1. önünüzde ekrana bakarak ne yapacağını bilemez halde duran ve sonuç alamadığı işlemleri defalarca tekrarlayan birileri varsa asla bitmeyecek sıradır.
    "ha şunda yaşlı yok şuraya geçeyim" dediğiniz sırada mutlaka gençler de tökezler, bu murphy kanunu gibi bir şey bence.
  2. her seferinde hem kendime hem de oradakilere iyilik yaparak bütün işlemleri rahatça yaptığım aslında can sıkıcı olan ama bir çeşit etkinliğe dönüştürdüğüm sıra. ne zaman bankamatiğe gitsem sıra olduğundan ve önümde maaşını çekecek yaşlı amcalar teyzeler oluyor yada başka işlemleri eğer müdahale edilmezse 1 dakikalık işlem 3-4 dakikaya kadar çıkabiliyor ben de bu durumda devreye giriyorum hemen amca yardımcı olayım diyorum ve başlıyorum sırayla en az 8-10 kişinin işlemini yapıyorum bazı insanlar bildikleri halde siz yapın diyorlar sıramı geçtiğim halde yardım edebileceğim insanlar varsa işlemlere devam ediyorum bir sürü teşekkür ve dua alıp ayrılıyorum oradan.
  3. amcanın biri uzunca bir bankamatik sırasının önünde bankamatikle güreşiyordur

    gurur yapar başkalarındanda yardım istemez

    arkasındakiler 1er 2şer diğer bankamatik sıralarına kaynak olmuştur.

    amca en son dayanamaz evladım bi bakarmısın der

    amca bankamatikle nasıl güreştiyse,
    bankamatik ısrarla

    işlem yapılamıyor lütfen diğer bankamatik hizmetlerimi zi kullanın lütfen, lütfen, lütfeğğnn... diye haykırıyordu.
    dkare
  4. özellikle ankara'da sıkça rastlayacağınız durum. zira ankara'da neredeyse her şey için kuyruğa girilir.

    bu bir taraftan iyi bir şey olmakla birlikte uygulanma şekli sebebiyle diğer taraftan da kötü bir şeydir. yurdum insanı kadere, kısmete o kadar bağlıdır ki herhangi bir işin herkes için eşit derecede ve en verimli şekilde nasıl halledilebileceğine hiç kafa yormaz. ya da kendini kurnaz adleder. neredeyse hepimizin karşılaştığı durumlardan biri; bankamatik sırasında sıranın size gelmiş olduğunu fark etmezseniz kimse sizi uyarmaz ve doğrudan önünüze geçerler. sorarsan; "e ilerlemiyosunuz!" diye de astarı yüzünden fena bir açıklama gelir. işte bu ve bunun gibi "yaptım, oldu"lar "şark kurnazlığı" başlığında tartışılabilir.

    bankamatik sırasının hayatını kurtaracak ve aslında rasyonel olan çözüm; bankamatik sayısından bağımsız tek sıra olmaktır. bu durumda boşalan bankamatiğe sıradaki geçeceğinden herhangi bir bankamatiğin yoğun olması kimseyi çok da fazla etkilemeyecektir. fakat bu bahsi geçen çözüm yolu-ki aslında bu bir çözüm değil olması gerekendir-sadece kağıt üstünde kalmaktadır. üniversite kampüslerinde bile bankamatik sıralarının nasıl bir karmaşa içinde olduğu görülmüştür.

    diğer taraftan bankamatik sıralarındaki temas mesafelerinin de pek bir dar olduğu görülecektir. ne demek? arkanızdakinin nefesini ensenizde hissedeceksiniz. bizde olan budur. sanki arada boşluk olursa biri girecekmiş gibi sırtınıza çıkabilecek mesafede bir sıra/kuyruk anlayışına sahibizdir.hatta önünüzdeki ile aranızdaki mesafe beklenenden daha fazla olursa arkadan hafif itiş kakışlarla karşılaşmanız olasıdır. bunu "taciz" sınıfına koyup koymamak ince bir pamuk ipliğidir.

