1. bir mahir çayan şiiri:

    "'vedat, taylan, battal, mehmet, necmi
    devrim için öldüler…'

    yürüyoruz başkentin sokaklarında,
    önde gidiyor devrim şehidi.
    hep beraber söylüyoruz bu marşı, tek bir adam söylemiyor.
    o marşta yaşıyor, marşı söyleyenlerden birisi
    kendi sırasının yakın olduğunu bilen birisi
    marştaki şehitler listesine, şeref listesine
    kendi adını sokuyor, sessiz ve mahçupca.
    ve sırası geldi, sırasını bekleyen o neferin
    ama öyle mi gelecekti sırası?
    oysa neler kurmuştu neler…
    erkekçe vurulacaktı kalbinden
    'yaşasın thkp' olacaktı son sözü
    bu fırsat geçti eline
    ama kahpe kader o kadarını bile çok gördü.
    olmadı olmadı…
    o diye yoldaşını delik deşik ettiler.
    kahpenin kurşunu
    ceketini, pantolonunu delik deşik etti
    ama kalbini delemedi.
    ve o kendisini vurdu.
    talih ne gezer bu adamda,
    tetiğini kaldırmayı unuttu, unutmaz olasıca.
    tabancası sarsıldı, kurşun hedefinin altına girdi.
    o cezasını çekiyordu, ezeli derdi unutkanlığının ve solaklığının.

    oligarşinin hastahanesi, mapushanesi…
    karanın siyahın her tonu…
    paspal kurbağa ganzales
    ve ünlü kement atıcı şefkat kakomço.
    oportünizm atmıştı oklarını yakalanmadan önce,
    'bölücü, kariyerist, pasifist' diye.
    oligarşinin gazeteleri atmıştı oklarını yakalanmadan önce,
    'teslim oldu' diye.
    vuruştu, yine teslim oldu denildi, konuşmadı.
    işkence altındaki arkadaşının bölük pörçük ifadelerini topladılar, tek bir ifade yaptılar.
    ve konuştu diye ilan etti paspal kurbağa gonzales.
    bu adamın kaderi bu.
    bu adam kurşunların değil, kahredici okların hedefi.
    açık vermişti bir kere
    neden korktuğunu hissettirmişti düşmana.
    anlamıştı düşman,
    'bu adam işkenceden, kurşundan değil,
    zehirli oktan korkar.'

    üzülme aslanım, hatırla bak, ne diyor usta:
    'düşman bize ne kadar çok ok atarsa, biz o kadar doğru yoldayız.'
    varsın bütün oklar üstüne yağsın.
    devrimcilerin gözleri kör kulağı sağır değil.
    biliyorum seni bu oklar yaralıyor.
    bak ne diyor usta:
    'unutma ki devrim şehidi sadece kurşunla olmaz,
    şefkat kakamço’nun kementleri de şehit eder adamı.'

    -2-

    hindistan’ın kalküta şehrinde
    benerci kendini vurdu.
    türkiye’nin istanbul’unda,
    hüseyin’i vurdular.
    perde değişiyor.
    izmir kordon boyu
    hasan tahsin’i vurdular.
    bolivya’da guevara kanlar içinde
    pera da param parça.
    çho to vietnam’da kıvranıyor.
    of bacım off
    bitsin artık bu kıyım.
    orfe güneşi çağırıyor ve thkc
    1971 ilkbaharında eyleme geçiyor.

    burası sao paulo
    karanlığın, loşluğun, ezikliğin diyarı.
    orfe karanlıklar tepesine oturmuş,
    gitarı ile güneşi çağırıyor.
    güneş tutulmuş…
    her taraf simsiyah…
    orfe gitarı ile güneşi çağırıyor.
    yalnız orfe, garip orfe, yiğit orfe.
    sao paulo tepelerinde doğacak güneşi orfe göremeyecek,
    biliyor bunu orfe, yine de güneşi çağırıyor.
    karanlığın yedi başlı ejderi,
    orfe’yi parçalıyor.
    orfe artık güneşte…
    güneş tutulması sona eriyor.
    sao paulo halkı samba yapıyor güneşin altında.
    orfe rahat, mutlu ve kıvançlı güneşten gitarı ile tempo tutuyor
    aydınlığı kutlayan sau paulo halkının sambasında."