1. türk futbolu başlığı altındaki şu yorumumda geniş geniş bahsettiğim gibi futbol beni artık heyecanlandırmaktan öte hüzünlendiren bir spor dalı oldu. 4 büyükler salon turnuvası sayesinde bunu bir kez daha görmüş oldum. şöyle ki:

    efendim, güzide ve köklü takımlarımızın "veteran"ları halı sahadan hallice bir mekanda top oynayacaklar diye düşünerek karşısına oturduğum televizyonda gördüklerim ne yazık ki beni hayal kırıklığına uğrattı. ticari anlamda futbol sporu ile ilgilenmeyen, daha doğrusu hayatını artık yeşil sahalarda top koşturarak kazanmayan sporcuların halı sahadaki mücadelesinin daha eğlenceli ve atraksiyonlu olmasını beklemek çok mu naiflik olur acaba? açılış maçında iki takımın da birbirine tekmelerle girişmeleri, tribünlerin anlamsız ıslıkları, yandaki spikerlerin turnuvaya ev sahipliği yapan şehre yalakalanmaları ^:tabiri caizse^, zırt pırt düdükle maçın kesilmesi, gollerden sonra oyuncuların birbirlerine imalı bakışları vb. değişik birtakım şeyler. tam olarak bu turnuvanın ne amaca hizmet ettiğini bilemiyorum. hani sonunda verilecek dişe dokunur bir ödül var mı? varsa kime verilecek? futbolculara verilecekse niye onlara veriliyor? niye futbolculara -ki bunlar tüyleri ağarmış arkadaşlardır- para veriliyor diye turnuva yapılıyor? onca para verilecek yer varken...neyse ellerim titredi yine. konu dağılmasın. topluyorum.

    eğlenmeyi öğrenemedik gitti. alt tarafı bir halı saha maçında yine bölünüyoruz. spikerler oyuncuların performanslarını değerlendiriyorlar. tribünler hep bir garip zaten. kolkola, kaşkol kaşkola, renkler içinde izlenmesi gereken bir turnuvayı ne hale getiriyoruz. bir de o yandan "çok heyecanlı ve güzel bir maç izliyoruz" demez mi spiker? farklı maçları izliyoruz herhalde. ortam gayet soğuk. rakipler birbirine sanki final maçındaymış gibi giriyorlar. tribünler de bundan haz alıyorlar. sanki dersin "collesium"da savaşan "gladiator"ler.

    gerçi sanırım mantık gladyatör mantığı ile aynı. vurun kırın parçalayın ki insanlar içlerindeki şiddeti yaşasınlar. şiddetle eğlensinler. estetik, tarz, kalite, yetenek, zeka vb. unsurlar sanki bizde yok. benim tüm bu serzenişlerimin altında aslında bizim bu futbol sporunu hakkıyla yapabilecek kalitede olduğumuza inancım yatıyor. bizler yetenekli insanlarız ve sevdiğimiz işleri gayet güzel becerebiliyoruz. sevmediklerimizi de beceriyoruz. ^:ironi was here^

    çoğunuz şurdaki golü izlemişsinizdir. maçın skoruna dikkat ederseniz bol gol olduğunu görürsünüz. çünkü buradaki maçı izleyenler bol gol görmeye gelmişler. rakibe temas neredeyse yok. duran top pozisyonu da elle oynamadan kaynaklanıyor. futbolcular şova gidiyorlar. herkes hünerlerini gösteriyor. göbekler de fora. normal tabii, hepsi yaşlanmış.

    buyrun, burada da hepimizin bildiği "el clasico". nasıl temiz, nasıl ince oyunlar.

    biz hala sonuç odaklı oynamaya devam edelim. şimdi bana "kardeş, futbol zaten sonuç odaklı bir spordur" demeyin. kürekle kovalarım sizi. göbekleri yağ bağlamış, kafalarında tel kalmamış futbolcu eskilerinin iki top çevirmesi o kadar mı zor? ille çift dalacaklar, hakeme itiraz edecekler. tribünler de hazır zaten, olay çıksa da sahaya dalsak.

    nooldu da böyle olduk, ben inanamıyorum. yazık bize.