1. "yetenek başkalarının ulaşamadığı hedefi vuran nişancı gibidir; dahi ise başkalarının göremediği bir hedefi vuran bir nişancıdır."

    "mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır."

    "küçük bir gelirle işsiz yaşama riskine yalnızca bekarken girilebilir."
    abi
  2. 'yalnızlığın dezavantajlarından birisi vardır ki, bilincine varılması ötekiler kadar kolay olmaz. bu dezavantaj; sürekli evde kalmak yüzünden, dış etkilere karşı çok duyarlılaşan bedenimizin en küçük bir hava akımında bile hasta olmasıdır. sürekli köşeye çekilmişlik yüzünden ruhsal durumumuz öyle duyarlı olur ki, en önemsiz olaylar, sözcükler ve hatta salt tavırlar yüzünden huzursuz olur, hastalanır ya da inciniriz. oysa sürekli kalabalığın içinde kalan biri, bunları dikkate almaz bile.'
  3. "dünyanın herhangi bir yerinde elde edilebilecek çok fazla bir şey yoktur. dünya sefalet ve ıstırapla doludur; eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa, bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir."
  4. ''düşünebilenler çok azdır ama herkes fikir sahibi olmak ister.''
  5. "zeki insan öncelikle acısızlığı, kötü muameleye maruz kalmamayı, dinginliği ve boş zamanı erek edinecektir. bunun sonucunda, sessiz, mütevazi, ama olabildiğince rahat bırakıldığı bir yaşam arayacak, buna uygun olarak da,yalnızlığı, hatta büyük bir zeka söz konusu ise inzivayı seçecektir. çünkü kişi bizzat kendinde ne denli çok şeye sahipse, dışarıdan da o denli az şeye gereksinim duyar."
  6. tekrar tekrar okunması gereken..

    ''..esas olarak üç sürgün verir: mevki hırsı,kibir ve gurur. son ikisi arasında ki fark, gururun kişinin kendi değerinin herhangi bir bakımdan üstünlüğü hakkında zaten sabit olan kanısına dayanmasıdır; buna karşılık kibir, başkalarında böyle bir kanıyı uyandırma arzusudur, bu arzuya çoğu kez bu kanı sonucunda, onu kendine de mal edebilme sessiz umudu eşlik eder.buna göre gurur, içten kaynaklanır, bu yüzden kendi kendine dolaysızca aşırı saygı gösterilmesidir; buna karşılık kibir ise böyle bir saygıya dışarıdan, yani dolaylı bir biçimde ulaşma çabasıdır. buna uygun olarak kibir geveze, gurur da suskun yapar.

    ...gururun en kötü düşmanı,demek istiyorum ki en büyük engeli, gururun zaten bütünüyle sağlam olması gereken ve onun önkoşulunu oluşturan kendine ilişkin yüksek görüşünü, başkalarının alkışına dayanarak kurmak isteyen kibirdir.

    ..buna karşılık, gururun en kelepir türü ulusal gururdur. çünkü bu gurur, kendisine kapılmış olanın, gurur duyabileceği bireysel özelliklerinin yokluğunu ele verir; yoksa milyonlarca kişiyle paylaştığı bir şeye başvurmazdı. önemli kişisel üstünlüklere sahip olan bir kimse, daha çok, sürekli gözünün önünde bulunduğu için, kendi ulusunun hatalarını en açık bir biçimde görecektir. dünya da gurur duyabileceği hiçbir şeyi olmayan zavallı bir adam, son çareye, ait olmakla gurur duyduğu ulusa uzatır elini; burada kendine gelir ve artık, şükran içinde, ulusa özgü tüm hataları ve aptallıkları dişiyle tırnağıyla savunmaya hazırdır. bu yüzden yerinde bir aşağılanmayla ulusunu ahmak ve alçaltıcı yobazlığından söz edildiğinde, örneğin elli ingiliz içinde en çok bir tanesi bunu onaylayacaktır; işte bu akıllı bir adamdır.

    ..ayrıca bireysellik milliyete büyük ölçüde ağır basar ve sıradan bir insanda, bireysellik milliyetten bin kat daha çok dikkate alınmayı hak eder. ulusal karakter, kitleden söz ettiği için, onda asla samimi bir biçimde övünülecek çok sayıda iyi yön bulunmaz. insani sınırlılık, kusurluluk ve kötülük her ülkede bir başka biçimde bulunur ve buna ulusal karakter denilir. bir ulusal karakterden tiksindiğimizde, başımıza aynı şey gelene kadar, bir başka ulusal karakteri överiz. her ulus öbür ulusla alay eder ve hepsi de haklıdır."
  7. "insan kendisinin ne olduğuyla asla uğraşmaz. fakat aynı anda insan, hem başkalarına, hem de kendisine güzel görünmek ister. bu nedenle insan kendisini de kendisinden gizler. yine aynı nedenle her insan hem kendine, hem de başkalarına rol yapar. sıradan bir insan başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüyle ilgilendiğinin yarısı kadar kendisinin ne olduğuyla ilgilenmez. "
  8. her otuz yılda bir dünyaya hiçbir konuda hiçbir şey bilmeyen yeni bir nesil, genç bir kuşak gelir.
    şimdi bunlar binlerce yıldır biriktirilmiş her türlü beşeri bilginin neticelerine büyük bir aceleyle saldırırlar ve her şeyi yalayıp yutmak, kısa yoldan gelip geçmiş bütün kuşaklardan daha zeki ve becerikli olmak isterler. bu amaçla üniversitelere giderler, dönemlerine ve yaşlanna uygun yoldaşlar olarak kitaplar, hatta en yenilerini ve en son çıkmış olanları seçerler. seçtiklerinde tek şey ararlar: her şey kısa ve yeni olsun, kendileri gibi! ardından ellerinden geldiğince hevesli ve hararetli bir şekilde değerlendirmeye ve eleştirmeye başlarlar. burada sırf maişeti tedarik etmek amacıyla yapılmış araştırmaları nazanitibara almıyorum.

    okumaya ve okumuşlara dair 21sh.
  9. "aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker. nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi."

    -

    "gece ve gündüz , siyah ile beyaz gibidir. gün bize griyi verir. bazıları içinse pembedir. hayatın sırrına ermiş biri içinse, tüm günler renksizdir."

    -

    "görüş, etki ve temas alanımız ne kadar darsa, o kadar mutluyuzdur. bunlar ne kadar genişlerse, o kadar ıstırap çeker, ürkeriz. çünkü bu alanla birlikte kaygılar, arzular ve korkular da çoğalır ve büyür. bu yüzden körler bile bize ilk başta göründüğü kadar mutsuz değildir."

    -

    "insanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır."

    -

    "kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır."

    -

    "sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim esirim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir."
  10. "sadakat , sevgi gibidir zorlanamaz.bu nedenle sadakatin devlet düzenlemeleriyle bağlayıcı olması tehlikeli bir uygulamadır çünkü sevgide zora koşma girişimi nefreti doğurduğu gibi dini inançlarda zorlamaya başvurmak, inançsızlığı peyda eder."
    aria