1. yorgunluktan başım düşüyor
    gökte kanadı ayrıç ayrıç bir kırlangıç
    dere gibi geçiyor içerimden
    ekmek kurumuş
    zeytin çekmiş yağını
    yürüdüm yutkuna yutkuna
    toza belendi miğdem
    gözlerim soldu
    armuda vardım yüksek
    bostana vardım ellerin
    köy hayat gibi ırak
    dönendim durdum
    bir dost bulamadım
    gün akşam oldu

    taze yavrum kan kusuyor
    dışarda eli kırbaçlı bir rüzgar
    hançer gibi geçiyor yüreğimden
    tezek tükenmiş
    oda çekilmiş sıcağını
    düşündüm tütünü sara sara
    ağuyla dağlandı ciğerim
    yüzümün rengi durdu
    avrada baktım ağlıyor
    komşuya vardım susuyor
    kasaba devlet gibi ırak
    yol kapalı
    kalktım oturdum
    bir dost bulamadım
    gün akşam oldu

    amerikan buğdayı bereketli olmuyor
    ötede bizim buğdaydan sapsarı bir ırmak
    güneş gibi geçiyor düşlerimden
    öküzler zayıflamış
    toprak çekmiş elini
    eridim hilal oldum
    sele karşı terim
    gücüm dondu
    tüccara vardım ürkek
    yakın köye vardım bakmıyor
    geçim bir kanlı tuzak
    sordum sordurdum
    bir dost bulamadım
    gün akşam oldu

    şehre inince keyfim kaçıyor
    her yerde yüzüme çarpan bir tokat
    eski bir kin gibi geçiyor gözüm önünden
    kapılar kapanmış
    hükümet çekmiş ayağını
    bekledim köle oldum
    yere yapıştı dizlerim
    umuduma set kondu
    valiye vardım ödlek
    başkana vardım gülüyor
    belki çıkar diye evrak
    sustum oturdum
    bir dost bulamadım
    gün akşam oldu.