1. kendi kanatlarıyla uçan sinema.

    en temel tanımıyla “bağımsız sinema”, yönetmen, senarist veya oyuncuların; yapımcı şirket ve/veya herhangi bir dış etkenin yaptırımlarına maruz kalmadığı, ekonomik açıdan var olan dünya sinema endüstri çarkının dışında kalabilmeyi başarmış, içerik ve bütçe açısından bağımsız olan filmleri genelleyen bir kavramdır.

    bağımsız sinema, sadece ekonomik bağımsızlıktan ziyade, yönetmenin yapımcı baskısından da "bağımsızlığı" kavramını niteler. dolayısıyla sanatsal fikrin özgürleşmesi anlamına gelir ki, gerçek sanat zaten odur. sadece bir yapım şeklidir denilip geçiştirilemez. bugün beyazperdede sanat olarak bakabileceğiniz her şey bağımsız sinema kaynaklıdır. çünkü sanatın doğası bunu gerektirir.
    bağımsız sinema sadece sistemin ve onun ekonomik yapısının dışında olmak demek değil aynı zamanda sistemin ahlaki yapısının da dışında olmak ve onu eleştirmek demektir.

    büyük stüdyolardan bağımsız olarak çekilen, genellikle yaratıcılarının özverili çabalarıyla gerçekleştirilen ve 'stüdyo filmleri'yle karşılaştırılamayacak kadar düşük bütçeye sahip filmleri bünyesinde toplayan bir tür ya da akım diye tanımlayabiliriz ‘bağımsız sinema’yı. bu ‘isyankâr’ akım, dünyanın her ülkesinde kimlik bulma şansına sahip gibi görünmesine karşın, temelde ve özellikle amerikan sinema endüstrisi içinde (aslında dışında) varlığını sürdürür.

    bağımsız sinema kavramı, 1910'lardan sonra hızlı bir şekilde endüstrileşen amerikan sinemasının önce ekonomik, daha sonra estetik ve ideolojik olarak yaşayacağı kırılmaya denk düşer.kavram üzerine yapılan tartışmalar, kavramın, filmin ekonomik yönü başta olmak üzere, biçimselliğini ve içerikselliğini kapsayacak şekilde genişlemesini sağlamıştır.kavramı daha iyi anlayabilmek ve açıklayabilmek için, içinden filizlenmiş olduğu ''bağımlı sinema''yı incelemek gerekir. çünkü bu kavram, bağımlı sinema karşısında tanımlanıp anlam kazanmıştır.

    amerika'da bağımlı sinema hollywood'a denk düşerken, bağımsız sinema ise yeraltı sinemasını, avangart sinemayı, deneysel sinemayı ve kapitalist sinemanın üretim biçiminden ve sanata olan bakışından kopuşu ve ona olan muhalif görüşü temsil eder.

    sinemanın bir endüstri halini neredeyse 1 asırdır aldığı hollywood’da sektör dışında kalan sinema eserleri amerikan bağımsız sineması olarak adlandırılır.

    avrupa’daki ülkelere ve diğer ülke sinemalarına baktığımızda hollywoodvari bir stüdyo sistemi yoktur.yani hiçbir ülkede sinema abd’deki kadar endüstrileşmiş değildir. bu noktada diğer ülkelerde sinemacıların çalışma koşullarının daha özgür olduğunu söyleyebiliriz en azından. her fırsatta kendini dünyaya özgürlükler ülkesi olarak tanıtan amerika’da ise hollywood’un varlığı yönetmenlere kısıtlı bir üretim olanağı sunmaktadır sinema açısından. bütün bunlara rağmen abd’de temeli 1960’lara dayanan bir “bağımsız sinema” geleneği bugün halen varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
    bağımsız sinemanın abd’deki çıkış noktasına bakarsak temelinde hollywood estetiği içinde üretilmiş filmlere bir tepki olarak doğduğunu söyleyebiliriz. bu yönüyle andy warhol öncülüğündeki “underground sinema (yer altı sineması)” benzeşmektedir. iki oluşum da muhalif sinema kaygısıyla yola çıkmıştır.yer altı sineması varlığını pek koruyamamıştır.ancak bağımsız sinema günümüzde ilk halinden farklı bir durumda olsa da yaşamaya devam etmektedir.bağımsızlar hollywood sistemine karşı duruş sergilerken kaynak bulma, filmin hem yapımcısı hem yönetmeni olma gibi bir çok sorunla boğuşurken ciddi bir özveri ve emek harcadıklarını da unutmamak gerekir.fakat bağımsız yönetmenler filmlerini bir şekilde üretseler de filmin izleyiciye ulaşması ve dağıtımı konusunda büyük stüdyolara bağımlıydılar.

