1. "Bu suça ortak olmayacağız" sloganıyla yola çıkan ve "Barış İçin Akademisyenler" ismiyle birleşen bini aşkın akademisyen Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşanan çatışmalara ve sokağa çıkma yasaklarına dikkat çekmek için İstanbul ve Ankara'da eş zamanlı toplandı. 89 farklı üniversiteden 1128 akademisyenin imzaladığı metin 11 ocak 2016 tarihinde kamuoyuna Türkçe ve Kürtçe olarak açıklandı. akademisyenler kalıcı barış için masaya dönülmesi çağrısı yaptı.

    Barış için Akademisyenler grubunun hazırladığı metine imza verenler arasında, Noam Chomsky, David Harwey, Immanuel Wallerstein, Prof. Dr. Ahmet İnsel, Prof. Dr. Ali Akay, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu gibi akademisyenler de bulunuyor.

    Metnin tamamı şöyle:

    "Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

    Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

    Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

    Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

    Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

    Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."

    bir kendini münevver herkesi kör cahil addeden malum şahıs yine duramamış elbette. “Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız” diyerek höykürmüş. ortalıkta bombalar patlıyor, intihar bombacıları ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar ama erdoğan'ın tek derdi barış çağrısı yapan akademisyenler. ve maalesef yök bu sözleri emir kabul edip hemen akademisyenler hakkında "Teröre destek veren bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacak" diyerek soruşturma başlatmış. hatta Abdullah Gül Üniversitesi Rektörlüğü metni imzalayan "Prof. Dr. Bülent Tanju’nun istifası istenmiştir" açıklamasını yapmakta gecikmemiş.

    "savaşı durduralım", "çocuklar ölmesin" demek bu ülkede teröre destek anlamına geliyor. ne kadar daha kötüye gidebiliriz diye düşünüyorum ve içim kararıyor.

    *** tetikçi katil sedat peker de boş durmamış kişisel sitesine "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız!" diye yazmış. şimdi katil deyince ben suçlu olurum, insanları öldürmekle tehdit edenler ve hatta öldürenler hakkında bir soruşturma bile açılmaz.
  2. terörle mücadeleye bakış açısından bana 1984 aydınlar dilekçesi vakasını anımsatmıştır. içinde aziz nesin'in de bulunduğu bir grup aydın tarafından kenan evren'e sunulan ve sonrasında soruşturma açılması ve dilekçeye imza atanların tutuklanmasıyla son bulan aydınlar dilekçesi;

    "her örgütlü toplumun şiddet eylemleriyle mücadele etmesi kaçınılmaz görevidir. ancak, devlet olmanın temel niteliği, terörle mücadelede hukuk ilkelerine bağlı kalmaktır. terörün varlığı hiçbir zaman, devletin de aynı yöntemlere başvurmasının gerekçesi olamaz."
  3. 02.09.2016 tarihli çıkan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesiyle yapılan büyük çaplı kamu personeli ihracında içinde barış için akademisyenlerin de bulunduğu 2346 akademisyen ihraç edildi. bu geniş çaplı ihraç dalgasında hiç soruşturma yapılmadan işsiz kalan, yaftalanan binlerce insanın ve ailelerinin zor durumda kaldığına tanıklık ediyoruz. ne yazık ki bu insanların gidebilecekleri herhangi bir hukuk kapısı da kalmamış bulunmakta.

    ne diyeceğimi bilememekle birlikte, tek istekleri barış olan bu insanların bu kadar faşist bir uygulamayla görevlerinden ihraç edilmesine inanamıyorum. sırf iktidar kavgası yüzünden, dersini aldığım çok değerli akademisyenlerin bu şekilde bütün itibarlarının yerle bir edilmesine, bu kadar çok canın yanmasına çok kızgınım.
  4. "devletin başta kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi" diyen akademisyenler.

    pkk ne zaman kürt halkı oldu. pkkyı savunan akademisyenlerin kendisini barış güvercini göstermesi.
  5. korkmadıkları için bedel ödetilen kişilerdir, muktedir sanar ki kendisi gibi herkes ilk sillede yerle bir olacak, bedel ödedikleri için daha cesur olacaklardır, her ne kadar sizin o ortacağ kafasindaki universitelerinize yakismasalar da bu abluka dağılacak, işlerine geri dönecekler