1. uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
    yüzün büsbütün gülistan oluyor ve bitti
    sandığımız yerde yeniden ürperen bu aşk
    hangi hâtıralarla kanadı hangisinde sustu
    biz hangi şehirde güller taşıdık odamıza
    hangisinde yaralarımızı saracak bir dost
    bir yoldaş aradık ölürcesine, yoktular

    zilsiyah hâtıralar edinmişti şehirler ve barbar
    zamanlardı şehlâ sessizliğimizde

    nice yıkımlardan kurtardığın şeydi susmak
    adressiz yaşamalardan, mutsuzluklardan
    umutlardan geri kalandı ve yakıştırdın
    kendine, yüzünün biçimi buradan geliyor
    iki şehir, iki darbe arasında geçirdiğin yıllar
    sana bir onur gibi susmayı ekledi ki güller
    sessizliğin koynunda bulurlar renklerini

    ayrılıkların bir rengi vardır, susuşların
    bekleyişlerin, yalnızlıkların da öyle
    şehrin görüntüsü unutmanın rengine benzer
    istasyonlarsa özleme dönüktür nedense
    ve bir köşesinde mutlaka taşra kokusu
    kokunun rengi nasıl yayılır bilirsin
    güllerden, fesleğenlerden ve acılardan

    hiç konuşmayalım istersen susmak bir dil
    bir hatırlamak olsun yitirdiğimiz ne varsa
    hatırlamak deyince içimden bir rüzgâr
    işıkları söndürülmüş kasabalar geçiyor
    komşu bahçeden hoyratça kopardığım güller
    kendimi pekos bill yerine koyduğum
    günler düşüyor içime, kendime sığmıyorum

    hatırlamak deyince annemin öldüğü gün
    içimden bir mürekkep ırmağı akmıştı
    su ve ateş, hava ve toprak ve her şey
    cıvaya dönüşmüştü orada, ikide bir
    gülkurusu yolculuklara çıkışım bundandı
    yön duygumu galiba o zaman yitirdim
    hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada

    zarif hatıralar edinmiştik sokağımızdan
    ve eğilip bakardı geçip giden bulutlar
    sen mektubundan önce gelirdin, kuruyan
    fesleğenler için yas tutardık yazsonları
    devrim bir ihtimal olarak kaldı diyenlere
    sessizce itiraz etmeyi öğrendik o günlerde
    dokunsalar akasyalar gibi yaprak dökerdik

    şimdi ürperten, onaran bir şey var, sen bir gülü
    uzun uzun koklayarak anlatıyorsun bunu
    kalbimizse küllerin altında kalabilen iki köz
    iki cehennem; imlâsı bozuk mektuplar gibiyiz
    çünkü imlâ evlilikle biten aşklara benziyor
    rüzgârını yitirmiş vâdiye, bulutsuz
    yağmursuz bir gökyüzü de diyebilirsin

    uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
    hatırlamak böyle bir şey olmalı diyorum
    unuttuğumuz ne varsa barbarlar sızıyor
    bizse şehlâ bir isyan oluyoruz şehrin
    zilsiyah hâtıralarından sıyrılarak
    sevmek böyle bir şey herhalde diyorum
    sen uzun uzun koklarken bir gülü

    ve yüzünün doğusu gül kokuyor çünkü doğu
    gülistandı dağın ve destanın bize anlattığı