1. zor iştir. geçen suriyeden gelen biriyle konuşuyoruz.hani sizin dalga geçtiğiniz ortadoğudaki suriye.hali durumu da yerinde bu kişinin.sordum burası mı daha güzel suriye mi ? açıkçası ben burayı diyeceğini zannediyordum ama hiç tereddütsüz suriye dedi savaş biter bitmez döneceğini söyledi.neden diye sorduğumda burdakilerin işçileri 12 saat belki daha fazla çalıştırdıklarını ,işçilerin ailelerini hiç düşünmediklerini çocuklarınk 1-2 saat falan görebildiklerini söyledi suriyede ise en kötü şartların molalar dahil 10 saat olduğunu da ekledi.yani elin suriyelisi bile böyle düşünüyorsa varın halimizi siz düşünün.
  2. kapitalist düzenin istediği şey. kendinizi doğaya verin desem dalga geçersiniz de yine de yapın. bizim evimiz şehirler, plazalar değil.
  3. hayat amaci olarak köle olmak.
  4. şirketlere para kazandırmayan kamu sektöründe çalışıyor isen daha zor olan bir durumdur. özel sektörde de çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki iş hayatında hangi işi yaptığından daha önemlisi kimler ile çalıştığın ve yöneticilerindir. eğer vizyonu olmayan insanlar ile çalışıyorsan kabul ediyorum yıpranırsın veya vasıfsız torpil ile bir yerlere gelmiş yöneticilerin var ise daha fazla yıpranırsın. ama insanoğlunun şu hayatta fiziksel olarak uyum sağlayamayacağı hiçbir şey yoktur. daha açık bir şekilde anlatacak olursam hayvandan farklı olarak bir insanı dünyanın en soğuk yerine kutuplara koysak oraya uyum sağlayabilir, tam tersi en sıcak yerine ekvator üzerinde bir yere koysak oraya da uyum sağlayabilir. ama zihinsel olarak uyum sağlayabilmenin bu kadar olmadığı kanısındayım. daha öncesinde de açığa istifa etmiş biri olarak söyleyebilirim ki mecbur olduklarımızdan dolayı kafamıza göre çekip gitmek arkanda sağlam bir destek yok ise mümkün olmuyor. dolayısıyla bu duruma uyum sağlamak için kendi adıma konuşacak olursam kendini tanımaya çalışarak nelerden hoşlanabileceğini tespit etmek ve bunlar ile vakit geçirmeye çalışmak bir nebze de olsa zihinsel olarak rahatlık yaratabilir. belki de kendimi kandırıyorum bilmiyorum.
  5. köleliktir. sekiz saat bile olsa ahmaklıktır. hayatını devam ettirmek için çalışmak zorunluluğu dayatmadır. "sahip olduğumuz şeylerin kölesi oluyoruz". üç bin liraya aldığın telefon için hiç yiyip içmesen bile belki iki ay çalışıyorsun. bir araba için senelerce. bunlar olmasa ne olur? hiç kimsede olmasa mesela. yani bin tane manyakla uğraşıp kıçından ter akarak çalışıyorsun akşam eve gelince ne oluyor? menemen makarna yiyor sonra yatıyor uyuyorsun. bu muydu yani. bunu için miydi? domatesi biberi yetiştirsen, hamurdan erişte kesmiş olsan gün boyu çalışman zaten gerekmeyecekti. "tembellik hakkı" diye bir şeyden bahseden bi adam vardı. nietzsche'nin akrabası mıydı neydi. adam haklı. bize ne öğütlediler, çalışkan olmayı. başkaları oturduğu yerden para kazandı. bize ne öğütlediler? dürüst olmayı. başkaları fırıldaklıkta ihtisas yaptı. şimdi biz o çakalların emrinde, önüne bi kap yal konmasını bekleyen zavallılar haline geldik. çok yanlış anladık hayatı. çok yanlış yaşadık. bunu fark ettiğimizde kendimiz için geç kalmıştık ama çocuklarımız için hala erkendi. ama yapamadık. bile isteye bu çarkın dişlileri arasına attık onları da. iyi bir eğitimin para etmediğini deneyimledik ama buna rağmen çocuklarımızı özel okullara gönderebilmek için kendi hayatımızdan eksilttik. bu nasıl bir çaresizlik nasıl bir çılgınlık bilemiyorum. kendimi mazhar osman hastanesinin kronik şizofren bölümüne hapsedilmiş gibi hissediyorum. etrafımdaki herkes deli. fakat bunu onlara anlatmaya çalışmam anlamsız. tek yapabileceğim onlardan biri gibi davranmak. onlar gülünce gülmek. kendini peygamber sanana " o çok süper eyvallah" falan demek.