alaeddin şenel

Kimdir?

alaeddin (adam) şenel.1941'de kütahya'da zanaatçı-işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. ilk ve orta öğrenimini bu kentte, esnaf dayılarının yanında çıraklık yaparak tamamladı. aü siyasal bilgiler fakültesi'ni burslu öğrenci konumuyla 1963'te bitirdi. 1964'te bu fakültede asistan kaldı. 1968'de doktorasını verip 1980'de doçent oldu. 1983'te yök'ün kurulmasını protesto ederek istifa edip 1991'e kadar yaşamını çevirileriyle kazandı. 1991'de sbf'ye dönüp 2001 sonunda emekli oldu. düşünce tarihi ve insanlık tarihiyle ilgili dersler verip çeviriler yapmış olan şenel'in bilimsel yapıtları yanı sıra ozmos kronos ve teleandregenos ütopyasında evlilik hayatı adlı iki ütopya denemesi bulunmakta.


  1. dünya tarihi, antropoloji, siyasal tarih, evrim...herhangi birinin ucundan kıyısından tutmaya niyetlenen herkesin çevirileri, söyleşileri, kitapları ile mutlaka tanıştığı / tanışacağı çok değerli bir bilim insanıdır alaeddin şenel.

    ve tüm bunların yanında, şahsen tanışmış olmaktan büyük mutluluk duyduğum insanların başında gelir. mütevazi olmak, insan olmak, incelik, saygı, alçakgönüllülük nedir alaeddin şenel'i tanıdıktan sonra anlamını gerçekten keşfedebileceğiniz kavramlar.

    hadi bir de anımı anlatayım: ikibinlerin ortasında İzmir Karaburun'da toplanan ütopyalar kampı / söyleşilerinde tanıdım alaeddin şenel'i. kalabalık insan gruplarından kendini sıyırmış deniz kenarında yürüyüş yaptığını görüp, asla yapmam dediğim bir şeyi yaptım ve yanına gittim bir arkadaşımla birlikte. hangi okul, hangi bölüm derken sohbetimiz uzadı, alaeddin hoca (hoca denilmesini de sevmez ya, neyse) Karaburun'un denizi kadar berrak, içindeki taşlar kadar sert tespitlerle evrime, insanlık tarihine ve "saygı" kavramına ilişkin düşüncelerini paylaştı bizimle. monologdan oldukça uzak, bizim ne düşündüğümüzü gerçekten merak ederek soruyor, dinliyor, anlamaya çalışıyordu. teşekkür edip yanından ayrılacakken gençlerin nerede kamp yaptığını sordu; güneşin alnına kurulmuş çadır kampımızdan bahsettik. söyleşi yapılan yerle kampın mesafesi fazlaydı, nasıl geldiğimizi sordu, yürüyerek ya da otostop dedik...ve bu adam ertesi sabah elinde bir poşet ekmek, "sohbet etmeye, kahvaltıya geldim" diyerek o gençlik kampındaydı. kalamar tavaları beğenmeyip kedilere veren böyyük adamların / kadınların uzağında, güneşin altında üç dört saat hem kahvaltı edip hem de söyleşmişti bizlerle.

    bugün bir söyleşisini gazetede görünce aklıma o gün geldi, baktım burada başlığını açan olmamış, size güzel bir insanı tanıtmak istedim.
    mesut