• youreads puanı (8.08)


  1. sigara yakmalık ahmet kaya şarkılarından herhangi biridir.

    sözleri şöyledir:

    bir ince pusudayım
    yolumun üstü engerek
    bir garip akşamdayım
    sırtımı gözler tüfek.

    ben senin sokağına
    ulaşamam, dardayım
    o mazlum gözlerine
    bakamam, firardayım.

    oysa ben bu gece, yüreğim elimde
    sana bir sırrımı söyleyecektim
    şu mermi içimi delmeseydi eğer
    seni alıp götürecektim.

    beni vur... beni onlara verme
    külümü al, uzak yollara savur
    dağılsın dağlara, dağılsın bu sevdamız / öykümüz
    ama sen ağlama dur.

    bir ince pusudayım
    bu gece zehir zemberek
    bir yolun sonundayım
    sessizce tükenerek.

    ah, senin ellerine
    uzanamam, yerdeğim
    o masum hayallere
    varamam ölmekteğim.

    yusuf hayaloğlu
  2. "ben senin sokağına ulaşamam, dardayım" diyerek içimi acıtandır.
    soylu
  3. ahmet kaya'yı hayatım boyunca neredeyse hiç dinlemedim. dinlemedim dediğim de danimarka'da büyümediğim için hiç bilmiyorum değil, arşivimin içinde yer almdı, bir yerde birinden ahmet kaya şarkısı çalmasını istemedim veya sevdiğim bir şarkısı olmadı. buna mukabil çok seyrek olmakla birlikte yolculuklar sırasında arkadaşın arabası, otobüsün radyosu veya dinlediğim radyoda bir ahmet kaya şarkısı çaldığında kendimi o şarkıyı sevmekten o anda alıkoyamadım. bu durumun aksine de daha sonra dinlediğim hiçbir seferde aynı hazzı alamadım.

    ahmet kaya'yı sevmememin ilk sebebi şarkılarının "siyaset" kokmasıdır. belki "çoğu şarkısında aşikar hiçbir beyanat yoktur" diyenler çıkabilir ve ben kesinlikle karşı çıkamam bunu kabul veya reddemeyeceğim için fakat hisettirdiği şey budur bende. ikinci sebebim ise müzikal açından fakir (altyapı, aranjmanlar -nerden öğrendiysem bu kelimeyi) şarkılar yapmasıdır. ben sanmıyorum ki biri çıksın ve güçlü kanıtlarla bu iddiamı çürütsün ama öyle değilse bile müzikal başarısını söyleyecek birilerinin çıkacağını sanmıyorum. bir diğer sebebim ise kendisiyle aynı duyguları paylaşmamam, aynı dertlerimin olmaması. sevmekten farklı, ayrılıktan farklı acı ve hazlar yaşamamdır.

    fakat geçen birkaç haftada rastgeldiğim bir şarkısı bende çok farklı bir yer edindi. bu, evet başlığının altına yazdığım "beni vur" şarkısı. ahmet kaya'ya uzaklığımın sebepleri aynı yerinde duruyor ve bu şarkıyla mesafemi aynı istidatla koruyorum. bu şarkının bende yarattığı his ise sadece empati. yusuf hayaloğlunu pek tanımadığım için güftekar hakkında bir yorum yapamayacağım ama bu şarkı tam bir -tanıdığım- ahmet kaya şarkısı.

    ahmet kaya kafamdaki eşkiya tanımına en çok uyan insan. eşkiyayı ise severim. günümüzde isimleri ne kadar terörist olsa da artık bu insanların (evet eskisi gibi değiller, farkındayım) ben eşkiyayı sevmeye devam edeceğim. karanlık geçmişi olan bir ülkeyiz. eşkiyalar bir zamanlar bu karanlıkta kaybolmak istemeyen ve yitip giden insanlardı. eşkiyanın tartışması başlı başına bir konu ama şimdilik bunu iyi darbe ve kötü darbe ayrımı yapar gibi iyi eşkiya ve kötü eşkiya diye ayıralım ve ben konuşurken iyi eşkiyalardan bahsetmiş olayım.

