1. amerikan müziğinde çok önem verilen ancak avrupa ekolünde "dursun bir köşede" mantığıyla yaklaşılan enstrüman.

    dinlediğiniz bir kayıttaki bas gitarın sesine göre albümün hangi kıtaya ait olduğunu keşfedebilirsiniz bu şekilde. lakin ingiltere bu iki kıtadan çok daha farklı bir mentaliteye sahip olduğu için sürpriz yaratabilir onu da söyleyeyim.

    türk popüler müziği de genelde avrupayı taklit ettiği için bas gitara yaklaşımı "ne duyulmasın ne de duyulsun" şeklindedir.
  2. gitardan daha pes ses çıkartması ve -maalesef- mix yapılırken sesinin kısılması sebebiyle pek fazla kişinin duymadığı/dikkat etmediği enstrüman. müzik türüne göre epey bir değişikiliğe uğrayabilmektedir (gerek kasası, gerek manyetikleri... gitar sonuçta neleri var). ama maalesef direkt enstrümanın kendisini bile duyanların/dinleyenlerin sayısı pek az olduğundan gitarın değiştiğini fark edenlerin bile sayısının ne denli düşük olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. oysa arada alt yapıya kulak kabartıp bas gitarı da dinlemek gerekir. emin olun o zaman yıllardır dinleye dinleye ezberlediğiniz şarkılara bambaşka bir açıdan bakarsınız.

    efendim gelelim hafiften daha derin şeylere. ne derinlikleri var da oralara girmeyeceğim (kendi enstrümanım olmadığı için bir yerden sonra da yanlış şeyler söyleme ihtimalim var). müzik türüne göre değişiyor demiştik. ne tarz değişikliklere uğrar peki?

    en basitinden herkesin rahatlıkla fark edeceği büyük bir fark var mesela: penayla ya da elle çalmak. çıkan tonu ciddi anlamda etkiler. elle çalındığında (parmak penaya göre daha yumuşak bir yüzeye sahip olduğundan ve telle etkileşim süresi daha fazla olduğundan) daha yumuşak ve sıcak tonlar elde edilir. jazz/blues bas gitaristlerinin sürekli parmak tercihinin temel sebeplerinden biri budur. metal/rock gitaristleri ise genellikle pena kullanır. penayla telleri vurulduğunda daha keskin ve sert ton elde edilir. ama elbette şöyle de bir durum var. parmaklar ne kadar güçlü olursa tellere o kadar sert vurulur, etkileşim süresi düşer ve penayı aratmayacak sertlikte tonlar elde edilir. bu elbette zamanla oluşacak bir şeydir. dünyaca ünlü metal gruplarının bazılarının bas gitaristlerinin elle çalmasına rağmen öylesine sert ton elde edebilmeleri de bu sayede olmaktadır (örneğin steve harris). ayrıca el/pena tercihini tek etkileyen konu tonlar değildir. kullanılan teknikler de işin içine girer. örneğin slap tekniğini uygulamak, elde pena varken çok zordur. bu sebeple o penayı en başta kenara koyar gitarist. hiç yüz göz olmaz onunla. ama sert şarkılarda slap tekniği pek kullanılmadığından o ele pena alınsa da çok da dert etmez adam.

    bundan sonraki sebepler genel gitar farklılıklarıdır aslında. kasa şekli, kasanın ağacı, sapın ağacı, manyetikler... yapılan müzik tarzına göre istenilen ton elbette farklı olur. tonu ise en çok etkileyen faktörlerden biri kasadır. kasanın şeklinin tonda etkisi olduğu gibi kasanın hacmi (dolayısıyla kütlesi) de etkilidir. kasanın ağacı hem kasanın yumuşaklığını hem de ağırlığını etkiler. tellerin bir ucu köprüye takılı, köprü de kasaya takılı olduğu için titreşimin absorbe edilme süresi, titreşimin geri iletilmesi gibi konular tonu etkilemektedir. bu yüzden bir gitar alınırken bakılan ilk maddelerden biri kasanın yapısıdır.

    manyetiklere gelecek olursak. direkt işin elektrik kısmına dahil olması zaten tüm olayı özetliyor. bir kasa yapısı birkaç tarz müzikte kullanılabilirken aynısını manyetikler için söylemek pek doğru olmuyor.

    günün yorgunluğu ve saatin de geç olması sebebiyle bu yazıma burada nokta koyuyorum. başka bir gün başka bir başlıkta daha detaylı incelemelerde bulunmak üzere. dad is back.
    jimi