andre breton

Kimdir?

fransız şair, deneme yazarı,eleştirmen ve editör, paul eluard, josef agnon, luis bunuel, salvador dalí ve jean cocteau'nun da içinde bulunduğu sürrealist akımın kurucusu.


andre breton, 18 şubat 1896'da normandiya'da doğdu. çocukluğunu britanya sahillerinde geçiren yazar, ilk şiir denemelerini burada yazdı. gençlik döneminde, 24 yaşında seine nehrine atlayarak intihar eden yazar jacques vache ile tanışması, breton'un edebiyat yaşamında önemli bir rol oynadı. vache'in savaşa ve sanata bakışı sürrealist akımın oluşmasında referans alındı. breton, vache'in savaş sırasında yazdığı mektuplar üzerine dört deneme yazdı. tıp ve psikiyatri eğitimi alan breton, 1921'de viyena'da freud'la tanıştı. i. dünya savaşı'nda nöroloji koğuşunda çalışırken, freudçu psikanalist yöntemlerini hastaların tedavisinde kullandı.
1916 yılında dadaist gruba katılan breton, 1919 yılında louis aragon ve philippe soupault ile birlikte ''edebiyat'' adlı dergiyi kurdu. 1924 yılında sürrealist manifesto'yu yazarak gerçeküstücü akımın kurucusu oldu. freund'un psikanalitik kuramından etkilenerek oluşturduğu otomatizm tekniğiyle ilk kitabı manyetik çayırlar'ı(les champs magnétiques) yazdı. paul éluard, rené crevel, michel leiris, benjamin peret, antonin artaud ve robert desnos gibi genç şair ve yazarlarla birlikte çıkarttığı ''gerçeküstücü devrim'' dergisinin editörü oldu.

andre breton ve meslektaşlarına göre, insan ve sanat ancak bilinçaltı serbest bırakıldığında özgür olabilirdi. hieronymus bosch ve james ensor gibi ressamların eserlerinden ve arthur rimbaud`nun özgür sanat anlayışından yola çıkarak otomatizm tekniğini geliştirdiler. politik arenada marksist düşünceyi savunan breton, 1927 yılında fransız komünist partisi'ne katıldı. ancak 1933 yılında partiden atılmasıyla birlikte geçimini bir sanat galerisi işleterek sağladı.

1929 yılında ikinci manifestosu ile birlikte 1930'lu yıllarda bir çok şiiri ve ''çılgın aşk'' ve ''nadja'' isimli öyküleri de yayınlandı. 1932 yılında en yakın çalışma arkadaşı louis aragon ile bağını tümüyle koparan şair, sanat ve edebiyat üzerine konferanslar vermek için gittiği meksika'da bir çok kez troçki ile bir araya geldi. ikisi birlikte '' özgür sanat devrimi için'' manifestosunu yayınladılar. ancak ii. dünya savaşı'nın patlak vermesi üzerine amerika birleşik devletleri'ne gitti ve new york'da gerçeküstücü bir sergi düzenledi ve ''vvv''adlı dergiyi çıkardı. 1946 yılında paris'e geri dönen breton, cezayir'deki fransız sömürgeciliğine karşı ''121'in manifestosu''nu yazdı. 1959 yılında ispanya'da, daha sonra aralarında anlaşmazlık çıkacağı salvador dalí, joan miro, enrique tábara ve eugenio granell gibi gerçeküstücü sanatçıların eserlerini yer aldığı ''gerçeküstücülük evi'' segisini düzenledi. ölümüne dek sanatsal ve siyasi alandaki birçok etkinlikte faal bir rol üstlenen breton üç kez evlendi. 28 eylül 1966 yılında, yetmiş yaşındayken paris'te öldü.

kaynak:biyografi.info


  1. "büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
    kanadı yok umutsuzluğun,
    akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada,
    toplanmış bir sofrada kalayım demiyor.
    umutsuzluk bu, o bir sürü olayların dönüşü değil bu,
    tıpkı akşam karanlığında bir karıktan öbürüne giden tohumlar gibi.
    bir taşın üstündeki yosun ya da su bardağı değil o.
    kardan elenmiş bir gemi o, ya da düşen kuşlara benzetebilirsiniz, ama kanlarının en küçük bir kalınlığı yok.
    büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
    başa takılan süslerle çevrilmiş küçük bir şey o.
    umutsuzluk o.
    kopçası bulunamayan inci gerdanlık,
    bir ipe gelmez, böyle bir şey işte umutsuzluk.
    gerisinden, ondan hiç söz etmeyelim.
    başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu.
    saat dört sularında avizeden umutsuzlanırım ben,
    gece yarısına doğru da yelpazeden umudumu keserim,
    tutukluların cigaralarından umutsuzlanırım.
    büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
    yüreği yoktur umutsuzluğun, el umutsuzlukta hep soluk
    soluğa kalır, umutsuzlukta kalır öyle aynalar,
    bize asla ölüp ölmediklerini söyleyemezler.
    beni büyüleyen umutsuzluğu gördüm ben.
    yıldızların türkü söyledikleri vakit
    gökyüzünde uçan bu mavi sineği seviyorum.
    şaşılacak, o uzun dolu tanelerine benzeyen umutsuzluğu,
    o kendini beğenmiş o öfke küpü,
    umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum.
    her gün herkesler gibi kalkıyorum,
    kollarımı çiçekli bir kâğıda uzatıyorum,
    hiçbir şeycikler hatırlamıyorum,
    ama hep umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış
    güzelim ağaçları görüyorum...
    odanın havası davul tokmakları gibi güzel.
    zaman içinde zaman bu.
    büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
    bana bir sırık uzatan perdenin rüzgârı gibi o.
    böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi!
    yangın var! ah yine geliyorlar... imdat!
    işte merdivenlere düştüler... ve o gazete ilanları,
    o kanal boyunca ışıklı reklamlar.
    kum yığını, git, pis kum yığını!
    büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk.
    bir orman yapmaya giden angarya ağaçlar,
    bir gün daha yapmaya giden bir yıldız angaryası,
    ömrümü uzatan bir angarya günleri daha..."