• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
bir sirk geçiyor - patrick modiano
çevirmen: filiz nayır deniztekin
yayınevi : varlık yayınları
sayfa : 128 sayfa
orijinal adı : un cirque passe
orijinal dili : fransızca

bir delikanlı, bir genç kız ve rastlantı sonucu bir karşılaşma. delikanlı nereden gelmektedir? önemli değil. kız kim, saf birisi mi yoksa karmaşık bir geçmişin ağırlığını mı taşıyor? önemli değil. delikanlıyı paris'te bir entrikanın içine sürükleyip ortadan yok olacak. sirk geçer, belli belirsiz görünen ufuklar kapanır. ama izleri sonsuza dek kalacaktır.garip bir biçimde hem ateşli hem de sakin bir roman; ele alınan konular ve kaygılarla, büyüleyici yalınlık, mırıldanan sıcaklık, heyecanlı ve neredeyse tensel varlık, kısacası şiirsellik romanda birbiriyle çatışıyor.


  1. Modiano beni çok etkileyen bir yazar. Kız arkadaşımın tabiriyle(En Uzağından Unutuşun için demişti bunu) puslu bir kitap bu da diğer kitapları gibi. Türkçeye çevrilen altı kitabı var diye biliyorum, üç tanesini okudum bununla birlikte, biri zaten çocuk kitabı, diğerleri ise yeni baskıları olmayan ama yine de bulabileceğimi düşündüğüm Yıkıntı Çiçekleri ve Kötü Bir İlkbahar.

    Modiano, Engin Ardıç' ın da bir köşe yazısında(gerçi bir yerlerden okuyup sonra yıllardır kendi fikriymiş gibi yazmış sanki ya neyse) değindiği üzere Türk okurunun çok seveceği bir yazar şekil(az sayfalı, kısa ve basit cümleli kitaplar) itibarıyla; ancak iş üsluba ve hikayeye geldiğinde iş değişiyor ve bu noktada uzaklaşıyor Türk okuyucusundan. Melankolik olan ama asla drama yaklaşmayan, basit cümlelerle anlatılan ama asla basitleşmeyen olayları hikayeleştiriyor Modiano. Kitaplarının başında bir olay başlayıp sonunda da o olay bir finale bağlanmıyor bana göre. Bu yönüyle birazcık Sait Faik tadı veriyor okuyucuya. Elinde bir cımbızla hayatın içinden herhangi birini(Modiano hep yalnız gençleri çeker alır o cımbızla) alıp o an onun hayatında olan biteni bize anlatıp sonra onu tekrar hayatın bilinmezliğine usulca bırakıyor. Bunu yaparken karakteri hiç incitmiyor, onu özel bir hikayenin içerisine konu ettiğini ne karaktere ne de okuyucuya hiç hissettirmiyor ve sanırım benim büyülü olarak tanımladığım o hüzünlü üslubunda sırrı burada yatıyor. Modiano kalem yerine kuş tüyü kullanıyor gibi, ama yaralı bir kuş. Cümleleri öylesine hafif, öylesine kırılgan...

    Bu kitapta yine Paris sokaklarını arşınlayan bir gencimiz var. Yine aile tarafından terk edilmiş, yalnız bir genç ve kısmen kendisi gibi olan bir genç bir kıza tutunuyor savrulmamak için ya da belki de onunla savrulmak için. Neredeyse ilk cümleden son cümleye kadar yalnızlık, hüzün hiç eksik olmuyor kitapta. Başta dedim ya puslu bir kitap bu da diğer kitapları gibi. Hatta ben kitabın finalini dün gece şöyle bir makanda okudum mesela; https://twitter.com/meursaultsamsa/status/707664185077972996

    Çok daha uzun şeyler yazarım da bugün kitabın etkisinden olsa gerek sakin günümdeyim ve sağa sola saldırasım yok, o yüzen şöyle bitireyim; bir gün bir yazar olursam ve bana en çok kimden etkilendiğim gibi bir soru sorulursa Modiano derim herhalde.