1. iki oğlu da askerlik yapmamış adam şehitliği övüyor, ne mutlu şehit ailesine diyor, 50 tane korumayla gezen adam şehit olmak arzusundayım diye palavra sıkıyor, kusura bakmayın daha bunların peşinden gidenlere her şey müstehak...
    mutlu
  2. ilk gecesi tuhaftır. hayatınızın karmaşık bir döneminde, bir ay önce aklınızda farklı planlar varken o gece kendinizi o ranzanın altında bulursunuz. acemiliktir. herkes oz'daki ilk geceleri gibi aval aval birbirine bakar. potansiyel arkadaşları, kafanızda gezen askerlik anılarını ve önünüzdeki bir yıllık belirsizliği düşlersiniz. onca güvenliğe rağmen bir istiridye kapaklı telefon çoraplarınızın arasında yatmaktadır. o sırada koç üniversitesinde sevdiğiniz kız bir kokteylde forbes'un ilk yüzüne girmiş, afrika'da yoksul köylere su kuyusu açmış tiplerle şampanya yudumlamaktadır. üstünüzde 1,65 boyunda anadolu'dan gelme nasıl asteğmen adayı seçtiklerini anlamadığınız çocuk badiniz olmuştur. üç ay sonra kura ertesi o sevmediğiniz heriften ayrılırken bir sürü herifin gözü önünde sarılıp ağlayacaksınızdır. tuzla, eğirdir, sonra kim bilir nerelere gideceksinizdir. bir yıl dersiniz. bir ay izin geriye kalır 11 ay. üzerinizde mavi, tuvalet kağıdı kadar kalın ve anca o kadar soğuktan koruyan bir pijamayla ranzanın demirlerine bakarsınız. badiniz horluyor ve uykusunda konuşuyordur. ilk gece bile biri nöbetçi seçilmiştir. onu atlatır dışarı kapı önüne çıkıp bir sigara yakarsınız. yasaklı telefonların başında kızıyla konuşan bir adam vardır. "kuzum uyumadın mı daha..." diye mırıldanır. ranzaya dönersin. demirlerde senden önceki onlarca herifin nağmeleri vardır. "yarını görene kadar asla sikildim deme." ve "sayılı gün çabuk geçiyor," favorilerin olur. koç üniversitesindeki partiyi, gelmeden hemen evvel çanakkale'de kurduğun kampı, nizamiyede arkandan bakan anneni aklına getirirsin. öyle uyursun. yıllar sonra durup dururken aklına gelene kadar ilk gece hiç hatırlanmaz. tuhaftır.
    bana öyle oldu yani.
    abrek
  3. üniversite mezunlarının 6 ay, olmayanların 12 ay yaptığı şey. vatana hizmet deniyor ama ben vatana olan borcumu(olduğunu varsayarak) bu şekilde ödemek istemiyorum. vicdani ret veya profesyonel askerlik uygulaması şart bence. mayıs ayında yapmaya başlayacağım şey ayrıca. askeri psikiyatrist bir sorun görmezse tabii. tecrübelerimi ve bende bıraktığı izlenimleri yazacağım.
  4. küfür etme, sigara alışkanlığını kazanabileceğin, bilimum zihinsel ve fiziksel rahatsızlıklar geçirebileceğin, tahammül sınırlarını genişletebileceğin, çeşit çeşit insanları gereğinden fazla yakınından tanıyabileceğin, mantıksızlıklar diyarıdır askerlik.
  5. ilk gece kendini ranzada bulan arkadaşların olduğunu öğrenmeme vesile olan başlık. kesin çok hüzünlenmişsinizdir.

    ulan bizi ilk gece yazın sıcağında sivil kıyafetlerle asfaltın üzerinde yatırmışlardı, tshirtümü sırtımdan 3 gün süren ameliyatla aldılar gata'da.
  6. drunkard'ın yazısını gözlerim belermiş bir şekilde okuduktan sonra aklıma geldi ki
    asker hakları diye bi site var, bu da burda bulunsun. birine lazım olur.

