• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.14)
bir süre yere paralel gittikten sonra - barış bıçakçı
“bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avcumda dünya. şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle meşgulüm. kapımın önünde boş peynir tenekeleri, yağmur suyu biriktiriyorum. kendi kendime, sanatçı tecrübe edinemeyen insandır, diyorum, bu dünyada hiçbir tecrübesi olmayan insandır ama şimdi sen karala bunun üstünü, yırt sen bunu, olmadı çünkü, olmadı işte. nafile.”
bir intiharın çevresinde, insanlar...
o kızın intiharıyla birbirlerine yaklaşan...
kendi içlerine ve geçmişe dalan...
onu kaybetmenin acısıyla başka sevdiklerine eğilen...
nasıl da mühimdir aşk sakarlıkları, sevgi ihmalleri; nasıl hayat kurtarır eşin-dostun bakım, onarımı...
barış bıçakçı’dan, yine usul usul edebiyat.


  1. !---- spoiler ----!

    kızılaya doğru yürümeye başladı. herkes kendisinden daha neşeli ve daha hızlı görünüyordu. bütün şehir neşeliydi.
    onunsa içinde berbat bir mağlubiyet hissi vardı

    !---- spoiler ----!
  2. """ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım, saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım. yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa, aşağıdaki insanları gösterip, bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlayamayacakları şeyler anlattım diyeceğim. öyle olsun."""

    barış bıçakçının en güzel isimli kitabıdır. ruh halim dengesiz gittiğinde fısıldarım hep bunu. totem cümlesi bile denebilir benim için.
    yine o bildik barış bıçakçı anlatımı.. mırıl mırıl söylüyor sanki kelimeleri öyle hafif öyle naif...
  3. bir ölümü anlatır. başak intihar etmiştir. kitap sondan başlar. geçmiş, şimdi ve gelecek üçgeninde anlatılır olaylar. kitap küçük öyküler şeklinde ipe dizilmiş boncuk taneleri gibi kurgulanmıştır. hepsi hem ayrı ayrı anlamlı hem bütünün parçaları. barış bıçakçı bölümleri ustalıkla birbirine bağlamış. bir bölümde bahsedilen ayrıntı sayfalar sonra başka bir bölümde karşınıza çıkıyor. kitap sürerken sanki yavaş yavaş doğan güneşle dünyanın aydınlanması gibi olaylar açıklığa kavuşuyor.

    barış bıçakçı öyle gerçekçi çizmiş ki karakteri okurken sanki bir şey olacak ve başak ölmeyecekmiş hissi uyanıyor. intiharı anlatmasına rağmen insanı umutlandıran bir kitap. bununla birlikte okurken kafamın içinde hep şu şarkı sözü yankılandı: "kâğıttan kayıklarla denizler geçilmiyor."

    okurken herkesin altı çizili satırları olur. bu kitapta "uzağımda dur yakını göremiyorum" diye bir ifade var ki kitaptaki bütün altı çizili satırlardan daha çok sevdirdi kendini bana.

    başak ve umut'un abidin isimli yakın bir arkadaşları vardır. umut ve abidin'in sona doğru başak'ın yaptığı resimler üzerine konuşmaları, başak'ın resimlerinin roman boyunca sanki roman karakteri gibi sürekli göz önünde olması bana şu dizeleri hatırlattı:

    "sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?"

    !---- spoiler ----!

    intihar eden başak insanlar için "bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlamayacakları şeyler anlattım" der. sona gelindiğinde kardeşi umut bu ifadeye karşılık olarak yakın arkadaşları abidin'le başak'ın intiharı hakkında konuşurken "asıl sorun anlayamayacağımız şeyler anlattığını söylemesinde. bu yanlış! çünkü insanız. anlarız!" diyor.

    yazar bu noktada insanların birbirlerine olan anlayışsızlığını yüzlerine çarpar. okuyucuyu kendine getirir.

    kitapta "yolun sonuna doğru haklı çıktı dostoyevski" isimli bir bölüm var. bu bölümde umut tarafından söylenen şu cümleler etkileyici:

    "anlıyorum gerçekten de... ama bak yolun sonuna doğru haklı çıktı dostoyevski. 'her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır,' demiş ya... ben de hastalandım işte."
    !---- spoiler ----!
  4. barış bıçakçı'nın en iyi kitabıdır kanımca. çok uzun zamandır anlatmak istediklerimi bu kadar sade ve akıcı, içerisinde bir tek dahi fazla kelime barındırmadan bu denli duygu yüklü anlatabilen başka bir yazar, böyle bir kitap hiç okumadım.

    okumayanlar, hala keşfedememiş olanlar için lütfen, ölmeden okuyun. bu kitapla ilk başladım ben barış bıçakçı okumaya, hala ara ara dönüp dönüp okurum başak'ın neden bu dünyada tutunamayışının öyküsünü..
    oz
  5. bir intihar ancak bu kadar gösterişsiz olabilir.
  6. barış bıçakçı okumaktan büyük keyif aldığım bir yazar. sade, hayatın içinden anlattıkları öyle gerçekçi geliyor ki kulağa sanki öyküdeki yaşananlar bizim evin karşı dairesinde olup bitmekte.

    herkes herkesle dostmuş gibi‘dekinden çok da farklı olmayan bir anlatımı var bu kitabın da. olaylar, kişiler bir yerlerde hep birbirine bağlanıyor, hayatlar hep birbirine dokunuyor. yakınlık kuracağınız, hatta belki de kendinizle kıyaslayacağınız karakterler, altını çizecek “işte tam olarak bu.” diyeceğiniz cümleler bulunuyor bu öyküde de illaki.

    136 sayfaymış gibi görünse de aslında çok daha kısa bir öykü kitabı 'bir süre yere paralel gittikten sonra'. çok fazla başlığa ayrılmış, her başlığa ayrıldığında da 2 sayfalık baştan sondan boşluklar bırakılmış ee haliyle 50 60 sayfalık kitap olmuş 136 sayfa. bu hali pek sevmesem de çok da önemli bir sorun olarak görmüyorum. kitap kısacık ama anlattıkları epey uzun ve derinlikli.

    barış bıçakçı'nın kaleminden insan manzaralarıyla, gene ankara fonunda, 1 2 saat geçirmek elbette sizi azaltmayacak arttıracaktır, tavsiye ederim.