    amerikalı bağımsız sinemacıların ilk amaçları düşük bütçeli filmlerle estetik kaygıları ön planda tutarak izleyiciye ulaşmaktı. tabii düşük bütçeyle çektikleri filmlerde ayrı bir anlatı yapısını ve tarzını benimsemişti bu yönetmenler. hollywood söylemlerinin tersi yönünde bir üslup kullanan yönetmenler ana akım sinemanın kullandığı kalıplardan belirgin bir şekilde ayrışıyordu. bağımsız sinemacılar stüdyo sistemi dışında ve düşük bütçeli filmler üretmenin yanı sıra konulara yaklaşımlarıyla da alternatif bir anlayışı simgeliyorlardı.

    bağımsız sinemada özellikle 90’lı yıllarda ciddi bir hareketlilik yaşandı.gerek üretimdeki artış ve kalite gerekse içerik zenginliği açısından çok önemli filmler üretildi bağımsız sinema adına. bu çalışma ortamında yönetmenlerin esas amacı da hollywood’un insanı sınırlayan ve baskılayan ideolojik söylemlerinden kurtulmak ve rahatça üretim yapmaktı.

    bağımsız sinema yönetmenlerinin filmlerine dağıtım kanallarında yer açılmasa da, büyük pazarlama çalışmaları ile filmleri tanıtılmasa da festivaller aracılığı ile kendi izlerkitlelerine ulaşabilmektedirler. bu noktada "sundance film festivali" önemli bir görev üstlenmiştir.

    hollywood temsil sisteminin özgül tarihsel bağlamlarda hangi amaçlarla kullanıldığı açıktır.
    "sinema bir dildir" temel önermesi bağlamında popüler sinema bu dili zamanla köreltmiş kötüye kullanmıştır.

    " sinema endüstrisi olmasaydı, iyi fimler yapılabilirdi. " - david o. selznick
    ‘’yalanlar doğrulara kıyasla daha inandırıcıdır, doğru söylediğinizde başınız ağrıyabilir.’’
    john steinbeck
    hollywood’un gerçek yüzü:
    - tarihsel olaylara göre halkın algısını değiştirmek için ısmarlama binlerce film yapılmıştır…
    - siyahiler bir dönem hiç filmlerde yeralmamış ya da başarılı siyahiler dahi kötü rollerde oynatılmıştır…
    - amerikalıların çoğunluğu obez iken yıllarca filmlerde güzel, fit, bakımlı gösterilmiş, nedense obezler sadece siyahiler olmuştur…
    - devletin savaş, silah tüccarlığı emellerine alet olmuştur…
    - pahalı bütçeyi karşılamak için filmler reklamlara dönmüş bir cocacola matiğinin görülmesi için sahneler değiştirilmiş ya da senaryoda yeterki kazanç sağlasın hertürlü oynamaya gidilmiştir…
    - öncelikle amerikan halkı sonrasında bu filmlerin pazarlandığı ülkelerde yaşayanlar olmak üzere neredeyse tüm dünya insanının yaşam tarzları, hayalleri, düşüncelerine müdahele etmiştir…
    - yetmemiş sinema salonlarını ele geçirerek o sinemada hollywood dışındaki filmlerin gösterilmemesi için anlaşmalar yapılmış ve bağımsız sinema filmleri gösteren salonlar batırılmıştır..(ülkemizdeki durum)
    - çocukluğumuzdan beri beynimizde bir türlü temizleyemediğimiz tahrifata neden olmuştur…
    -........
    -........
    -........
    bütün bu olanlar ve olacaklar için:
    ‘’yaşasın bağımsız sinema!’’
  2. salt gişe kaygısı gütmeyen sinema.
  3. bağımsız sinema tepkidir; yönetmenin, senaristin ve oyuncuların olağan sinema düzenine gösterdiği başkaldırıdır. uçan arabaların olmadığı, patlayan bombalar, yıkılan binalardan olabildiğince uzak; aynaya baktığınızda gördüklerinize ise olabildiğince yakındır.

    bağımsız sinemada faşistler, maçolar, kahramanlar yoktur; gerçekler ve özgürlük vardır. her şey bazen rahatsız edici şekilde gerçektir. ışık doğaldır, kostümler önemli değildir-çoğunlukla da yoktur (bkz: lars von trier) - , hayatları film gibi değildir bağımsız sinemacıların; filmleri hayat gibidir.

    ya da eric cartman tanımıyla ‘’puding yiyen eşcinsel kovboylarla ilgili siyah-beyaz hippi filmleridir’’ kim inkar edebilir ki?