    kendi deyişleriyle ;
    "askerliği sırasında başta fiziksel şiddet (dayak), sözlü hakaret (küfür) ve işkence olmak üzere herhangi bir insan hakkı ihlaline MARUZ KALAN ya da TANIK OLAN kişilerin, MECLİS İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU’na başvurmalarına yardımcı olur. Şikayetçi olmak isteyenlere, dilekçe yazımında destek olur.
    zorunlu askerlik sırasında maruz kalınan kötü muameleler ve işkenceler konusunda kamuoyunda bir farkındalık oluşturmak ve mağduriyet yaşayanlara yol gösterici olabilmek amacıyla askerlik sırasında yaşanan hak ihlalleri ile ilgili basında çıkan haberleri bir araya getirir ve düzenli olarak yayınlar.
    gönüllülerden oluşan ve verdiği destekler karşılığında hiç bir maddi karşılık beklemeyen bir sivil toplum girişimidir ve insan hakları konusunda faaliyet gösteren önde gelen derneklerle ortak hareket eder."
  7. facebook'da şöyle bir yorum okudum az evvel, uzak tanıdıklarımdan birine ait - spoiler ibaresi koyuyorum ki okuyacaklarınız ağır/saçma/kan dondurucu/üzücü/acınacak/hak verilecek, her neyse işte, gelmeden dikkatli olun diye :

    !---- spoiler ----!

    ''bir arkadaşım vardı az evvel kendisi adapazarı hdp başkan adayı lakin kendi de bildiği gibi ordan ona ekmek cikmayacagini .... her sene giriyor her sene azbucuk oyla oyalaniyor bir paylaşım yapmış oglunuzu askere göndermeyin silahlanma falan filan zart zurt bende söyle yorum yazdım seve seve yaptım bir daha olsa bir daha yaparım diye beni arkadas listesinden çıkartmış ama bu bana şunu hatırlattı ağır romandan bir sahne gaftici fethi mahalleye sesleniyor yeni dergi tanıtımı ni yapıyor üç kagitcinin tekidir kendisi konusu da su oğlunuzu ibne olmaktan nasil kurtarirsiniz ( oynama evladim)''

    !---- spoiler ----!

    türkçe kullanımını es geçiyorum, olur ya bir hiddetle yazmış gencimiz, elleri titrek. kontrol etme ya da tartma aşamasını es geçmiş diyorum. kendisinin sağlam bir black metal dinleyicisi olduğunu da eklemeliyim, hala öylemidir bilemiyorum gerçi geçmiş zaman. nasyonal sosyalist olmak bunu mu gerektirir? aslında, evet. ama o ideolojiyi de ne kadar bildiği belirsiz.

    içerikteki empati yoksunluğundan falan dem vurmanın bir manası yok, kimleri incittiğini, incitebileceğini önemseyecek kadar geliştirememiş o oluşu, belli. önceden olsa kızar, küfürler eder ve hatta deli gibi tartışırdım sanıyorum. ama şimdi fark ettim ki hiçbir manası yok. tekrar tekrar okudum, ağır romanı izleyerek çıkardığı anlamı da okudum. o filmi nasıl izlemiş merak ettim, içi hiç acımış mı acaba izlerken? muhtemelen, hayır. yahut başka şeylere acımıştır içlerimiz. bir de şöyle bir yorum yapılmış: ''aynen kardesim uc bes cakal konusur turk milleti yapar''. kim bu türk/kürt/amerikan/bilmemne milleti? kim bu çakallar? kime, ne yapıyorlar? bu nasıl bir yanılsama? ne tür bir paranoya?

    vicdani ret, eşcinsel hakları, eşitlik falan diyoruz ya hani militarizme karşı safta duruyoruz çünkü biz biliyoruz ki ölüm demek, insan olmamak ve daha birçok şeyin yitirilmesi demek. daha insan haklarını, kendi haklarını, doğdukları, nefes aldıkları için sahip oldukları hakları anlayamayan kimselere ne anlatabilirsiniz?

