1. annem dünyada bir insanın tanıyabileceği en harika kadındır. ya da annem olduğu için bana öyle geliyor, bilemiyorum. zeki, cesur, kendi ayakları üzerinde durabilen, her işi hakkıyla yapabilen.

    tek hatasını 19 yaşında yaptı. aşık olarak. babama.

    küçücük bir ilçede, babasız büyümüş, mor saçlı, fabrikada çalışıp kendi geçimini ve ailesinin geçimini sağlayan, heyecanlı ve eğlenceli bir kadın.

    fabrikada babamla tanışır. babam o dönem kenan imirzalioglu'nu donunda sallar. öyle bir adam. bütün kızlar buna yanık. bu anneme.

    annemi istemeye gelir iki kere, anneannem vermez kovar bizimkileri kapıdan. annem o ara nişanlı.

    gelgelelim bizim özgür kız aşkının peşinde koşacak ya, selvi boylum al yazmalım'ın asya'sı misali kaçar babama. kardeşimin ikinci adı asya.

    annem kaçarken, herşeyi göze almıştır. ailesiyle bir daha görüşmemeyi, beş parasız ve askerliğini yapmamış babamla senelerce yokluk çekmeyi, ilk çocuğunun yüzünü dört yıl boyunca görmemeyi, akla gelebilecek en manasız sebepler yüzünden öldüresiye dövülmeyi, yalnız kalmayı, evsiz kalmayı, iftirayı, hakareti, geri dönememeyi...

    aşk uğruna hayatının geri kalanını zindana çevirmiştir. dönüp bugün sorsalar bilirim ki yine aynı hareketi yapar.

    bense tam bu sebeplerden hayatımı annem olmamaya adadım. tam bu sebeplerden kendim de olamadım. çünkü her kız çocuğu gitgide annesine dönüşür. her erkek çocuğunun gitgide babasına büründüğü gibi.

    arafta bir yerlerde kalakaldım.

    aşk, insan doğasının en büyük tuzağıdır dostlar.
  2. benimkisi de hepinizinki kadar "tuhaf". konudan konuya atlayabilme, yumuşak karnını bulunca hemen gevşeme, bunu asla anlayamama, inatla ve sabırla ilmek ilmek ördüğü kozasında beni çileden çıkarabilme özelliklerine sahip. işin kötüsü, çevreme bakıyorum da, hangi kadın "ben annemin bu yaptıklarını asla yapmayacağım" hangi erkek "ben babam gibi olmayacağım" dese bir yaştan sonra hepsi o limanlara demirliyor. korkuyorum!

    az önce aradı; normal saatinin dışında aradığı için yüreğimi ağzıma getirdi bir güzel...çaktırmadım.

    - babanın dağcı ayakkabılarını bulamadık, nereye koydun?
    - dağcı ayakkabısı ne anne?
    - sen aldın ya be, lambır mambır dediğin, çirkin olan.
    - bilmiyorum ki.
    - yemek yedin mi?
    - yok daha yemedim.
    - kahve içme yemeden.
    - tamam.
    - herşeye tamam deme.
    -...
    - o mereti içiyorsan bile bari suratıma üfleme.
    - ne mereti be?
    - anlıyorum ben...sesi geliyor sigaranın!
    - sesi?
    - tartışma benimle!
    - seni seviyorum
    - kuzuuum!
    - öperim!
    mesut
  3. yemekten sonra meyveleri almış kucağına soyuyor, doğruyor bize iki gıdım yedirmek için uğraşıyor falan kıyamam. babama "armut?" dedi (armut yer misin manasında). babam da geyik olsun diye "sensin armut!" dedi. annem de durup "o zaman sen de elmasın!" diye cevap verdi.

