1. tuvalette ihtiyaçlarımızı gidermek için belli bir zaman harcarız ve bu zaman, pek çoğumuz için bir israf olarak görülür. bu ihtiyaç keşke birkaç saniyede halledilebilecek bir şey olsa ama değil maalesef. bu zamanı kimimiz gazete veya dergi okuyarak, kimimiz telefonda bir şeylerle ilgilenerek, kimimiz ise sigara içerek değerlendirir. böylece sıkılmadan zamanımızı değerlendirmiş de oluruz. ama banyoda sigara içmeye ben bir anlam veremiyorum. bir insan banyoda ne maksatla sigara içer ki? aga onun bambaşka bir keyfi var filan demeyin sakın. ıslanır lan ıslanır. ıslanan sigarayı nasıl içiyorsunuz?

    idmandan yeni çıkmışım. yurda geldim, duş almam gerekiyor. içeri adım atmamla beraber o keskin, ekşimsi kokuyu duymam bir oldu. sabahları kahvaltı yapanların yanına sokulup şöyle salam bekleyen bir kedimiz var yurtta. satanist piçler o kediyi kesiyor diye düşündüm ve ürktüm. fakat biraz daha bekleyince ortada kedi filan olmadığını anladım. satanist kardeşlerimizin de günahını aldım boşuna. bu koku; sıcak su buharına karışmış, buharla adeta zina eden sigara kokusuydu. istemsizce elimi burnuma götürdüm, odama kaçtım. kaçarken gözüme 2. sıradaki banyonun önünde duran bir çift terlik takıldı.

    bir kaç gün sonra tekrar denk geldim aynı kokuya. gözüme çarpan terlikler yine aynı banyo kapısının önünde duruyordu. faili bulmuştum. gözlerimi kıstım, pis feleddin'e yapacağım şeyleri sinsice planlamaya başladım. feleddin, her gece protein kaybediyordu. miskin bedeninden ve her gün gusül abdesti almasından bunu anlayabiliyordum. birkaç dakikada dövülürdü. bir daha da bırak sigara içmeyi banyo yapamayacak hale getiriliebilirdi ama olmazdı bu seçenek. yurttan atılma filan. acıyorum da bizim feleddin'e aynı zamanda. başka bir şeyler düşünmeliydim. konuşmalıydım onunla. ama laftan anlamaz bir tipe sahip feleddin kavga doğuracak laflar edebilirdi. kendimi de tutamayacağım için bu da olmazdı. buluruz bir şeyler deyip başka bir plan yapmaya koyulmak üzere call of duty oynamaya başladım.

    hastalanmışım burnumu silmek için odamın hemen yanındaki banyoya git gel yapıyorum. burnumun tıka basa dolu olmasına rağmen aynı kokuyu aldım. ayakta duracak halim neredeyse yok ama bizim feleddin banyoda sigara qeyfi yapıyor. nedir ulan senden çektiğim, nedir senden çektiği güzelim üniversiteli genç dimağların diye sinirlendim. sonra duruldum. terlikler dışarıdaydı. ulan terlikler niye dışarıda? banyoda işemek diye bir kültür var lan bu memlekette. insan ailesine bile güvenmiyor da banyoya terlik koyuyor. senin yurt banyosunda yalın ayak duş almayı miden nasıl kaldırıyor. icabında senin gibi protein kaybıyla mükellef kişiler de giriyor o banyolara midesiz feleddin, konuşturma beni. ne pis adamsın. pislik bea.

    aynada kendime baktım. tam hayatımı sorgulayacak iken vazgeçtim. banyoda kimse yoktu feleddin ve bir iki kişi yıkanıyordu. gözlerimi terliğe diktim. hışımla terliğin tekini elime aldım camdan dışarı, alabildiğine uzağa fırlattım. seri adımlarla odama geçtim. rahatlamıştım. şimdi diyorsun ki terliğin ne suçu var, feleddin'i atsaydın ya. haklısın ama yazık. feleddin'i görsen bana hak verirsin. feleddin'in tek terlikle ne yapacağını ve yaşadığı oedipus kompleksini düşünürken uyumuşum. güneşin ısıtan ışıklarıyla uyanmıştım. bugün daha iyiydim. giyinip derse gittim. feleddin ile yolda karşılaştım. görmezden gelinmeye alışık feleddin umursamaz adımlarla kahvaltı yapmaya gidiyordu, ayağında başka terlikler vardı. adını gizleyeceğim, sen de bilme feleddin.