1. Her biri müzikal evrenin biz ölümlülere bahşettiği en görkemli güzelliklerden olan onlarca şarkının yaratıcısı, etiketi "grup" olan ama kesinlikle bu kelimenin karşılamaya yetmeyeceği kadar aşmış bir oluşum. Özüne ilk defa tam manasıyla ulaştığınızda -ki o olayı bu grubu hayatınızda ilk kez dinlediğinizde bile yaşamanız çok muhtemel- yaşattığı hissin benzeri olan şeyler bence şunlar:

    -yapmaya başladığınızdan beri dikkatinizi çeken ama nereye ait olduğunu uzunca süre bulamadığınız yapboz parçasının potansiyel yerini “acaba mı?” diyerek tayin ettiğinizde yaşadığınız heyecan, ve gerçekten de oraya ait olduğunu gördüğünüzde eriştiğiniz rahatlama ve tamamlanmışlık hissi

    -ulusal diline birazcık bile hakim olmadığınız ve ilk defa, üstelik tek başınıza gittiğiniz bir ülkede kaybolmuşken, hiç beklemediğiniz bir anda ana dilinizi konuşan biriyle karşılaştığınızda yaşayabileceğiniz anlama ve anlaşılma hissi

    -robert ballard’ın uzun araştırmaları sonucunda, batışından 73 yıl sonra titanic’in enkazını bulduğunda yaşadığı, “tamam, işte burada!” şeklinde vuku bulmuş olması muhtemel tatmin hissi

    Belki archive’a benden daha fazla hakim olan biri için bile abartılı gelebilecek ifadeler kullandım ama cidden umurumda değil, çünkü müziklerini dinlerken bunları hissediyorum. Başlangıçta daha yoğun hissediyordum, anlamlandırmakta güçlük çektiğim bir maneviyat dilini, samimi olduğum insanların bile pek azının bildiği ve bana özgü olan bir başka dile tercüme edebilen bir müzik yaratmışlardı, sanki ben onları keşfetmemişim de onlar beni keşfetmiş gibi bir his veriyordu hatta, ki bu çok çok daha ender bir şey. Sonrasında ne oldu bilmiyorum, o yüce his sekteye uğradı. Belki ilk başta anlamlandırmakta güçlük çektiğim o maneviyat dilini kendi kendime çevirmeyi öğrenecek kadar deneyimlemiştim bazı şeyleri. Ya da kendi dilim zamanla asimile olmuştu ve ben de o uğultulu güruha katılmıştım ve birebir tanık olduğum durumlar, hisler ya da insanlar için tercümeye ya da müziğin rehberliğine eskisi kadar gereksinim duymuyordum. Her ne olduysa o his, ilk zamanlarda olduğu kadar çok, güçlü ya da parlak gelmedi bir daha ama yeri benim için her zaman ayrı olacak olan, bunu sadece düşünmekle kalmadığım, bundan emin olduğum bir gruptur.

    Hala bir again çaldığında çevredeki olağan akış durur, ve o statiklikte bile görünmez bir devinim başlar. Hala bir goodbye çaldığında tek başıma bir yerlerden, birinden, bir şeyden huzurla ağlayarak, doğru şeyi yapıyor olmamın verdiği acı bir vicdan rahatlığıyla uzaklaşırım. hala bir fuck u çaldığında, nefret gibi bir duyguyu bünyemde barındırma kabiliyetim olmadığı halde, “bir insan bu kadar içten, bu kadar tahrik, tatmin ve telafi edici, bu kadar sakince nefret edemez.” diyerek, nefrete bile imrenirim. Hala bir lights çaldığında varlığım, içine pek çok şeyin tıkılmış olduğu cam bir kavanozda çalkalanır ve insan olmanın zaman zaman, hatta çoğu zaman acıttığını söylemesi bile bizzat canımı acıtır. Hala bir the pain gets worse çaldığında derime buz sarkıtları batıyormuş ama acı çekiyor olduğumu söyleyip de hüzünlendirmeye kıyamadığım birinin yanında sesimi çıkarmadan oturuyormuşum gibi hissederim. Hala bir numb çaldığında, bazı ikili ilişkilerin sadece on farklı kelimeyle bile ifade edilebilir olduğunu görmenin şaşkınlığını yaşarım. Hala bir finding it so hard çaldığında, insani ilişkilerimde hangi durumlara girip çıkabildiğimi anımsayıp, kendime dışarıdan bakabileceğim şekilde derimden ve kemiklerimden sıyrılabileceğim akışkanlığa erişebilirim. hala bir things going down çaldığında nefret duygusunun hayatımdaki yerinin ve yoğunluğunun sandığımdan çok farklı olabileceği endişesiyle ürperirim. Hala bir controlling crowds çaldığında bünyemden çekilen huzurun yerini sürekli bir diken üstünde oturma hissi alır, dinlediğim her seferde kalbimin kırıntılaştığını adımı bildiğimden çok daha emin olarak bildiğim halde kendimi ya da müziği durduracak gücü bulamam. Hala bir bullets çaldığında sakinlikle örülmüş bir şiddet ağının içinde gözlerim kapalı, bağdaş kurarak oturduğumun hayaliyle uyuşurum. Hala bir aggravated twisted fillçaldığında üzerinden fay hatlarının geçtiğine gözlerimle, parmaklarımla tanık olduğum bir kolektifliğin içinde bir noktadan ibaret olan varlığımın sonlu bir oluşum olduğuyla yüzleşirim.

    Üç yıl ara verende kabahat. Şimdi her birini ve her birinin verdiği hissiyatı yeniden anımsayınca fark ettim; hala çok, hala güçlü ve hala parlakmış aslında.