1. bi de ortaliklara dökülüp "sehitler ölmez vatan bölunmez, basimiz sagolsun, vatan sagolsun" demiyorlar mi kafamı şu duvarlara vurasım geliyor. lan bal gibi ölüyorlar iste gencecik insanlar, giriyorlar topraklarin altina, çürüyorlar. bal gibi hepimiz de unutuyoruz. bana 98 yilinin kasim ayinda sehit olmus bir asker ismi soylesenize, ya da kasim ayinin sehit sayisini. soyleyemeyiz hicbirimiz, cunku bilmiyoruz, unuttuk. kendi evladinin soz konusu olmadigi yer ve zamanda baskasinin evladini öldürmek, yuceltmek, kahramanlastirmak ne de kolay. agizlar dolusu küfürler ediyorum etrafimdaki ölü sevicilerine, ölülere tapanlara, bilmem kac terorist etkisiz hale getirildi haberlerini agizlari kulaklarinda izleyenlere ve sehit haberlerine ancak 2 gunluk yas tutabilenlere.
  2. ilkokul kaçıncı sınıf bilmem "anzak şehitler" gibi bir tamlama kullanınca öğretmenden yediğim ayardan beri şehit kavramıyla başım hoş değil. resmi olarak 16 insanımızı daha kaybettik ne yazıkki. ve yine yazıkki ölmez, bölünmez diye gırtlağınızı da yırtsanız ölüyorlar işte. ortada bir savaş var ve bu yok denildiğinde ya da üzeri örtüldüğünde başka bir gerçeklik haline falan dönüşmeyecek. ve her savaşta olduğu gibi burada da savaşın sahipleri var, 400 vekili verseydiniz denildi mi? denildi. mesele kendi ifadeleri ile o kadar net işte. cizrede ambulans geçişine izin verilmediği için bedeni buzlukta bekletilen çocukla yirmili yaşlarının başında bedeni 24 saat güneşin altında dağda kalan çocuğun farklarından çok ortak noktaları var. bu memleketin fakirinin fukarasının payına ölüm düşer, öbürlerinin payına çocuklarına bedelli askerlik yaptırıp "şehit olmak istiyorum", "seni başkan yaptıracağım" hamaset edebiyatları. birini görüp diğerini görmezsek akan kan durmayacak.
    mesut