    eşkiyalar da sıradan insanlar gibi sıradan kaygıları da bünyelerine barındırırlar; sevmek gibi, hasret çekmek gibi, korkmak gibi, üzülmek gibi... ben bu şarkıda eşkiya ahmet kaya'yı apaçık görüyorum ve onun tüm sırlarına erişmiş gibi hissediyorum. sanki şarkıda bahsettiği sırrını her seferinde bana söylüyormuş ahmet kaya'ya yakın hissediyorum kendimi.

    bir ince pusudayım
    yolumun üstü engerek
    bir garip akşamdayım
    sırtımı gözler tüfek

    eşkiyanın yaşadığı korkuyu hissediyorum başlarken. her daim bir tehdit içerisinde, attığı her adımda (gelecekte) bir tehlikeye yaklaşırken gene attığı her adımda onu izleyen, arkadasından takip eden bir tehditle yaşıyor eşkiya. ya bir pusuya yakalanacak, ya bir mayına basacak, ya da onu takip eden belki bir keskin gözcü tek mermide işini bitirecek ve ne olduğunu anlayamadan yitip gidecek.

    ben senin sokağına
    ulaşamam, dardayım
    o mazlum gözlerine
    bakamam, firardayım

    eşkiya 7/24 ensesinde yaşadığı tehditle elbette istediği sokaklara, onun sokağına ulaşamaz, elbette onun gözlerine bakamaz. o zulme uğramış, o haksızlığa uğramış gözlere hem istese de bakamaz, buna imkanı yoktur hem de imkanı olsa da belki utancından bakamaz çünkü ona zulm eden ya kendisidir ya da eşkiya sebep olmuştur bu zulme. eşkiya hep sıkıntıda, hep kaçak/firardadır.

    oysa ben bu gece,yüreğim elimde
    sana bir sırrımı söyleyecektim
    şu mermi içimi delmeseydi eğer
    seni alıp götürecektim

    bu şarkıyı sevenlerin en çok sevdiği kısım bu herhalde. önceleri dutluk olan bu başlığın okuyanlarını da belki de bu kıta getirmiş buralara. o yüzden bu kısım hakkında yorum yapma cüretini gösteremiyorum fakat "götürecektim" derken ki ağlamaklı/titreyen sesin beni de bazen neredeyse hıçkırıklara boğacağından korktuğumu söylemek istiyorum.

    beni vur.... beni onlara verme
    külümü al uzak yollara savur
    dağılsın dağlara dağılsın, bu sevdamız
    ama sen ağlama dur

    "ölümde şeref aramayın" bu sözleri yanlış hatırlamıyorsam bleach'teki 1'inci takımın mottosunun bir kısmından hatırlıyorum. evvelinden de böyle düşünen biri olarak sevdiğinden kendisini vurmak isteyen eşkiyanın lüzumsuz bir hamaset peşinden koştuğunu düşünsem de ilk dinlediğimde "beni onlara verme" deyişi beni gene o eşkiyanın tanıdık korkusuna götürdü. beni onlara verme

    jitem geyiklerini herkes az çok bilir. darbe günlükleri ve süren davalarla tekrar gün yüzüne çıkan bu efsane grup hakkında rivayet edilen şey onlarla tanışan birisinin hayatta kalma ihtimali olmadığıdır. tabii sanıyorum adam toplayıp sadece öldürmeyen bu grup muhtemelen bazı "kötü" şeyler de yapıyorlardır.

    eşkiya "beni onlara verme" derken hep bu rivayet geliyor aklıma. kendini öldüremeyen eşkiya o mazlum gözlerin sahibinin kendisinin öldürmesini istiyor. hem "onlardan" kurtulacak, hem kendi canına kastetmemiş olacak hem de belki o mazlum gözlerin sahibinden intikamını kendisini öldürterek almasını istiyor.

