1. dini bilgi dediğin şey sosyal bilimlerin bir efsane aracılığıyla meşruiyet kazanması durumunda çıkan normlardır aslında. yani dini bilgi dediğin şey şu:
    hukuk + sosyoloji + psikoloji + politika + iktisat + felsefe konusu insani değerler (ahlak, onur, erdem, ödev bilinci) + efsane
    din bu yüzden size işe yarar gözükebilir. işe yarayan sosyal bilimlerdir. bu da gerçekte insan kaynaklıdır. din ezop masalları gibi çocuklara bu değerleri benimsetme aracından başka bir halt değildir.
  2. dini mitler, efsaneler o toplumun özünü tanımak için gereklidir. yani bir toplumu tanımak istiyorsanız önce o toplumun mitlerini okursunuz. bu mitler ise dini bilgiler doğrultusunda oluşturulur. yani bugün sosyal bilimleri uygulayabilmek için önce dini bilgiye, yani efsanelere başvurulur. bu o toplumun özünün temelidir. öz olmadan ne özgürlük, ne özgünlük, ne özerklik olur.

    bilim felsefesi gibi, sanat felsefesi gibi, ahlak felsefesi gibi, bilgi felsefesi gibi, varlık felsefesi gibi din de bir felsefedir. bunu unutmayınız ve felsefesi olmayan toplum çok yanlış gelmiştir, yanlışlardadır, sağlıksızdır.

    dinin tarihselliği vardır. din tarihsel bilgidir.

    din deyince gazetelerden, televizyonlardan yalan yanlış öğrendiğimiz gündelik bilgiler: allah, ateizm, deizm, namaz kılmak, oruç tutmak, ışid, hasan mezarcı gelmesin. dinin felsefesi gelsin aklınıza.
  3. din allah der varolusu aciklar. ibadet der hayatin amacini aciklar, ahiret der vefati aciklar. bilim bunlari aciklayabilmek icin once bi hazir aciklanmisina bakmali ve curutmek icin akil yurutmeli.

    bugun hadi her seyin basini aciklamasinlar muallak olsun. ibadeti mutlu yasamak ile degiselim, ahireti de yok sayip yok olacagiz diyelim. o zaman toplum duzenini saglayabilmek icin luks yasami halka dagitmamiz gerekir. yani insanlar mutlu ve huzurlu bi hayat icin calisir. kimse yok olup gidecegi yerde tekstil atolyesinde 12 saat calisarak omur tuketmez.

    ilginc olan su ki kimse de ya biz bu toplum duzeninin paylasim yontemini degistirelim demiyor. calismanin karsiligi huzurlu ve luks bir yasam olsaydi kimsenin din felsefesine ihtiyaci kalmazdi.

    demek ki neymis, din felsefesi dedigimiz sey asil sorgulanamaz, degismez olan sinif farkliliklarini surdurmeye yardimci olan, hukuk ve ahlak kurallariyla birlikte zenginin malini koruyan bir doktrinmis.

    zaten fakirsin sana para yok, luks yok, sosyal hak yok, al bu din paketini mutlu bir kole ol demektir. degismemesinin sebebi de budur. yoksa kayda deger bi bilgi falan degil, insanlarin zayif yonlerini tamamlayarak kolelestirmenin onunu acan varsayimlar yigini.

    islam felsefesi de aristodan zerdustten platondan sokrattan yani var olan felsefi birikimden etkilenerek kendine tutarli bi zemin olusturmustur. yoksa kitap geldi her sey aciklandi gibi bir olay yok.

    zaten oturup felsefe tarihi okuyunca vay be bunlar dinde de var demek yerine felsefede zaten bunlar insanlar tarafindan aciklanmis gerek de yokmus neden acaba diye sormak lazim. bunu sorunca da cevabi bogazdaki 20 sabanci yalisinda bulabilirsiniz.
    abi
  4. konuyla alakalı olarak:

