1. 2 sene gittim bu merete, çok iyi anılarım olmasa da elişi becerileri, hayata tutunma çabaları, haddini bilme ve bildirme konularında müthiş tecrübeler kazandırıyor. benim talihsizliğim 5 yaşımdayken 6 yaşındakilerin sınıfına düşmek oldu. çok dayak yedim, rüyamda bile dövdüler beni, öğretmen de ağır tokatçıydı, üstelik annem de aynı okulda öğretmen. nasıl bir 80 darbesinden çıkmışsak katolik okullar diz çöker tövbe ister o derece eti senin kemiği benim motiflerdi. bugün çevreden duyduğumuz çocuğumuza çiş eğitimi veriyoruz psikolojik rehberler eşliğinde, burkayların doğumgünü kutlaması, alpcan'larda şokella partisi falan bana eğreti geliyor, okula çocuğunuzu mu gönderiyorsunuz veliler mi kayıt yaptırıyor belli değil, velinin ne işi var doğumgününde, o çocuk hayata tutunsun istiyorsanız bırak hamit'in bir tokatını yesin, çabalasın bir şeyler. haa biz dayakları yedikte ne oldu "çok mu tutundun hayata?" dersen yok tutanamadım haala çabalıyorum derim.
  2. bende olumlu etkilerinin dışında genel etkisi biraz ters olmuş annem hala içi acıyarak anlatır.

    2 yıl gittim ben de. adapazarının iyi bir okuluymuş o dönem... uyumlu ve çabuk öğrenen bir öğrenciymişim hatta biraz okuma-yazma da öğretmiş öğretmen el altından...

    neyse 1. sınıfta daha bir mahalle okuluna gittim. sınıfta tek anaokulu deneyimi olan bendim. okuma-yazma da biliyordum ucundan. basit toplama çıkarmaları da yapabiliyordum...
    açıkçası diğer öğrenciler bana -şu an bunu söylemekten utansam da- salak geliyordu. sürekli anaokuluna gittiğim için böbürleniyordum ve herkesi küçümsediğim için de pek sevilmiyordum..

    öğretmen annemi çağırmış, annem de kızım okuma yazma bile öğrendi herhalde sınıf birincisi tebrik etmeye çağırıyor diye düşünmüş. öğretmense uyumsuz, ukala ve kendi bildiğini yapan söz dinlemeyen bir çocuk olduğum için anneme şikayet etmiş durmuş. annemin hayal kırıklığı olmuşum yani...

    sonra sonra ıslah oldum ama 1. sınıf gerçekten beni ve benim yüzümden sınıfı bezdirdi. ama hayatım için iyi bir deneyim oldu. büyüdükçe daha alçakgönüllü biri olmayı seçtim.
  3. hem türkçeyi öğrenip kendimi ilkokulda adam akıllı anlatabilmek, hem ilkokula alışma sürecini ağlamadan atlatmak, hem de tek başıma kocaman bir evde kalmamak için gönüllü olarak istediğim okul. annemin anlattığına göre 1 ay her sabah erken uyanıyorum diye ağlamışım. o bir ayın ardından da sabahın 5'inde uyanır, babamın beni götürmesi için gözünü oyarmışım.

    2 yıl gittim. sonra ilkokulun ilk günü öylesine okul ortamına alışmıştım ki anneme 'anne ne olursun git eve! vallahi 2 buçukta geleceğim. ne olursun ev zaten karşı kaldırım. rezil oldum herkese ya.' diye ağlamıştım. sınıfta bu yüzden ağlayan tek öğrenci bendim.
  4. çalışan anne babaların kurtarıcısı. bence gerekli de bir basamak çocuklar için. her insan gibi çocuklar da yaşıtlarıyla vakit geçirmek ister. onlarla kurduğu ilişkiden aldığı tatmini ne ebeveyninden ne de akrabalarından alabilir. malum etrafında da arkadaş edinebileceği çocuklar da pek olmuyor. yani parkta oynamaları yetmiyor ne yazık ki. ben de zamanında gönderin diye yalvarıp ağlayıp gönderdiklerinde de böğürerek ağlamıştım. sözde bakıcıya gerek kalmamıştı, kadıncağız bir hafta anaokulunda bekledi başımda. ama gitsinler yani.
    sezgi
  5. içinde ilahi okutulan tipleri var nereden mi biliyorum ? dışarıya da hoperlörden yayın yapıyorlar sağ olsunlar.
    anaokullarının müfredatında ilahi dinletilmesi var mı bilmiyorum ? olsa şaşırırmıyım tabii ki hayır.
    içerde ne öğrettikleri hakkında ise en ufak bir fikrim yok.
    ama bu anaokullarında öğretim veren ülkemin güzel öğretmenleri için küçük bir bilgi veriyim çocuklarda soyut işlemsel evre 12 yaş ve yukarısını kapsar.
    yeni nesil anaokulundan itibaren ilahi ile yetiştiriliyor geçmiş olsun...