1. dündü. soykırım demek ne kadar doğru veya yasal bilmiyorum. ama başlığın bu şekliyle kullanımı türkçe vikipedi'den alıntı. moderasyon isterse ve her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorsa başlıkta bir yerlere -sözde- sözcüğünü yapıştırabilir.

    bu anma günü, 24 nisan 1915'te tutuklanan ve bir kısmı öldürülen ermeni önde gelenlerinin (2345 kişi) başına gelenlerin anma günüdür. bu olay ermeni halkının daha sonraki aylarda başlarına gelecek daha geniş çaplı felaketin ilk kıvılcımı sayılır. ancak şurası dikkate değerdir ki, 1915 yılındaki bu toplu öldürme, ölüme sürükleme ve/veya tehcir işleminden önce defalarca osmanlı'da ermenilere yönelik (en büyükleri 1894-96 ve 1909 yıllarında olmak üzere) çeşitli katliamlar meydana gelmiştir.

    şimdi burada kimse etliye sütlüye karışmıyor da, yine de bunları söylemek lazım. öncelikle bu tehcirin (veya adı her ne ise) müthiş bir ekonomik boyutu vardır. ermeni tehciri ve 1913'te başlayan rum tehciri memleket nüfusunun %20-25 kadarını ülke dışına sürmekle kalmamış, bu insanların mal, mülk ve paraları gasp edilmiştir ki bu da memleketteki toplam servetin yaklaşık %30'u kadardır. yani çok kısa bir süre içerisinde memleketteki toplam servetin neredeyse üçte biri gayrimüslimlerden müslümanlara olacak şekilde el değiştirmiştir. parsayı toplamada da ittihat ve terakki mensupları ile yandaşları başı çekmiştir.

    milli mücadelenin örgütlenmesi ile ilgili mitoloji derecesine ulaşmış anlatılar arasından bile şunları görmek çok zor değil: birinci dünya savaşının kaybedilmesi ertesinde devam eden görüşmeler sırasında milli mücadelenin fitilini ateşleyen şey, el konulan ermeni ve rum mallarının iadesi konusunun görüşmelerde dile getirilmeye başlanmasıdır. bu servetle zenginleşen aşiretlerin, eşrafın ve köylülerin milli mücadele bayrağı altında birleşme nedenlerinden en önemlisi, acımasız şekilde elde edilen bu serveti korumaktır.

    bu yaklaşım, o karmaşık dönemde kürtlerin neden diğer halklar gibi ayrılıkçı bir harekete girişmediğini de açıklar. Bunun nedeni masallarda anlatıldığı gibi Kürt ve Türklerin kader birliği değil, suç ortaklığıdır. özellikle doğuda yoğunlaşan ermeni nüfusa ait servetin önemli bir bölümüne kürtler el koymuştur. bu suç ortaklığı sebebiyle türk çoğunluk ile beraber hareket etmek ve kazanılmış serveti birlikte müdafaa etmek kürtler açısından en makul çözümdür.

    dolayısıyla, milli mücadele sırasında vurgu etnik değil, dini olmak zorudadır. kürt, çerkes, türk birlik halinde elindeki avucundakini korumaya çalışırken, "türk'ün zaferi" diye ortalıkta gezinemezsin. mecburen islam vurgusu yapmak zorundasın ki öyle olmuştur da. milli mücadele esnasında islami semboller, sloganlar ve tarikatler kamuoyu ve örgütlülük yaratmak için çokça kullanılmıştır.

    ermeni kıyımı ile ilgili belki de en önemli suçluluk göstergesi, ittihat ve terakki liderlerinin, birinci dünya savaşı sonundaki mondoros mütarekesi imzalanır imzalanmaz ülkeyi terk etmeleridir. cemal, enver, talat paşalar ve bahaettin şakir ve doktor nazım, itilaf devletlerinin (önceden niyetlerini belli ettikleri gibi) 1915 olayları sebebiyle kendilerini yargılayacakları korkusuyla bir alman denizaltısıyla odessa'ya kaçmışlardır. enver haricinde hepsi, 1920-21 yılları arasında avrupa'nın değişik yerlerinde ermeni suikastçılar tarafından öldürülmüştür.

    şimdi meselenin püf noktası şu: olayların üzerinden 100 seneden fazla zaman geçmesine rağmen türkiye'de bu gerçekleri hala tartışamamak. her ülkenin geçmişinde hatırlaması çok tatsız olaylar meydana gelmiştir. ermeni kıyımlarının meydana geldiği tarihsel koşullar içinde ermeni devrimci örgütlerinin kışkırtıcılığı da önemli bir faktör olmuştur. ancak bu sebep bahane edilerek ölüme gönderilen 1,5 milyon insanın ardında bıraktığı mal ve mülke el koyup, doğunun zengin aşiretlerini ve cumhuriyetin ilk burjuvalarını bu servetle yarattığını hala itiraf edememek, artık günümüzde sadece ayıptır.