    umudumu yitiriyorum sevgili interaktif kültür ağı, insanların 'fikirleri' tarafından boğulduğumu hissediyorum.
  8. asker dediğimiz; dün gece sokakta, sabaha karşı başı bedeninden ayrılmış, öğleye doğru spor salonlarında yarı çıplak toplanmış çocuklar, evet çocuklar... işte şudur
    öne sürene de, katledene de lanet olsun...
    mesut
  9. herşey okula başlamama rağmen e-devlet de "şubatta son yoklamaya tabi" yazısını görmemle başladı. okuldaki öğrenci işlerine durumu bildirdim. kendilerinden emin bi şekilde "askerlik şuberlerine artık belge göndermiyoruz yöksis den otomatik olarak gönderiliyor" dediler. güvendim tabi. o kadar eminlerdiki dünya düz deseler inanırdım.

    yaklaşık 2 hafta önce e-devlet de hala "son yoklamaya tabi" yazısını görünce sinirlendim. aradım askerlik şubesini. "öğrenci işlerinden ek c2 belgesini alın en kısa zamanda askerlik şubesine getirin yoksa ceza yersiniz." dediler. suçsuzum günahsızım ama cezayı ben yiyorum.

    dün gittim öğrenci işlerine. dedim "verin şu ek c2 belgesini yoksa ceza yerim." sorgusuz sualsiz verdiler.

    bugün ise gittim askerlik şubesine yarım saatlik beklemeden sonra saçsız bi abinin yanına gidip "tecil ettirmek istiyorum" dedim. verdim kimliği ek c2 belgesini başladım beklemeye. 20 saniye kadar sonra tamam dedi al şunu imzalat yan odada. 20 saniye beklemeyi beyin algılayamamış olacak ki yan neresi oda neresi etrafa bakındım. gördüğüm ilk kapıdan girip kağıdı uzattım. astteğmen olduğunu tahmin ettiğim kişi kağıdı aldı. imzaladı mühürledi bana verdi ve "hayırlı olsun" dedi. şaşırdım biraz. dedim "tecil oldumu şimdi benim askerlik." suratıma baktı ve o sihirli cümleyi söyledi "şubatta askersin ne tecili." beyninden vurulmuş bir zombi gibi yere düşmemek için eklemlerime emirler yağdırıyordum lakin eklemlerim dinlemiyordu. ağzımdan birden "okuyum ben yaa" çıktı. "o zaman geçmiş olsun" dedi. şimdi hafif şaşkınlıkla oturuyorum. üniversite hayatım başlamadan bitti.

    sözün özü şubatta askerim varsa bi geçmiş olsununuz alırım.

    ha buda bana verilen belgedir.
  10. inanan halk tarafından peygamber ocağı olarak nitelendirilip, aynı inanan halk tarafından kafası kesilen ve sabaha kadar bu ocağa katılmış çocukları tazyikli suyla ıslatıp kemerlerle dövülen topluluğun ismidir.

    boşuna ayet inmemiş; "sizin dininiz size, benim dinim bana."

    kurulan tezgahın peşine takılmış kesimin, ülkenin gelmiş ve geçmeyecek olan en şerefli kurumuna, varlığımızın ve mevcudiyetimizin yegane müsebbibi kurumuna, başlangıcından bu güne kadar çocuk zihniyetli siyasi manevraların bile bedelini kanlarıyla ödemeye devam eden yegane kurumuna sürülmüş bu leke, bu utanç, bu rezillik ve çocuklarımızdan oluşan kimselere bütün suçu yükleme hali asla aklımdan çıkmayacak.

    cehaletin nasıl dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve kanlı bir silah olduğunu bir defa daha gördük.
    inandığı dinin ocağına gönderdiği çocuğunun, inandığı kimselerin kurduğu tezgah yüzünden kafasını kesen kimseleri gördük.

    zerre acıma ve üzülme hissiyatım kalmadı. acınızdan, yoksulluğunuzdan, terörden, soygundan, ülkeye sokulup vatandaşlık verilen kanserden geberseniz, zerre üzülmeyeceğim.

    zira kanserli bir organın kesilip atılmasına aklı başında kimsenin üzülmemesi gerek.
    ameliyat gününü hasretle bekliyorum!