1. Aslı budur.

    Şayet çok ciddi olursak herkesden daha aydınlanmış daha yüksek olduğumuzu sanarız halbuki, bu sebeple daha çok zaman harcarız daha ciddi olmak için, oysa kendimize gülmeyi öğreninceye kadar özgür olamayız, bir aynaya baktığınızda ve ne kadar aptalca hareketler edebileceğinizi fark ettiğinizde gülmek kaçınılmazdır ve kahkahadan bilgelik gelir.

    Şayet bir lamba alıp duvara yansıtırsam, duvarda parlak bir nokta oluşur, lamba bizim gerçek ve anlayış için yaptığımız arama, araştırmadır, çoğu zaman bu noktanın tanrı olduğunu sanarız, ancak ışık araştırmanın amacı değil, sonucudur. araştırma ne kadar güçlü olursa duvardaki ışık da o kadar parlak olacaktır, duvardaki ışık ne kadar parlak olursa, duvarı gördüğümüzde hissettiğimiz aydınlanma o kadar büyük olur, benzer bir şekilde aramayan yanında bir fener getirmeyen kimse hiç bir şey görmez.

    bizim tanrı olarak algıladığımız şey, tanrı arayışımızın bir yan ürünüdür, bu basitçe ışığın takdiri olabilir saf ve kirletilmemiş, bizden geldiğini fark etmeyiz. bazen ışığın tam önünde durur ve evrenin merkezi olduğumuzu sanarız tanrı son derece bize benzemektedir. ya da döner gölgemize bakarız ve bütün herşeyin karanlık olduğunu düşünürüz şayet kendi kendimizin yolumuza çıkmasına izin verirsek, amacımızı mağlup etmiş oluruz. amacımız ise basittir, ışığımızı kullanarak duvarın bütün güzelliğini aydılatmaktır, kusurları ile birlikte ve bunu yaparak çevremizdeki dünyayı daha iyi anlamaktır amacımız.

    benim gibi evrenci insanlar için en güzel örnektir bu ve çok da güzel bir anlatıştır. bu sebep ile örneği hep bu seriden vermekteyim. (bkz: babylon 5)
  2. her kim yarattıysa allah onun bin belasını versin. gerzek şey. o kadar mı ufkun dar. yarata yarata bir allah'ımı yarattın. bıraksaydın o'nu şeytanıyla mutlu mesut takılsalarda bizden habersiz. çok öfkeliyim sana çok.^:swh^

    madem yaratmışsın hadi bu da benden sana gelsin şaşkın şey ...