1. 'yol arkadaşınızı' henüz bulamamış olduğunuzdandır.

    geçmişte yaşadıklarınız sizi yalnız kalmaya itmiştir ve kimseyi tanımak istemiyor olabilirsiniz mesela. bazı şeyler sizi daha temkinli olmaya doğru itiyordur. kırılmak, üzülmek istemiyorsunuzdur dolayısıyla yalnızlığı tercih ediyorsunuzdur.

    (bkz: ben değil bir arkadaşım öyle diyor)
  2. "al yalnızlığını, gel. senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur, biz ikimiz susarız."
    kimse yalnızlığını alıp gelecek kadar cesur değildir belki.

    sonra sevmek aslında kaybetmektir bazısı için. "bugün birlikte olup da yarın bi dandiklik olur, ayrılmak zorunda kalırsam?" diye düşünür, çünkü ayrılmak sonsuza dek kaybetmektir.

    daha önceden canı çok yanmıştır belki, cesaret edemiyordur yine yanmaya. yanmaya razıdır da sonra yine ayrılık gelir aklına.

    bazısının sevgisi tükenmiştir. bütün sevgisini harcamıştır bir zamanlar. sevmek içinde var olan bir duygu değildir artık.

    daha önce çok sevilmiştir de aynı sevgiyi arar belki.

    yeniden sevmeye cesaret etmek zordur yani.

    bir de fiziksel durum var, güzellik/yakışıklılık.

    hem fiziksel hem diğer yönlerden bir de tespit gelsin: senin beğendiğin seni beğenmez, seni beğeneni sen beğenmezsin.

    falan filan.

    bir sürü sebep, bir sürü bahane bulmak kolay esasında.
  3. bazı insanlar kendini başka bazı insanlara açacak kadar cesur değil çünkü.
  4. insan, doğa durumundan bilinci sayesinde sapmaya başlayınca doğanın insanoğluna özgü yarattığı yasasıdır yalnızlık. modern insana bir tür anti tezdir. varoluşsal absürdlüğün kahkahasıdır. doğa, yaratır; toplum yozlaşır. bu yozluğun içinde yalnızlıktan kurtulmaya gereksinimi vardır insanın; instagramda saatlerini harcar, bir spor müsabakasını ötekilerle toplanıp izler, kahvecilere doluşur, alışveriş merkezlerine tıkışır. o uğultuya, o aynı fikirde olmanın verdiği rahatlıkla isterik kahkahalar atan grupların arasında olmayı erdem sayar. içine girdikçe yalnızlaşır; kaçtıkça yalnızlaşır. son orgazmın esrikliği birkaç saniye önce bitmiştir, son içki içilmiştir, yatsı kılınmıştır, maç kazanılmıştır ve edimin sonunda bekleyen yine yalnızlıktır. yalnızlığın ucu kalabalık uyuşturucusuna çıkar, "doğru insan" ütopyaları yazdırır, gerçek aşk denizinde olmayan adayı aratır; ölümü unutmak için katlanır insan buna, anlamlandıramadığı varlığı yetmiyormuş gibi ekonomik düzenin dayatıları gürültü fetişine yol açar. gürültü ve kalabalık varlığının üzerini örtmektir. o örtü kalkacaktır, her aşkta, her zaferde, her mutlulukta o örtü kalkacaktır.

    kimse kaybeden değildir. kimse için doğru insan yoktur. aşk ideasından pay almak eski bir masaldır. varsınızdır hepsi bu. olagelmiş olanın içinde olagelirsiniz. afrika, isveç, türkiye, suriye? atıldığınız yerde ölümden ve yalnızlıktan kaçarsınız. üremek hatasına düşersiniz. o örtü kaldırılacaktır. kerpiç evde de olsanız, izlanda'nın ahşap evlerinde de olsanız sonunuz yalnızlığa çıkacaktır. elleri cinsel organlarında ben de yalnızım, yalnızlığı paylaşalım mı zihniyetine sahip kimselerin yalnızlık alegorilerinin ömrü cinsel gücün ömrü kadardır; yalnızlık hiçbir yere gitmez. tanrı, size şah damarınız kadar yakın. ruhunuz, epifiz beziniz, kalbiniz ve beyniniz arasında bir yerde, toplum kafanızda, ahlak toplumunuzda, tanrı toplumunuzda; yalnızlık hepsinin özünde.

    biz yine de doğru insanı arayalım, doğru dostu, doğru tanrıyı, gerçek bilgiyi zira aramak yalnızlığın ilacıdır, bu ilacın etken maddesi de yine bir doz yalnızlıktır.
  5. yürek yok. bazen tanımaya da çok cesaretli olanları görürsün de sonrası oyun gibi geliyor. bu tür şeyleri, yani birliktelik-beraberlik kavramlarını bir son gibi kazımışız beynimize; mutluluk adına kastım. sonrasında en dikkatimi çeken şeylerden biridir, flört etmek diye bir tabir var. bunu icra edebilen yok. artık ne anlaşılıyor bundan ya da anlaşılan doğru olarak yaşatılıyor mu orası bir muamma ama bu kavramın içi çok boş. aslında güzel değerlendirilebilecek bir geçiş zamanıyken insanların tümüyle odunlaştığını ve basmakalıp hareketlere ve sözlere büründüğünü görmekteyim. çekiciliği fevkalade derecede düşürüyor bana kalırsa..

    sonrasında kadın-erkek arasındaki rollerin yer değiştirmiş olması. erkek, teklif etmek, girişmekten ziyade direk olarak muhatap olmak istiyor hoşlandığı kadınla suya sabuna dokunmadan.. yani kadın cilveli, davetkar olması gerekirken erkek bu yola baş koymuş.. kadın kimi zaman direniyor kimi zamansa böyle aşkın ızdırabına.. diyerek kendine bir yol açıyor ama bu sefer erkek bundan çabuk sıkılıyor.. yani doğadaki denge yine benim istediğim gibi olmalı diye bunu belli edercesine hisler ve düşünceler barındırıyor.


    son derece çıkmaza giren ilişkiler ve ard arda yaşanan bu kısır döngüler sonrası da, herkes gözlerine mil çekilmişçesine dibindekini dahi göremez durumda.
  6. iletisimin hiç olmaması veya olanların da dinleme/anlama yerine dinletme /anlatma öncelikli olması
  7. hepimiz elimizde bir puzzle parçasıyla geziyoruz uygun parçayı bulmak için. kimisi buluyor kimisi uymayacak bir parçayı uydurmak için çabalarken kırılıyor sonra uygun parça bile derman olmuyor o kırıklara.
  8. çok fazla aranmaktan, yalnız olmaktan şikayet etmekten ya da sürekli en iyisini bulmaya çalışırken aslında bizim için daha doğru olanı kaçırdığımızdan olabilir mi?
  9. çünkü hepimiz malız, qızlar mesajlarınızı bekliyorum, kedi canınızı yirim.
  10. o kadar çok insan var. ama çok azı istenen şeyleri taşıyor.