    eşkiya dağlarda yaşar. "bize burayı nasıl seviyorsunuz diye soruyorlar. biz burayı sevmek zorundayız da ondan" diyordu vizontele'deki belediye başkanı. dağlarda yaşayan eşkiya elbet dağları sevmek zorunda kalacaktır. başka eşi dostu, güvenebileceği hiç kimsesi yoktur. kendini sevdiğine vurdurtan eşkiya elbette dağlarda kalmak/dönmek ve dağların bir parçası olmak isteyecektir.

    tabii türkeye'de krematoryum olmadığı için eşkiyanın külleri olamayacaktır kuşkusuz. bu romantik tanımı ise eşkiyanın dağlarda bir başınayken kurduğu hayallere verelim ve ona halel sürmeyelim.

    türkiye'de hala eşkiyalar var mıdır bilemem fakat varsa o eşkiyaları en iyi bu şarkı tanımlıyordur. ben eşkiya değilim, olamam ve başta da dediğim gibi bu şarkıda ben yokum. bu şarkıyı bana eşkiyaları daha da iyi tanıttığı için seviyorum.

    feridun düzağaç ve harun tekin'in övülen coverlarını dinledim. ikisine sonuna kadar zor dinledim. cover yapmak zor iştir. ikisi de başlarına aldıklar işin altında ezilmişler. kimisi şarkıya müzikal bir kalite katılmış denmiş o lüzumsuz sert rock havası ve (gitarist amatör olmamsına rağmen) amatörce yapılmış gitar şovlarıyla eşkiyaya zarar vermekten başkasını yapmamışlar (fd yorumu). harun tekin'in bu şarkıyı cobain-vari söylemesini ise komik buldum. konserlerde söylüyor sanırım, youtoube arama sonuçları hep canlı kayıtlardı. konserde ne söyleyesen güzeldir eğer ses sistemi kaliteliyse. bunu sevenleri bahsettiğim husustan dolayı aldandıklarını sanıyorum. bu şarkı ne de fd nin ne de harun'un harcı değil. açıkçası nasıl cüret ettiklerine şaşıyorum. sevenlerine ise bir şey demiyorum.
  4. klibinin yönetmenliğini 1995 yılında sinan çetinin yaptığı şarkı.

    ahmet kaya klip için şarkıyı yeniden seslenlendirmiştir.
  5. bu şarkıyı dinlerken adeta bir yılmaz güney filmiinde başrol kadın oyuncu oluyorum, sevdiğim adamı götürüyorlar ve ben çaresiz izliyorum.
  6. türk dizi tarihine damga vurmuş suskunlar dizisinin en vurucu sahnelerinde dertlerimize eşlik eden mükemmel bir şarkı.
  7. bu şarkı kaç sigara yaktırır bilir misiniz siz? ben bilmem, çünkü içmiyorum. ama bana bile ciğerlerime birşeylerin dolması ve onlarda boğulma hissi veriyorsa içenlere de bir tane daha yakma isteği veriyordur herhalde.

    "acı çeken de çektiren de aynıdır" der schopenhauer. galiba öyledir. onur ünlü'nün beş şehir'inin son sahnesini bu şarkı eşliğinde bir kez daha izlerseniz galiba siz de benim gibi düşüneceksinizdir.
  8. kurgusal olarak, pusuda avlanmis bir gerillanin son nefesini vermekteyken, zihininden film seridi gibi gecen yasamina dair anilarinin bestelenmis halidir.

    icinde tufek gecen ask sarkisi olamaz. o tufek baska bir canliya ates etmek icin yaratilmistir.

    onumuzdeki 5-10 yil icinde "oz savunma" ifadesini barindiran versiyonlari yazilip ustune ustluk buna "cover" bile yapacak aymazlarin umarsizca sevdigi bir eserdir.