1. ankara’ yı hiç bilmem memleketim deniz kenarı istanbulda denize yakınım ama ankara’da denizi görmeden yaşardım çünkü deniz kadar güzel bir kızı tanıdım deniz kenarında ufka bakar gibi ona bakardım, denizin kokusunu çeker gibi onun kokusunu çekerdim, yani ankarada benim denizim olurdu ama olmadı.
  2. ankara'da bulunduğum uzunca süre zarfında zorluk çektim bu yüzden. malum, kuruyan ve kuruluktan durmaksızın sızlayan solungaçlarımızın her gün tuzlu suyla ıslatılması, alglerle silinmesi acı veren zahmetli bir iş çünkü.

    bir de sadece kızılay metrosundaki aski şubesinden uzun kuyruklar sonucu tedarik edebildiğimiz günlük ya da 3 günlük tuzlu su tüplerini almak işkenceydi. öğrenci indirimi olsa da maddi külfeti, ek işi zorunlu kılıyordu. kuyruğa kaynamaya çalışanlarla çıkan hır gür de cabası.


    !---- spoiler ----!

    hayatımın çoğu izmir'de geçti. izmir gözbebeğim. izmir'i ve denizi çok severim.

    ama yapmayın böyle klişeler, itici oluyor. niyetsiz de olsa küçümseme içeriyor.

    ankara'yı da çok severim; trençkotlu, duygusal bir delikanlıdır o. ikisini de sevebilirsiniz bazen, oluyor bak.

    !---- spoiler ----!
  3. yani şair diyor ki ben deniz olan bir ilde yaşiyorum ankaralılar denizsiz nasıl yaşıyor, her gün işe giderken denizi olan şehirdeki insanda, denizi olmayan şehirdeki insanda sudan çıkmış balığa dönüyor, çalışmaktan "tembellik hakkı" na zaman kalmıyor o yüzden modern dünyanın köleleri olarak pek bir anlamı kalmıyor denizin, evden daha fazla işte zaman geçiriyoruz, ama modern dünyanın köleliği iyi gibi duruyor herkes kendini bir başkasıyla kıyaslıyarak rahat ediyor bu da demek oluyor ki sistem gayet iyi işliyor.
  4. ankaralılar balık değil, karada da nefes alabilirler.