiyet verenlerin hesap vermesi gerekir. bunu yapanlardan hesap sormamız gerekir. bu yaratıklara sempati besleyeni dahi sorgulamak, cezalandırmak gerekir.
  6. siz kimsiniz nereden geldiniz, neye inanırsınız napıyorsunuz. biz napacağız nereye gideceğiz kime anlatacağız bunları kim bizi dinleyecek. hiç mi birşey olmayacak. kimse bişey yapmayacak mı. yok mu bize yol açacak olan. bu saltanatlarını başlarına yıkmamız için daha ne kadar bekleyeceğiz. kim bağladı böyle elimizi kolumuzu. geziden bu yana acaba d bir daha gelir miyiz yanyana bu kadar insan diyorum hep. artık zamanı değil midir, isyanı başlatmanın. sokakları caddeleri bunlara dar etmenin. bugün o çocuklar anne diye feryat ederek can vermişler, bizim yaşamamızın anlamı var mı artık. yarın kaldığımız yerden devam mı edeceğiz yani. bitmiyor, bitmiyor bu sorular. sonu gelmiyor. . hiç birisinin cevabı yok. ben artık kafayı yiyeceğimi düşünüyorum.
    ulan anne diye feryat ede ede ölmüşler düşünemiyorum her neye inanıyosanız artık işte o inandığınız şey hepinizin topunuzun, hepimizin belasını versin, hepimizin.
    zepur
  7. cübbeli denen yavşak suriyede ölen üst mertebe şehittir diyor. ulan siz nasıl insanlarsınız lan. gidin o zaman benim askerimi oraya yollamayın. benim diyorum çünkü benim o asker, sensin. beraber yetiştik biz onlarla 21 yaşında ulan asker 21 halep sizin olsun hemi. 21 yaşında diyorum aloooooo. amk arap sevicileri.
  8. içimiz yanıyor. her gün terör, her gün daha da hasta ruhlu insanlar ile çevriliyor etrafımız. metroya binemez, otobüsten korkar olduk. sokakta yol soran adamdan kaçar olduk.
    ya öldürürse, ya patlatırsa kendisini? ya başka bir şey yapmaya kalkarsa. en iyi ihtimal tecavüze yeltenir.
    bir de bu olay... 14 sene önceki türkiye ve yeni türkiye... başka bir şey diyemiyorum. bizleri bu noktaya getirip kandırıldık diyenleri de ıslah etsin, onlara inanıp güvenenleri de allah... istemiyorum artık bu insanlarla aynı ülkede yaşamayı. gitmek istiyorum. tepe tepe kullansınlar bu cehenneme çevirdikleri vatanı. utanıyorum bu düşüncemden. ama kaçıp gitmek, arkama da bakmak istemiyorum.
    soğuk bir kuzey ülkesinde, 12 ayın 8 ayı karla geçsin ömrüm ama kapı komşumdan şüphe etmeyeyim. sokakta patlar mıyım acaba korkusuyla çekmeyeyim.
    bu ülkede herkesin antidepresana, psikolojik tedaviye ihtiyacı var.
  9. meclis'te bu 2 askerin akıbeti için verilen soru önergelerinin hiç biri gündeme alınmamışken,
    ailelerine en ufak bir bilgilendirme yapılmamışken, koca tsk nın video için tek yorumu "incelemeye aldık" oluyorken,

    bazı andavallar hala video ya montaj demektedir. bence bu ülke bir montaj.. 2002 den beri bizi "montajlıyorlar" ...
  10. ışid iki askeri yakarak öldürerek kendini tatmin etmiyor tabi, önceki videolar gibi derdi mermi atmadan düşmanın çekilmesi için propoganda yapmak.

    video, insanım diyen herkesi etkiler, film olduğunu bildiğiniz bir şey bile sizi etkiliyor, bu yüzden izliyoruz. ben ışidin videolarında başından beri bir konuyu anlamıyorum, örnekler üzerinden gidelim;

    örnek: ışid şii nüfustan topladığı erkekleri sıraya diziyor. mekan, nehir ya da havuz kenarı, bir kişi nehrin başında, gelen kişinin başını eğiyor kafasına sıkıyor ve nehre atıyor, nehirde kan kırmızılığı, ölecek olanların yüzü açık, hiç ölecek bir kişi yüzü yok. yav bu durumda bir insan nasıl sırayı bozmaz, hepiniz öleceğinizi biliyorsunuz nasıl bi ihtimal birinin kucağına atlamazsınız, öleceksin lan zaten bari dövüşerek öl, korkaksan da mantıklı olan kaçmaktır, olmadı koş bi tarafa arkandan öldürsünler, bi ağla bi kendinden geç yok , adam geliyor kafasına bi sıktın nehre at... hiç ama hiç inandırıcı değil.

    örnek: ışid bütün erkekleri dizmiş, herkes kafa yerde yatıyor, eller açık bağlanmamış, bi taraftan tarıyor militanın biri, henüz hayatta olan diğerlerinde hiçbir hareket yok, kaç arkadaş kaç, belki kurtulursun ama kaçmıyor. neden ya neden?

    örnek: ışid iki askerimizi zincirle bağlamış arkalarından ateşi yakmış ve bu iki kişi birazdan yanacağını biliyor, üzerinize benzin dökülmüş belli ki, biilmemenize imkan yok, (bi ihtimal şöyle demiş olabilirler; "tehdit videosu göndereceğiz, gerçekçi olsun diye ateş size ulaşana kadar çekip söndüreceğiz" , böyle bişey deme ihtimalleri de yok bence, ürdünlü pilot örneğini iki asker de biliyordur. belki de gerçekten video, ateş vücuda gelene kadar kısmı gerçektir. ancak bu vahşilerin neden iki askeri bağışlamış olabileceğini, içlerinde öyle bir insanlık kaldığını düşünmüyorum) e kardeşim neden bişey yapmıyosun adama kafa at sıksın kafana, yanarak ölmek ne demek arkadaş, bişey de küfret sinirlendir öldürsün seni, bu yüzden video gerçekçi gelmiyor.

    belki de inanmak istemiyorum, çok üzgünüm, aklımdan çıkmıyor, korku değil hissettiğim, aileyi düşünüyorum... gerçek de olsa yalan da olsa o anneleri düşünüyorum, içim yanıyor