    naifliğinden ısırdığım. verdiği karşılığa bak ya altı yaşında çocuk cevabı. yerim ben onun saflığını. böyle de ponçik bir şey.
  4. vücudunun dörtte üçü hatta daha fazlası şefkat ve merhametten oluşan canlı.
    halil cibran'ın bir sözü var:"dünyadaki en güzel üç kadın: annem, gölgesi ve aynadaki yansıması." bencede öyle.
  5. kendisine dair saçma, abartılı, göreceli genellemelere ve hiç bitmeyen güzellemelere mâruz kaldıkça ağlamak ve duvarları yumruklamak istememe sebep olan, ayrıca bünyemde kusma hissi yaratan şey.
    kiminin travması kiminin olmazsa olması işte.
    keşke insanlar anneliğin kimseye otomatik bir iyilik, yücelik ve vicdan katmadığını, kendi annelerinin iyiliğinin temelinin karaktere dayalı olduğunu anlasa artık.
  6. geçen gün annemin yanına gittim, baktım yüzü asık belli canı yanıyor. acı mı çekiyorsun diye sordum. “özgürleşiyorum” dedi. bir acayip kadın o da :)
  7. bana olan sevgisini bir toz zerresi kadar dahi göstermiş olsaydı o kadar güçlü bir insana dönüşürdüm ki. içinde saklıyor, öyle görmüş çünkü. bununka birlikte, sevgiyi içselleştiremeyince sevgiyi yansıtamıyormuşsun da. ondan öğrendim bunu. ben de ona doğru mu evriliyorum bilmiyorum ancak umarım böyle bir şey mümkün olmaz.

    çünkü şu yeryüzünde en ufak bir canlının dahi sevgiye ihtyacı var biliyor musun anne? ama çok geç, çok oldu ben büyüyeli. yine de benim çocukluk kahramanımsın. güçlü kadındın, hala öylesin. bunu sevgini, duygularını törpüleyerek yapmış olabilirsin. çok şey yaşadın, çok kötü şey. artık durulmanın vakti geldi de geçiyor, nehrin fırtınasız, usul usul aksın.
  8. aileyi oluşturan iki sözcüğe çok yabancıyım. biri "anne" diğeri "baba"..

    On altısında nişanlanır. Bizimkinin dört yıllık askerliği bitince yirmisinde evlenir. Dayı çocukları olur. Evlendiği gece, yaşanılanları anneannemden öğreniyorum. Yıllar sonra. Bunu bildiğimi annem bilmez hâlâ. Bizimki hem dövmüş hem de... Dilim dönmüyor sözcüğü söylemeye.

    Ertesi gün olur. Annem gider annesinin yanına. Anlatır olanları. Anneannem ise "senin yerin kocanın yanı, babanın yüzünü eğme," deyip gönderir kapıdan. Kaçıncı dayaktır kim bilir kaçıncı olaydır, ilk çocuğunu kaybeder. Nedense en çok bu abimi severim. en çok onu özlerim.

    Ne zaman görsem gözündeki morluk hiç soğumaz. Mesela bir keresinde beni döverken bizimkinin önüne atardı, dokunma kıza bana vur derdi de gıkı çıkmazdı. Ben de görmemek için kendimi tuvalete kilitlerdim. Hala bu huyum devam eder. Ne zaman bir şey olursa ya tuvalete ya da banyoya kaçarım. Bir kez olsun ağzından "of" çıktığını duymadım. Bir kez olsun bağırdığını görmedim. Bu yüzden annemin sesi yoktur.

    Aradan yıllar geçti. Hep aynı döngü. Aynı çemberin içinde üç kardeş olduk. Her birimizi korumaya çalıştı. Yoruldu, bitkin düştü. En son kanser oldu. Ve yaşadığı bütün her şeyi silip süpüren kanser hücrelerini mutlulukla karşıladı. Bana her zaman "çok mutluyum kızım," dedi. Bizimki ortalıklarda yoktur. arada bir gelir. geldiğinde odaya çekilir. annemi de alıp. o gece hiç uyumam. bazen iyi ki sağırım diyorum. bazen kulağımdaki cihazları da çöpe atasım gelir. Hikayeyi bildiğimden beri "anne" diyemem. çünkü kendisi orada değil. ve benim yaşadıklarım, annemin yaşadıklarının yanında hiçleşiyor. her şey çok bambaşka. hem sevmek istiyorum hem yabancılaşıyorum. ama tanrı yeniden dünyayı yaratırsa ben yine yine yine annemin rahmine düşmek isterim. bir tek onun kızı olmak isterim. bir tek onun...

    Annemin ağladığı tek türküdür..
    arda boyları - şükriye tutkun
  9. şu dünyada en sevdiğim insan.
    beni biliyor, anlıyor, en önemlisi dinliyor. mutlu etmek ise çok basit, ben bile şaşırıyorum bazen. çok zorluklar atlattı, çok acılar çekti annem. benim her şeyimsin, seni hiçbir zaman bırakmayacağım.