• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.29)
buried - rodrigo cortes
paul conroy eski ahşap bir tabuta canlı canlı gömülmüş halde uyanır. buraya onu kimin, neden koyduğunu bilemese de, kurtulmasına yardım edebilecek tek şey elindeki cep telefonudur. zamana karşı verdiği bu savaşta en büyük düşmanları telefonun iyi çekmemesi, şarjının az kalması ve havasızlıktır. buradan kurtulması için sadece 90 dakikası vardır.


  1. ismin, konunun ve mekanın vadettiği gerilimi hissettiremiyor. bu beklenti filmi sürükleyici de kılıyor bir yandan.

    !---- spoiler ----!
    tüm film tek bir mekan ve karakter üzerinden kurgulanmış. ancak mekanın gizemini ve karakterin davranışlarını şekillendiren yan figürler de filmin önemli bir parçası. film, bu figürleri betimlemekte yetersiz kalıyor. izleyiciye görsel ve sözel ipuçları vermiyor. illa gerekli mi? elbette değil.

    bu durum tüm ilgiyi ister istemez mekan ve karakterdeki detaylara yoğunlaştırıyor. ancak bu detayların kurgusunda ciddi sıkıntılar var ve ana karakterin bulunduğu duruma nazaran sergilediği manasız laçka tavır sıkıntının kaynağında büyük yer kaplıyor. bununla birlikte kullanılan kamera açıları ve teknikleri, klostrofobik boyutların gerektirdiği heyecanı ve gerilimi - birkaç sahne haricinde - ifade etmekte yetersiz kalmış. örneğin uzun sekanslar, makro gibi daha zorlayan, yaratıcı ve sıra dışı çekimler beklerdim.

    her hikayeden bir macgyver veya sherlock çıkması beklenemez ama mevzu hayatta kalma olduğunda ortalama bir akıllı form - hiç yoktan iç güdüsel olarak - zamanı ve malzemeleri daha verimli kullanabiliyor olmalı. telefonun şarjı, çakmağın gazı, oksijen miktarı gibi tüm koşulları kısıtlı ve durumun ayırdında olmasına rağmen; telefonu kullanırken ekran ışığına rağmen çakmağı kullanmak, yılanı kovmak için tabutun içinde ateş yakarak ortamdaki karbonmonoksit miktarını arttırmak, florlu aydınlatıcı ve el fenerine sahipken ışık için çakmağı kullanmak, çakıyı neredeyse kullanmamak, şarjı azalıyor olmasına rağmen annesini, sevgilisini, arkadaşını arayıp dakikalarca çözümden uzak, geyik, duygusal ve agresif diyaloglara girmek gibi birçok gereksiz iş yapıyor. art arda gelen mantık hataları izleyici çıldırtıyor.

    benzer işleyişi ele alan locke adlı filmde karakterin ürettiği çözümleri, aron ralston yaşanmış hikayesini aktaran 127 hours adlı filmde ıssızda iki kaya arasına sıkışan dağcının elindeki malzemeleri nasıl da verimli kullandığı izlerken hayran kalıyorduk.

    filmin başka bir olumsuz yanı ise klişeler; el fenerini yakabilmeden önce başına kıçına birkaç defa vurma, o durumda bile zippo'nun kapağını şekilli hareketlerle açma, amerikan vatandaşlığının üstünlüğüne ve ayrıcalıklığına vurgu... film, bu kadar klişenin beraberinde getirdiği beklenen mutlu son'un aksine nispeten de olsa şaşırtıcı kapanışla veda ediyor.
    !---- spoiler ----!