• youreads puanı (9.00)


  1. gevende hakkında, kafamda bir tanım veya verebileceğim bir örnek var, ancak ben bu sefer eklerken çekineceğim, biline...

    grubun ismini bir yerde duyduğumda bile içimi bir mavi kaplıyor. ilginç bir şekilde bilinçaltıma resmen kazınmış. mavi benim için hep mutluluk anlamına geliyor. huzur, uysallık, dinginlik gibi temalarla birlikte katmerleniyor, peki.

    işte gevende benim ana temamda çalarken nedense bilinçaltımda bu maviyi yaşıyorum. okyanus düğünü'nün benim için çok romantik bir yönü var mesela.

    nitekim, konserlerinde biraz önce bahsettiğim mavi canlanamadı bir türlü. hep gri yüklüydü gevende. dolayısıyla benim için kayıtlarda efsaneydi aslında, gerçek değildi sanki. mavi de gerçeklerden uzaklaştırır adamı zaten.

    ikinci albüm de bir geldi üstüne; aman allahım! cila niyetine...

    depresyon teması ruhlarına işlemiş. triplerin biri bin para... onca zamandan sonra sabırla bekleyiş beklentileri gerçekleştiremedi yani. her bir parçalarını iki defa dinledikten sonra bir daha dinlememeye karar verdim.

    eh be gevende, sen balık değilsin ki...

    !---- spoiler ----!

    sevgilisine çok kızmıştı ve hata yaptığını düşünüyordu, belki affedilir cinsten, belki de çok ağır gelecek türden. araya büyük bir zaman dilimi girmişti, çok öfkeliydi, hiddetliydi. insan zaten böyle tereddüt halindeki belirsizliklerde öfkeli ve mantıktan uzak bir ruh haline girer ya hani...

    böyle bir ruh halinde belli bir süre günler tekerrür ederken kız aradı. telefonda ağlayarak derdini anlatmaya çalışan kıza karşı sert cümlelerini ardı ardına sıraladı. kız son bir kez görüşmeye ikna etmişti onu. akşam üzeri buluşmaya karar verdiler.

    o an hiçbir şey düşünemiyordu, buluşma anına kadar da bir şey düşünemedi. istanbul'da, gün batmış iken karaköy'de bir bankta buluştular. martılar çığlık çığlığa, alaca karanlık üstlerine ince bir pike gibi çekerken, anlatmaya başladı en başından, sabırla, sevgili...

    içi paramparçaydı, konuşmak istedi ama çizgini bozamadı. kız son çırpınışlarını yaparken, birazdan o vapura binecek ve gidecekti. bu gerçeği kabullenmek istemiyordu ama sürece engel olamadı. içinden kal demek istedi, belki boynuna sarılmak, kokusunu içine çekerken hiçbir şey olmamış gibi dudaklarına bir buse kondurmak istedi. ama olmadı, yapamadı. içindeki acı kevgire kevgire döndürürken, heyhat...

    gururuna yenik düştü ve sevdiği kızın sıfatının önünde artık eski ibaresini farkında olmadan yerleştirdi. eski sevgiliydi artık, sadece o farkında değildi. kız vapura binerken içindeki acı daha da büyümeye başladı...

    birazdan kız gözden kaybolacak ve sen bankta tek başına otururken hüngür hüngür ağlamaya başlayacaksın. gitme diyemediğin için belki de kendine kızacaksın en çok. pişmanlık tek dostun olarak omuzuna yaslanacak ki,

    artık çok geç...

    !---- spoiler ----!

    dedim ya, gevende çok farklı artık. gri olmuş, üzerime geliyor. bir an artık nefret ettiğimi bile düşündüm. sevgilimden ayrılmış gibi koydu bana resmen! hatta ben gevende'den değil, onlar benden nefret ediyor gibi! ağlamak istemiyorum artık gevende, ama seni de bırakmak istemiyorum!

    "sen balık değilsin ki?" diye soruyor adam; herkese, her şeye...

    neyi hedef gösterdiğini anlamaya çalışıyorsun, olmuyor.

    beynin bir süreden sonra kaldıramıyor resmen.

    derken akvaryum bana üstte ki hikayeyi yazdırıyor.

    uçsuz bucaksız mavilerin arasında gezintiye çıkan ben, nereden bilebilirdim bir akvaryum da hapis olacağımı...

    doğru ya, ben balık değilim ki...^:ulan çağla, öldüm be kızım öldüm...^