• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.35)
beyaz geceler - fyodor mihailoviç dostoyevski
öykünün başkahramanı olan yazar sekiz senedir petersburg'da yaşayan yalnız bir adamdır. hiç arkadaşı yoktur belki ama ne gam, bütün petersburg onundur nasılsa. petersburg'daki insanlar her şeyidir onun. onlar mutluysa o da mutludur, onlar hüzünlüyse o da hüzünlüdür. herkesin yazlıklara gidip de sokakların bomboş kaldığı bir yaz gecesi nastenka girer hayatına. onun gibi yalnız, hüzünlü nastenka… ilk kez bir kadına açılır; yalnızlığını, nasıl iflah olmaz bir hayalperest olduğunu anlatır. nastenka'nın da ondan pek bir farkı yoktur aslında. anlattıklarını dinledikten sonra yazara söz verir: onu asla bırakmayacaktır. sonra başlar kendi hikâyesini anlatmaya… (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. 'gece son derece güzeldi. yalnız gençliğimizin bildiği gecelerden biriydi. bulutsuz ve son derece çok yıldızlı bir gecede insanlar ona baktıkça, kendi kendilerine; 'böylesine güzel bir gökyüzünün altında kötü niyetli kişiler olabilir mi?' diye soruyorlardı. bu düşünce bir gençlik düşüncesidir ve sevgili okuyucum dilerim sizin yüreğiniz de olabildiğince uzun genç kalsın.'

    bu okuduğunuz, siyasi görüşü nedeniyle idama mahkum edilen ve idam sehpasında cezasının sürgüne çevrildiğini öğrenen bir yazarın dileği.
    one
  2. ahhhh nastenka!!!!
  3. kitabı okuduktan yıllar sonra farkettim. ana karakter benmişim :) var mıdır hayallerinin yıl dönümünü kutlayan biri daha acaba.
  4. "yoksa o, bir anlık olsa dahi gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı?"
  5. sesli tiyatrosuda bir başka güzel olan en güzel dostoyevski eserlerinden birisi.
  6. dostoyevski'nin diğer kitaplarına nazaran arka plana itilmiş kitaplarından biri. ben bunu 8. sınıfta okumuştum ve inanılmaz bir şekilde etkilenmiştim. okuduğum az ama öz kitaplardan biri. sanırım ilk defa o zamanlar, bir kitap bitmesin diye okumamaya çalışmayı denemiştim.
  7. dostoyevski'nin ilk dönem eserlerindendir, dolayısıyla geri planda kalmıştır. birçok dostoyevski romanı bu kaderi paylaşmıştır. ama bana kalırsa dostoyevski'nin ilk dönem romanlarında bir saflık vardır, insanın içini kımıl kımıl ettiren bir boyut vardır. insanı sarsmaz, tatlı bir duygu bırakır geride. beyaz geceler'de bunu görüyoruz. mesela, karamazov kardeşler insanı derinden sarsar, ruhu allak bullak eder, ömür boyu iz bırakır. ama beyaz geceler'den geriye tatlı bir hüzün kalır.

    bunun sebebi, sanıyorum ki dostoyevski'nin düşünsel derinliklerini oluşturan şartların henüz gerçekleşmemiş olmasıdır. örneğin dostoyevski idamdan dönmemiştir, nihilizmle mücadeleye girişmemiştir. böylesi bir düşünsel yapıda bir cinler'in, bir suç ve ceza'nın çıkması zaten beklenemez.

    döneminin edebiyat eleştirmenleri tarafından yerden yere vurulsa da okunması gereken, şirin bir kitaptır beyaz geceler. hiç değilse, "baba ve piç"ten, "eroinle dans"tan, "olasılıksız"dan, "alacakaranlık"tan daha fazla edebî değer taşımaktadır.
  8. öyküye laf edecek haddim yok. şahane bir öykü. ancak yıllarımı filmi çekilen kitapları övüp filmlerini yermekle geçirmiş, insanların kafasını "onun kitabını okumak lazım tabii filmi rezil" gibi ifadelerle ütülemiş biri olarak, beyaz geceler diyince bir dururum. filmi değil, bunun da hakikaten filmi kötü de, türk işi bir radyo tiyatrosu vardır ki bunun tadından yenmez. öyküdeki son kısım atılarak finalin vuruculuğu katlanmıştır. o oyuna laf ettirmem işte muhakkak kulak vermeli.
  9. şuana kadar okuduklarım arasında beni en fazla etkileyen kitaptır. çünkü, yıllar önce okuduğum bu kitaptaki yaşanılan olayları, yıllar sonra farklı bir şehirde, kitaptaki kahramanın yaşadıkları gibi, acı hatıralar bırakacak şekilde yaşamıştım. anlamamıştım ilk önce. hislerim beni bu kitabı okumaya itti. aldım elime ve okumaya başladım. yaşadıklarım gözümde canlanıyordu. bir kitapta satır satır dokunuyordu anılarım. dostoyevski'ye hayranlığım daha da artmıştı o gün...

    "ama sana kin bağlamak mı, nastenka? tertemiz, pırıl pırıl mutluluğuna gölge düşürmek mi? acı sitemlerimle seni kederlendirip gizli azaplar vererek, en mutlu anlarında yüreğinin acıyla çarpmasını ister miyim? gelin olduğun gün, onunla birlikte yürürken siyah saçlarını süslediğin narin çiçeklerden tekini bile soldurabilir miyim? bunları ben mi yapacağım, nastenka? asla, asla! göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülümseyişin parlaklığını, mutluluğunu yitirmesin. yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anından dolayı seni hep hayırla anacağım.
    ulu tanrım! o ne uzun, mutlu bir andı! bir insana böyle bir an yaşam boyu yetmez mi?"
  10. galiba dostoyevskiyi de dostoyevskiden de anlamıyorum.

    benim için hiçbir anlam ifade etmedi kitap. çapraşık ve hiç mantık bulamadığım, nasıl başladığı hiç belli olmayan, kaba tabirle "aman saf bu kız yaa " diye diye okuduğum, son derece soğuk ve yapay bulduğum kitap.

    tamam hemen lince girişmeyelim. dostoyevski diye hemen göklere çıkarmak zorunda değildiz. di mi?
    benim için geçerli olan görüş. ne de olsa "dostoyevskiden anlayan bir edebiyatsever" olduğumu iddia etmedim.