1. edip cansever'in ırmak şiir türünde yazdığı (benim için) başyapıtıdır. telefonda notlarımda barındırıp açıp açıp okuduğum: ruhi beyi alıp uzun yürüyüşlere çıktığımdır. bir şiirden çok daha fazlasıdır, okuyup da büyülenmeyen var mıdır acaba? şiir aynı zamanda başrolünde uğur polat ile tiyatroya da uyarlanmıştır. çok uzun olduğu için şöylece en sevdiğim kısımlardan birini yazayım, hoş, her dizesi harikadır ya;

    "...
    bir kişi bile yoktu
    hayrünnisa ile ben vardım
    seylan taşları ile işlenmiş bir iğne vardı
    yansıyan kırmızılık taranıyordu güneşte
    kan gibi parlıyordu
    şöyle böyle hatırlıyorum
    beni ölüme uğurlayan bir düğün günü
    babamı hatırlıyorum
    babamın ölümünü
    kırbacıyla birlikte bir çam ağacına gömülü
    annemse odasında babamın
    hasta yatağında
    kımıldamadan yatıyor
    pencerede sapsarı bir limon görüntüsü
    duvarda rengarenk bir kırbaç koleksiyonu
    hatırlıyorum
    dişleri vardı hayrünnisa'nın
    hatırlıyorum
    bir şeyler vardı, ortasından kesilir gibiydi
    dişleri bembeyazdı
    kesilen her şey bembeyazdı
    o dişleriyle vardı, ben yoktum
    seylan taşlı iğnenin altındaydım, ben yoktum
    hayrünnisa vardı, ben yoktum
    üç gün üç gece geçti, ben yoktum
    on gün daha geçti,sonra ben günleri unuttum
    bir kuşluk vaktini iyi hatırlıyorum
    içerenköy'deki tozlu bir yolu
    postacıyı
    terziyi
    oyanmış limonluğu
    çiçek satan adamı
    bir otobüs durağını iyice hatırlıyorum
    o yoktu.
    ..."