• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
Yazar yekta kopan
bir de baktım yoksun - yekta kopan
"buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni."çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... portobello'da, george orwell'ın evinin önündeki kaldırımda oturup tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... kuledibi'nde, her şeyini bir hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla yekta kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. bir de baktım yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. 4-5 hikayeden oluşan bir kitaptı diye anımsıyorum.

    son hikaye baya baya ağlattı beni. bir adamın, ölen babasının ardından hissetiklerini -hatırladığım kadarıyla- bilinç akışı tekniğiyle aktarılmasından oluşan bir bölümdü son bölüm. dağıtmıştı beni fazlasıyla.

    bir de ismi kendisininkiyle aynı olan bir kızla tanışan erkeğin, o kızla yaşadığı kısa süreli ilişkiyi anlattığı hikayeyi çok sevmiştim. hem aralarında geçenler, hem mekanlar, hem de birlikte yaptıkları çok öykünülecek şeylerdi bana göre.

    yine hayatım boyunca gördüğüm en güzel 2 tablodan biriyle de bu kitaptaki bir hikaye sayesinde tanıştım. nighthawks! edward hopper tarafından çizilmiş, gelecekte gerçek boyutuyla evimin duvarını süsleyeceğini umduğum bir tablo. söz konusu tablodan öykülenerek yapılmış bir albüm bile vardır ki albümü yapan da tom waits' dir. daha başka bir şey demeye gerek var mı?
  2. bir de baktım yoksun adının da söylediği gibi bir eksiklik, daha doğrusu kayıp duygusu üzerinden hareket eden öykülerden oluşuyor. babanın kaybıyla yüzleşen, yüzleşmeye çalışan oğulların buruk hikayeleri. insanın en temel varoluş sorunlarındandır belki de bu, telafisi olanaklı olmayan kaybın sonrasında devam edebilmek. nefes almak ve öğretilemez bilgisiyle geride kalmayı yeniden deneyimlemek. o kayba gözlerimizi kapamak isteriz ya da saplanıp kalırız bir şekilde, o kayıptan bir gerekçe üretiriz. aslında kaybın kendisi üretir gerekçeyi. artık söylenecek her söz boşluğadır; duyulmak istenen her söz boşluğun uğultusundandır. ama hiçbir işe yaramaz bu bilgi. kitabı oluşturan öyküler, bu kayıp duygusunun hüzünlü ve can yakan ama daha yumuşak, yüzleşmeye dayalı ama daha geniş yüreklilikle yaşanma deneyimini göstermeye çalışıyor sanki. babasını kaybeden oğulların hikayeleri, hep aynı oğulun babasını kaybetme duygusuyla yüzleşme çabasını, özleyişini, anımsayışların kederli ve neşeli hallerini, yalnızlıkla başetme uğraşını, içindeki boşluğu doldurma arzusunu, tamamlanmamış hesaplaşmalara yeniden ve yeniden dönme halini anlatıyor. duyulmayı bekleyen bir yankı gibi kendi uçurumunda asılı kalıyor ses, sonunda kabullenmek, kabullenemeyişini kabullenmek, korkularını ve yalnızlığını kabullenmek gerekiyor; büyümek de deniliyor ki buna, her oğulun kendi gerçeklik buhranlarını farketmesidir önemli olan belkide. ya da yapıp yapabileceğimiz budur sonuçta. kitaptaki ilk öykünün uzunluğu dışında pek bir itirazım olmayacak türde bir öykü kitabı. öyküler, başka kitaplarla ve yazarlarla diyalog halinde. bu diyaloglar açık, dolaysız, sade; hoper resimlerine ilgisi de abartılmamış, tablolar bir doğallık halinde yerleşmiş öykülere. hep öyledir, diye düşündüm bir kaç kez, her öykünün belli belirsiz bir yerinde, hep öyle sanırız, hazırlanmak, hazırlıklı olmak olanaklı değildir oysa, hep orada olacakmış gibi gelir. sonra, bir de baktım yoksun, sızlayarak yankılanır içimizde.

    kaynak: https://mutlaktoz.wordpress.com
  3. öykü okumayı sevmediğim halde sevdim kitap. bazı hikayelerde aynı insanın başına gelmiş gibi bir hava var ama bana öyle gelmiş de olabilir.