1. kendini aldatıyordur.
  2. bu tamamen kişisel bir durumdur.
    komple bir cinsiyetin üstüne yıkmak doğru değil kanaatimce.
    sonuçta insanı aldatma noktasına ve ya düşüncesine getiren durumlar değişkendir.
    alınan eğitim,yaşam tarzı, görgü , bulunduğu ortam vb. gibi bir çok şey etkiler bence.
    kısacası kişisel bir durumdur, aldatmam diyen erkek,kadın diye bir ayrım yapmak yanlış bence.
  3. bunu demeden de bu güveni verebilecekken kaba tabirle "zihinlere karpuz kapuğu düşüren" adamdır...
  4. her şey olabilirim, ama şerefsiz değilim. hiç aldatmadım.
  5. (aldattı.)
  6. her gördüğüm yerde yazdım yine yazıcam sıkılmadan.
    şu başlıklarda ki ayrımcılık kalkana kadar yazıcam.
    bunlar kadın erkek gibi cinsiyet dil din ırk ayrımına bağlı şeyler değildir.
    bunlar kişisel durumlardan.
    insandan insana değişir.
    anlamak bu kadar mı zordur ?
  7. türünün ender örneklerinden biri.
    ama korkun bundan.
    kadın erkek farketmiyor nasılsa.
  8. dedim ve aldatmadım. aldatıldım (-mışım), yine aldatmadım. çok üzücü, fazlasıyla değiştirici, dönüştürücü bir şey iki taraf için. ama özellikle aldatılan taraf için. gülünen, şakası yapılan, acınan taraf siz oluyorsunuz bir kere, allahın emri gibi istisnasız karşılaşıyorsunuz bununla. üstüne bir de terk edilmeyle servis yapılmışsa ımmh, çok lezzetli bir kendini durduk yere aklama, millete " hıhaayt şimdi gel de gör beni / bambaşka biri, keyfi bilir kızıaaam" tripleri atıp, tuzuna buzuna ayrılmış güvenini parçalar eline koluna bata bata toplamaya çalışma evresi geçiriyorsunuz. yengeç gibi cayır cayır yanan gerçek bu sevgili yousers of the ring. kırıksız, çıkıksız atlatılan bir şey değil. bir de her şey kısa, o anlık ilüzyonlar, hayallermiş gibi gelmeye başlıyor. o aldatan çok düşünceli eski sevgili, "daha iyisi olacak, beni öldürmek zorundasın içinde, yeniden güveneceksin daha iyilerine" diyerek aslında kendi içini serinletip, sizi bir an evvel def etmeye uğraşıyor ama öyle olmuyor anacım. böyle bir şey yaşadıktan sonra selvi boylum al yazmalım'daki cemşit'e bile çok mesafeli ve şüpheci yaklaşıyor, "en iyinize kafam girsin! " demeyi adeta bir hayat ve savunma felsefesi haline getiriyorsunuz.

    buna rağmen, bizzat acısını, sızısını, perperişanlığını ve hatta "malamatlığını" çekmiş bir kadın olarak hâlâ aldatmanın bir karakter meselesi olduğunu düşünmüyorum. her şey insanlar için. iyi ve kötü diye anlamlandırdığımız her şey bizim için. aldatmaktan daha büyük kötülükler var, tamiri mümkün olmayan hasarlar açıyor. benim için bunlar kesinlikle vefasızlık ve kandırmak. aldatılmak bir yerde tercih edilmemek bile değil aslında, bunu yapan insan bazen (ki çoğu kez itici kuvvet budur) o anki eksiklik hissiyle yapıyor bunu. bir şeyi ya da bir şeyini eksik buluyor hayatında. bir eksiği başka bir eksikle ironik bir biçimde kapatmaya çalışıyor. ama bir yetişkin olarak ne istediğini bilmeden, üstelik belki yüzlerce sefer karar verebilecek uzun bir zaman aralığı içinde hala buna karar veremeden, sevdiğin insanı kandırarak aranızda her şeyden daha önemli olan ve en önce oluşmuş dostluğa, güvene, hürmete vefasızlık ediyorsan bunun yarası çok derin, çok acılı oluyor. insanın hiçbir yerinden silinmiyor.

    aşk biter, tutku söner. ama insan daldan dala konarak mı yaşamak istiyor, temeli sağlamca bir köşk yapıp içinde keyfince mi ömür geçirmek istiyor, bunu kestirebilir. hele hayatında uzun süredir bir insan varsa, hele onunla gayet aşık - maşuk geziyor, yaşıyorsa, bir de aldatmak gibi iyi ya da kötü etiketi vuramayacağımız (bence yani) bir tecrübe de yaşamışsa, üstelik tadına doyamayıp bunu birkaç kez tekrarlamışsa ( once cheater, always cheater ) artık tam olarak ne istediğine çoktan karar verecek durumdadır. her naneyi yedikten sonra patır patır keçi boku düşürür gibi "itiraf" etmiş olmak da dürüstlük olmuyor ne yazık ki hanımlar, beyler. her şey zamanında yapılırsa anlamlı.

    bana kalırsa her şeyden kıymetli dostluğunuza vefanız, ne yaparsanız yapın, bir zamanlar sevildiğine en azından inandırdığınız insana karşı dürüstlüğünüz ve hayattan, insanlardan ne istediğinize kimse için geç kalmadan karar verebilmeniz, aldatılmış insanı biraz olsun iyi ve hâlâ değerli hissettirir. kimse kimseyi sanmıyorum ki planlı bir şekilde aldatsın, şayet bir gün başınıza bu gelirse muhtemelen devamını getirmek isteyecek ve getireceksiniz. savunmanız da "hayata bir kere geliyoruz, tatmak istedim" olacak. mümkündür, normaldir, asla yargılamıyorum. sadece ikinci kez kalkışmadan önce iyi düşünün, değer mi? sizin yaşayacağınız karmaşaya, karşınızdaki insanın onca yıllık dostluğunu, zorla sağlamlaştırıp sefasını sürdüğünüz güven duygusunu kaybetmeye değecek mi? unutmayın, onun da bir tek hayatı var. ve hiç kimse hayatınının kalanını yoğurdu üflemekten başı dönerek, belki sahiden de hayatını geçirmek isteyebilieceği birilerine dahi yüz adım geriden yaklaşarak geçirmek istemez, her şeyi yapın ama aklınız yettiği kadar bencil olmamak da elinizde.

    arada öpüşmüş,mıncışmışsanız sadece bu dediklerimi dikkate almayın, o kadarı göz hakkıdır lan, uğraşamıycam gari sizle.
  9. bu yaştan sonra uğraşmam derim.
  10. çok güzel bir cevap var yukarıda; ayrım gözetmemekten bahseden, aynen katılıyorum...