1. genelde öyle olmaz mı zaten? ruhunu seversin, kendininkinin yanıbaşına koyar, dünyayı gezdirmek istersin. alır, sahibi olur, hükmedersin. bilmediğin yerler keşfedersin. öğrenirsin. sınırı yoktur öğrenmenin. sonra dalarsın gözlerine, ruhunun aynasına. kirpiklerine dokunmak istersin ki bilesin; neymiş, kimmiş bu ruhun aynasını koruyan şeyler diye. ben bu kirpiklere bile hayran kaldıysam bunun sevmekle bir ilgisi olmalı dersin. sonra o kirpikleri de gittiğin her yere götürmek istersin. ve alır, sahibi olur, hükmedersin.

    ta ki söz konusu iki ruhtan biri kararıncaya kadar. hangisi olduğunun bir önemi kalmaz. uçar gider ikisi de uzaklara ağır ağır. bir süre ortalıkta görünmez. onu aramak da ayrı bir maceradır. ruhun bir yerlerde yapayalnız savrulmaktadır ve artık eve dönme vakti gelmiştir. gelir de zaten. her zaman gelir. artık huzurla uyuyabilirsin demektir bu.

    sonra macera yeniden başlar.
  2. çağımız gereği önce görsellik önemliyken asıl önemli olanın ruh güzelliği olduğunu unuttuk. benim için kültür seviyesi ve zekası tipten daha önde geliyor. şimdiye kadar da bunun bi zararını görmedim. hiç olmazsa herkesin ölüp bittiği tiplerle oturucam diye onların zeka yoksunu sohbetlerine maruz kalmadım.
    birinin ruhunu benimsedin mi devamı gelir. zaten sevdiğin kişi gözüne en güzel/en yakışıklı kişi olarak gelmez mi?
  3. bir insanın maddi varlığını, görünüşünü, prestijini ve bilimum somutluklarını sevmenin yanında fazlasıyla masum olan ve şu kısacık ömürlerimizde bana, sana, ona, bize, hepimize fazla olan, lüks duygu.
  4. aslında sevgide kaçınılmaz olandır. yani siz birine dış görünüşünden dolayı hayran olduğunuzu düşünseniz bile, aslında onun görüntüsünün yansıttığı karaktere hayranlık duyarsınız. zaten güzellik algısı da tam olarak bu iç güdüye dayalıdır.
  5. ruhunu bilemem ama zekasını fiziğinden daha çok sevdiğim gerçektir.
  6. müzik zevki ortak paydasında birliktelik sayılıyorsa başıma gelmiş şey diyebilirim. ruhun gıdası sonuçta müzik. bu da iyi bitmedi ama. nesini seversen sev olmayınca olmuyor.
  7. sonra anlıyorsun. bir şeyi hakikaten sevdiğinde, her şeyi sevmeye başladığını.
  8. ruh dediğimiz şey elle dokunulmaz gözle görülmez bir şey değil mi zaten? bir insanın ruhundan bahsederken, onun duyguları, düşünceleri, karakteri toplamından bahsetmiyor muyuz? normal olan da bu değil mi ki? ben mi çok yanlış geldim yoksa? kalbiniz, tüm benliğinizle severken önceliğiniz o kişinin dış görünüşüne mi odaklanıyor sadece. tamam o çekim önemli belki ama bedenden başlarsak sevmeye nasıl olacak bu işler? aşık olmak, sevmek direkt ruhla bağlantılı değil mi ki?

    bir insanın ruhunu sevmek, onu tümüyle sevebilmek demek. sen onu kusurları, yanlışları, herşeyiyle beraber sevebiliyorsun demek.

    aşk, sevgi dediğimiz şeyler bu kadar zor ve zorlama olmamalı. ya ben yanlış zamanda geldim dünyaya, ya da dünya zannettiğimden çok çok başka...
  9. gerçek aşka giden yoldur.
  10. akıl ve bedensel iştahla değil "tin" ile açıklanabilen durum. demek ki ruh diye bir şey vardır olmasaydı bir insanın ruhunu sevemezdik. ya görünüşe, ya davranışa bakardık.
    abi