    tüm bu ayrıntıların ötesinde bizim insanımızda olan özellik kendinden başkasını yok saymasıdır. hakkımızda her ne kadar misafirperver, hoşgörülü, mütevazi vb. güzel özellikler sayılsa da gerçek hayatta bizim insanımız kendinden başkası yokmuş gibi davranır. trafikte de bankamatik kuyruğunda da durum aynıdır. "kardeşim, acele etsene işimiz var" serzenişi sadece kendisinin çalıştığını ima eder ki geri kalan herkes ebedi bir tatildeymiş hissiyatına sokar insanı. "e sen gitmiyorsun madem ben geçeyim dedim" anlayışı da trafikte önünüze atlayan araçların serzenişidir ki bu da bizim trafikte "aracımla şöyle bir dolanıp geleyim" kafasında olduğumuzu düşündürür. bankamatik sırası kendine gelen ise bu kaçırılmayacak anı doya doya yaşayarak arkadaki kuyruğu önemsemeden repodaki parasını bozarak ucuzundan iki lot alacak ve bu işlem birincide başarısız olacaktır.

    "e canım, adam da sırası gelince istediği işlemi yapar"

    evet, hakkıdır, yapar, yapsın da zaten. hayırlı kuyruklar dilerim.
  5. bir sana alışamadım bir de alış veriş sonrası kasa kuyruğuna! batsın bu dünya; kader diyemezsin sen kendin ettin; harcamaktan kim usanır tadına doyum olmaz.. ve ahh çeke çeke beklenir o sıralarda.

    ben rahatlıktan çok şikayetçi bir insanım. malumunuz hepimizin bir koşturmacası var. trafiğe takılmadan, o olmadan, bu şuraya varmadan diye devam eden bir koşturmaca içinde "bir oh" luk zamanlara hasret yaşıyoruz. hal böyle olunca da işte, o sıralarda beklemek azap geliyor bana. illa bir kasa kuyruğunda iade işlemi için beklerim. aldığı ürünün fiyatına bakmadan alan sonra kasa önünde cayan mı dersiniz; yoksa kartındaki puanı eksik hesap edip elinde patlayanı mı... ne ararsanız vardır o sırada ve siz bekletilmeye mecbur bırakılırsınız. mıy mıy hareket edenleri saymıyorum bile. insanız, elbet hastalık ..vs. gibi sebepler olur da, karı koca sohbetlerini kasa önünde iki saat poşet açmakla halledenlere ne demeli?

    işte bunun diğer versiyonu da bankamatikler. yine mıy mıy mıy hareketler ve ağırkanlı bir eda. önce iç çekişler, sonra ufaktan laf atmalar. zevk için insanı orada esir edene açık seçik konuşmaktan zul duymayan atarlı biriyim belki evet, iki saat süren eve dönüş yolumda afakanlar basıyor çünkü; dur kalk dur kalk yaşadıkça her yerde!

    başına geldiğiniz vakit bozulan cinslerine ise söyleyecek hiç bir lafım yok. sizi bir sonraki durağa yönlendiriyorlar, o zamana kadar beklediğiniz içinse bir soğuk için kafi.
  6. sıra bana geldiğinde acayip gerginleşiyorum.
    işimi bir an önce halledeyim de bekletmeyeyim kimseleri diye. hatta acele ettiğimi belli etmek için kendi kendime konuşasım ve yaptığım işlemleri anlatasım geliyor. tabi, ister sorunlu olsun ister olmasın, makinanaya yavaş işlem yaptığından dolayı söylemeyi de aralara sıkıştırasım geliyor. son olarak ta işim bittiğinde ise arkamı dönüp selam veresim geliyor.
    kendimi çok zor tutuyorum. yazlıkçı amcalar gibi olacağımı düşündüğümden bunları yapmıyor ve uzaklaşıyorum tabii.

    bir de bazen, gözlerim uzağı secemediginden önümde işlem yapan kişinin ne yaptığına bakıyorum. daha doğrusu baktığımı saklayamıyor ve fark ediliyorum. işte o zaman ezilip büzülmek yerine, rahat ol dost, nasıl olsa gözlerim görmüyor demek istiyorum ama onu da yapmıyorum.

    niye la niye? nedir benim şu nornal zamanlarda konuşmaya pek istek duymadığım insanlarla bankamatik sırasındayken konuşma hevesim?