1. ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
    hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
    bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
    yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

    sefil doymazlık: ete, kana, paraya
    öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
    insan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
    nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

    küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
    ve değişmez çığlığı insanoğlunun: ben, ben, ben!"
    sen yok musun? onlar yok mu? biz yok muyuz?
    nereye bu gidiş? delicesine pupa yelken

    söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
    yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
    düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
    tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

    en güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
    usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
    ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
    ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

    bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
    bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
    bak! bütün ağızlar yutmaya hazır seni
    bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

    dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
    elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
    değişen bir şey yok, bir şaşkın benden başka
    işte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

    hani nerdeler? kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
    bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
    sabah-öğle-akşam . . . hep o tekdüze yaşam
    ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

    işte böyle geçti yıllar. bozbulanık
    ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
    ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
    mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen.

    ümit yaşar oğuzcan