    (bkz: #24059)
  5. eğer dini bilginin açıklayıp da felsefe yahut bilimin açıklayamadığı bir mevzu varsa dini bilgi kayda değer denilebilir. fakat gel gör ki böyle bir şey yok. bunu açıklayacak bir yiğit çıkarsa kabul ederim. dini bilginin spesifik alanı nedir? neyi açıklar diğer tüm bilgi türlerinden farklı olarak ortaya koyduğu şey nedir? kutsallıktan başka bir numarası var mıdır?

    felsefi bilginin dini bilgiden tek eksik yanı kutsallaştırılmamasıdır. kuran kursu gibi felsefe kursları açılmaması camilerde hutbe yerine felsefi akımların anlatılmamasının bir nedeni var. bu neden de birilerinin varlık içinde yaşarken diğerlerinin fakirlik ve zor koşullarda yaşamasının kabul edilebilir hale getirilmesidir.

    ne demiştik toplum ancak herkesin bir şeylere sahip olduğu, hiç kimsenin gereğinden fazla şeye sahip olmadığı zamanlarda mantıklıdır.

    yani birilerinin paranın da ne önemi var yahu mutluluk parada mı, dağdaki çoban senden benden daha mutlu sözleri safsatadır.

    proleter'in emekçi tanımının dışında bir tanımı da şöyledir; zenginin malında mülkünde gözü olan, onu çalmak isteyen kimse. bak bu tanım çok doğru ve gerçekçi işte.

    zengin azınlık teknesiyle dünya turu yaparken fakir kalabalık fabrikada ter döküp üç beş uhrevi şeyle mutlu olma çabası içindedir. hiçbirinin de mutlu olduğunu iddia edemezsin. kaç bin tane üniversite öğrencisinin hem okuyup hem çalışarak derslerine minimum zaman ayırıp idare edecek şekilde sınıf geçip az bilgi ile mezun olduğunu hesabını da tutmak lazım. hatta okulu bitirdiğinde hiçbir şey bilmeyen bir kitle var. çünkü önemsiz bulunan para eşit dağıtılmadığı için adam ders çalışmaya, kültür birikimi sağlamaya ayıracağı vakti garsonluğa ayırmıştır. öğrendiği şey de üç beş hayat dersi olmuştur.

    hayat kavgası veren bu kalabalık birilerinin yalısını ateşe vermesin diye atılmadık takla kalmıyor. bunlardan biri de dindir. din felsefesi de ayrı bi zırva aslında sadece dini felsefi zemine oturtma çabasından ibaret. zaten var o bilgiler oturup da din öğrenmeyen insanlara bir şeyler kaçırıyorsunuz demek saçma. oturup felsefe okusunlar en müslümandan daha çok bilgiye sahip olurlar.

    yani aslında dini bilgi dediğin şey namaz nasıl kılınır, hangi sureler okunur, 32 farz nedir, islamın şartları nedir, teyemmüm hangi durumlarda gereklidir gibi daha spesifik bilgilerdir. bunları öğrenmenin de voleybol kaç kişiyle oynanır, sahası kaç metredir gibi bilgilerden bi farkı yoktur.

    ekleme: paranın önemiyle ilgili bir benzetmemi de yeri gelmişken vereyim. dünyayı bir işyeri gibi düşünelim, bu işyerinde aynı işi yapan insanlardan birisi sabancının oğlu olduğu için aylık 2 milyon tl maaş alırken diğer işçi çocuğu olduğu için 1500 tl maaş alıyor. sonra da 1500 maaş alana diyoruz ki paranın ne önemi var yahu, yaşa git işte. bu işyerinde adalet yoktur, ahlak yoktur, zorbalık ve bastırma vardır, mecbur bırakma vardır, köreltme, köleleştirme vardır, önünü tıkama vardır. geriye gitme vardır, cehalet vardır.
    abi